‘İstismar verilerinin yayınlanmaması araştırmaları gerçeklikten koparır’

  • 09:02 23 Ekim 2019
  • Hukuk
Melike Aydın
 
İZMİR - Adalet Bakanlığı’nın raporlarında çocuk pornografisi ve cinsel istismar gibi birçok alt başlığa ait verileri yayınlamamasını değerlendiren Avukat Ceren Akçabay, bunun araştırmaları gerçeklikten koparacağına işaret etti. 
 
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, ‘Ceza Mahkemeleri’nde TCK Uyarınca Yıl İçinde Açılan Davalardaki Suç ve Sanık Sayıları’ isimli raporunda, toplam verilerin altına her bir suç grubundan yargılananların verisini yayınlamadı. ‘Müstehcenlik’ suç grubunun altında yer alan çocuk pornografisi ve cinsel istismar gibi birçok alt başlığa ait veriler de yayınlanmadı. Ayrıca Bakanlık 2002 ve 2017 yılları arasındaki ayrıntılı verileri de erişime kapattı. İkinci yargı reformunun içeriği tartışılırken bu konuyu akademisyen hukukçu Ceren Akçabay’a sorduk.
 
‘Rakamlar çok daha yüksek’
 
Verilerin ‘özendirici’ olduğu gerekçesiyle paylaşılmamış olabileceğini belirten Ceren, bunun da alanda çalışma yürütenlere zorluk yaşatacağına dikkat çekti. Benzer durumu kadın katliamları ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet konusunda yaşadıklarını söyleyen Ceren,  “O zaman da bu veriler özendirici olduğu belirtilerek ulaşımı kısıtlandı veya verilmemeye başladı. Bu nedenle de kadın dernekleri, toplumsal cinsiyet çalışan dernekler, verileri basına yansıyan rakamlar üzerinden derlemeye başladılar ama rakamlar hala da çok yüksek. Özendirici olmasın diye verileri paylaşmadı idari kurumlar ama düşüşe de yol açmadı. Aksine bu alanda sosyo-hukuki bir çalışma yapılmasının ve bu çalışmaların toplumsal gerçeklikle beslenmesinin önüne geçti” şeklinde konuştu. 
 
‘Verilerin paylaşılmaması yanlış’
 
Yakın zamanda nafaka raporu yayınlayacaklarını, yaptıkları sosyo-hukuki çalışmada iddia edildiği gibi ‘bireysel mağduriyetlere’ benzer sonuçlar çıkmadığını dile getiren Ceren, “Benzer bir şey kadın cinayetleri için de çocuk istismarı vakaları için de geçerli. Veriler de daha niteliksel araştırmalarla birlikte açığa çıkacak. Bu aynı zamanda ailenin korunmasına dair muhafazakar söylemin değiştirilmesi gerektiğine işaret edecek. Verilerin paylaşılmamasını, hukuk politikasını korumak için gösterilen refleksif bir davranış olduğunu görüyorum ve yanlış olduğunu düşünüyorum” sözlerine yer verdi. 
 
‘Verilerin yükselmesinde toplumsal şiddetin payı oldukça yüksek’
 
Toplumsal şiddetin her türlüsünün yaşandığını, bunun 2009 yılından beri çok hızlı şekilde istismar vakaları, kadına ve LGBTİ+’lara yönelik şiddetin artması ile de ilişkili olduğunu ifade eden Ceren, “Cezasızlık oranının yükselmesi de besliyor. Hepimizin istediği şey toplumsal huzur ve barış. Bu mücadelenin içindeki herkesin hekimlerden kadınlara kadar bunu savunması da bir tesadüf değil. Başka türlü mümkün olmaz” diye konuştu. 
 
‘Araştırmacı neye dayanarak söz söyleyecek?’ 
 
İstismar failine karşı ceza yargılaması için de takdir yargılaması için de geniş bir alan olduğunu belirten Ceren, “Hakime, 1 ile 3 yıl arasında, 10 ile 15 yıl arasında önemli bir takdir hakkı tanınıyor. Burada suçu ne şekilde değerlendirdiği önemli. Genelde de buradaki bağlamın erkek egemen bağlar olduğu, toplumsal normlar olduğu, hayatın olağan akışı içinde kadının ve çocuğun ikincilleştirildiğini görüyoruz. Dolayısıyla da ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız. Hem yargılama esnasında hem de infaz süreçlerinde bu erkek egemen bakışın etkisi olabiliyor. Bu alanda da hak savunucuları ve araştırmacıların da ellerindeki kaynak alınmış oluyor. Neye dayanarak söz söyleyebilir? Onun dışında söylemlere ‘ideolojik, radikal’ damgası vuruyorsunuz. Dolayısıyla toplumsal gerçeklik, toplumsal adalet beklentisi ile ilgili bir tartışmayı bilimsel olarak yapamaz hale getiriyorlar sizi. Bu toplumsal uzlaşı zeminindeki tartışma zeminini de yıkan bir şey” dedi.