‘Türkiye’ye Ortadoğu’da verilen rol istikrarsızlığı sürdürmek’

  • 09:07 21 Ekim 2019
  • Güncel
ANKARA - Uluslararası toplumun artık “Kürtlerin Türkiye için değil, Türkiye’nin Kürtler için bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu” gördüğünü belirten akademisyen Arzu Yılmaz, "ABD, ‘artık savaş bitti’ denildiği bir aşamada Türkiye eliyle yeni bir savaşın yolunu açtı. Bu tabloda Türkiye’nin rolü ve işlevi ise açıkça en iyimser tahminle bölgede istikrarsızlığın sürdürülmesi olacaktır" dedi.   
 
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik Türkiye’nin başlattığı savaşın 9’uncu gününde ateşkes sağlandı. 17 Ekim’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde görüşen ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, iki ülkenin Suriye'de ateşkes için anlaştığını duyurdu. Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdî ise anlaşmanın sadece Gre Sipi ve Serekaniye için geçerli olduğunu söyledi. Ayrıca anlaşma ile birlikte 13 maddelik mutabakat imzalandı. Bu süre zarfında başta ABD olmak üzere birçok ülkeden Türkiye’ye operasyonu durdurma çağrısı gelirken, Türkiye’ye yönelik yaptırımlar da gündeme geldi. Ancak Türkiye’nin ateşkese rağmen saldırıları sürüyor.
 
Ortadoğu uzmanı ve Hamburg Üniversitesi’nde misafir akademisyen Arzu Yılmaz, gelişmeleri değerlendirdi.
 
'Türkiye IŞİD ile mücadele ihalesini alacak'
 
Ateşkes ile her şeyden önce, Türk-Amerikan ilişkilerinde patlak veren olağanüstü krizde düğmeye basıldığına dikkat çeken Arzu, iki ülkenin de aralarındaki ilişkiyi koparmayı göze alamadıklarının görüldüğünü söyledi. Arzu bunun da ötesinde, NATO’nun 5’inci Maddesine atıfla ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ anlayışına vurgu yapılarak, Türkiye’nin Suriye iç savaşı çıktığından beri müttefiklik ilişkilerini krize sokan pozisyonunun “transatlantik güvenlik şemsiyesi” garantisi altına alındığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’nin son saldırıları konusunda, "Engel olamadık ama destek de olmayacağız" yaklaşımından çok farklı ve güçlü bir angajmana işaret ettiğine dikkat çeken Arzu, “Anlaşılan bu yeni angajman çerçevesinde ABD’nin YPG’ye verdiği desteği çekmesinin karşılığında Türkiye de IŞİD’le mücadele ihalesini alacak” dedi.
 
‘ABD’nin denge oluşturma hedefi tutturulamadı’
 
QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî’nin,“Ateşkes savaşın sürdüğü Girê Spi ve Serêkaniyê arasındaki alanlar için geçerli” açıklamasına değinen Arzu, şunları söyledi: “Bir kere şu anlaşıldı ki ABD’nin ‘güvenlik mekanizması’ dediği, ama Türkiye’nin ısrarla ‘güvenli bölge’ olarak adlandırdığı ortak harekat planı dışına Türkiye’nin çıkmasına izin verilmedi. Zira ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) ve Avrupa Komutanlığı (EUROCOM) komutanlarının bundan birkaç hafta önce söz konusu ortak harekat anlaşmasının ayrıntılarına ilişkin basına verdikleri brifingde de Serêkaniyê ve Girê Spî arası bölge adreslenmişti. Ama ABD’nin bu bölgede Türkiye ve SDG arasında bir denge oluşturma hedefi tutturulamadı ve ABD nihayetinde Türkiye lehine bir tutum aldı. Mazlum Ebdî’nin söylediği doğru, ama farklı olan şu ki halihazırda SDG’nin bulunduğu alanlarda artık bir ABD güvencesi bulunmuyor. SDG’nin geleceği bir anlamda Suriye rejiminin ve Rusya’nın insafına bırakıldı. Dolayısıyla bundan sonra Rojava yönetiminin kaderini tayin edecek asıl aktör Rusya olacak diyebiliriz.”
 
‘Türkiye’nin rolü bölgede istikrarsızlığın sürdürülmesi olacaktır’
 
ABD’nin bu anlaşmayla işgalin önüne geçmekten çok Türkiye’nin işgalini meşrulaştırdığına dikkat çeken Arzu, “Zira olayların gidişatı kaçınılmaz olarak Türkiye ve Suriye rejimini karşı karşıya getirirken, Rusya’nın müdahalesiyle Türkiye’nin geri çekilmeye zorlanması sonucu doğabilirdi. ABD aslında, tam da Suriye’de ‘Artık savaş bitti’ denildiği bir aşamada Türkiye eliyle yeni bir savaşın yolunu açtı. Anlaşılan bundan murat ettiği şey de öncelikle Esad’ın Suriye’nin kontrolünü tümüyle ele geçirmesini engellemek, Rusya’yı dengelemek ve İran’a meydanı boş bırakmamak. Bu tabloda Türkiye’nin rolü ve işlevi ise açıkça en iyimser tahminle bölgede istikrarsızlığın sürdürülmesi olacaktır” ifadelerini kullandı.
 
‘Türkiye tüm dünyanın gözünde Kürt düşmanı konumuna geldi’
 
Türkiye’nin halihazırdaki işgalinin ABD ve NATO güvencesine kavuştuğunu kaydeden Arzu, sözlerine şöyle devam etti: “Efrîn-Kobanê hattından sonra Kobanê-Cizîrê kantonları arasındaki hattın kontrolü de Türkiye’nin eline geçti. Ama tüm bu kazançlara mukabil Türkiye her şeyden önce tüm dünyanın gözünde ‘Kürt düşmanı’ bir ülke konumuna geldi. Bunun en önemli sonucu, Türkiye’nin ‘güvenlik’ gerekçeleriyle bugüne kadar dayana geldiği meşruiyet zemininin zayıflaması olacaktır. Uluslararası toplum artık Kürtlerin Türkiye için değil, Türkiye’nin Kürtler için bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu gördü. Bunun da Kürt sorununun çözümüne yaklaşımda önemli farklar oluşturmasını bekleyebiliriz.”
 
'Rusya İdlib sorununu çözmeye odaklanacaktır'
 
Ateşkesin sağlanmasında yaptırımlar ve Halkbank hakkında hazırlanan iddianamenin etkisi olup olmadığını, “Ateşkesi bir taviz olarak düşünürseniz, evet. Ama bana göre söz konusu konular ateşkesten çok bundan sonrasını etkileyecek faktörlerdir” sözleriyle değerlendiren Arzu, gelinen aşamada Rusya ve ABD’nin henüz bir mutabakattan uzak olduğunu ancak aynı anda birbirleriyle çatışmaktan kaçınan tutumlarını sürdürdüklerini vurguladı. Önümüzdeki süreçte Rusya’nın her şeyden önce İdlib sorununu çözmeye ve Cenevre’de somut sonuçlar elde etmeye odaklanacağına dikkat çeken Arzu, “ABD’nin de 2020 başkanlık seçimlerine kadar zaman kazanma ve yeni bir krizden kaçınma eğiliminde olması beklenir. Fakat bu olası tabloya rağmen her şeyin bir anda alt-üst olduğu yeni bir durumun ortaya çıkması da hiç kimse için sürpriz olmaz. Suriye iç savaşı sürecinde çok kez yaşandığı gibi. Zira tüm bu dengelerin bir pamuk ipliğine bağlı olduğu aşikar” diye belirtti.
 
‘ABD’nin çöküşü ‘kara mizah’ gibi izlendi’
 
“Türkiye diplomasinin durumundan ziyade asıl büyük fotoğraf açısından bu yaşananların bize söylediği şey; ABD’nin bir hegemon güç olarak çöküşü” diyen Arzu, bu çöküşün “kara mizah” gibi izlendiğini söyledi. Arzu, “Bu perspektiften bakıldığında da yaşananlar eğer bir sahne şovu olsaydı herhalde casting yapanlar bile Trump’a Erdoğan’dan daha iyi bir partner bulamazlardı diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
 
‘Bundan sonra atılacak adımlar sağlam olmalı’ 
 
Bu süreçte Kürt ulusal birliğine ilişkin tartışmalara değinen Arzu, son olarak şunları söyledi: “Kürt siyasi aktörleri birlik konusunda önemli bir fırsatı heba etti. Üstelik Kürt kitlesinde birliğin hiç olmadığı kadar güçlendiği ve Kürt ulusal birliğinin askeri ve siyasi bir stratejik zorunluluk olduğu bir dönemde heba edildi bu fırsat. Bu bağlamda, her şeyden önce bir özeleştiri sürecinin yaşanması bundan sonra atılacak adımların hızından çok sağlamlığı için bir zorunluluktur diye düşünüyorum.”