
İHD Mersin Şubesi: Barış sesimizi daha gür çıkarmak zorundayız
- 13:42 19 Ekim 2019
- Güncel
MERSİN - İHD Mersin Şubesi tarafından, Kuzey ve Doğu bölgelerine başlatılan operasyon sonucu yaşanan hak ihlalleri ve barış savunucularının iktidar tarafından maruz bırakıldıkları baskıya ilişkin yapılan açıklamada, “Ülkenin bu çatışmacı şiddet ortamından hızla uzaklaşması gerekiyor. Bunun için barış sesimizi daha gür çıkarmak zorundayız” denildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu bölgelerine başlattığı operasyon sonucu yaşanan insan hakları ihlali ve barış savunucularının maruz bırakıldığı baskılara ilişkin basın açıklaması düzenledi. İHD Mersin Şubesi’nde bulunan toplantı salonunda yapılan açıklamaya insan hakları savunucuları katıldı. Açıklama, İHDP Mersin Eşbaşkanı Hakkı Demir tarafından okundu.
‘Baskı ve yıldırma politikaları en üst sıralara taşındı’
Açıklamada, Türkiye’nin 9 Ekim tarihinde Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik başlattığı operasyonun, ülke içinde ve sınır ötesinde yaşanan insan hakları ve insancıl hukuk ihlalleri ile birlikte barış tartışmalarını ve barış savunucularının maruz kaldığı baskı-yıldırma politikalarını gündemin en üst sıralarına taşındığının vurgulandı. Açıklamada, “Askeri operasyonun başlamasının üzerinden birkaç saat geçmişken sosyal medya paylaşımları nedeniyle 78 kişi hakkında yasal işlem yapıldığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından açıklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 10 Ekim tarihinde yaptığı bir açıklama ile bu konuda yapılan haber ve sosyal medya paylaşımlarına ilişkin yasal işlemlere başlandığını duyurmuştur. Nitekim ilk gün Birgün gazetesinin ve Diken haber sitesinin genel yayın yönetmenleri gözaltına alınmıştır. İçişleri Bakanı, 11 Ekim tarihinde yaptığı açıklama ile harekâtla ile ilgili sosyal medya paylaşımları nedeniyle 500 kişi hakkında inceleme başlatıldığını, 121 kişinin ise gözaltına alındığını duyurmuştur. 9 Ekim tarihinden bugüne kadar yapılmak istenen her türlü gösteri ve basın açıklamaları da ya yasaklanmış ya da zor kullanılarak engellenmiştir” ifadeleri kullanıldı.
‘İnsan hakları savunucuları hedef gösterilmekte’
Açıklamanın devamında oerasyon nedeniyle Türkiye’de Nusaybin, Ceylanpınar, Akçakale, Suruç ve Kızıltepe’de ve Suriye’de yerleşim yerlerinde havan atışları sonucu çok sayıda sivilin yaralandığını ve yaşamını yitirdiği anımsatıldı.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
“Kaldı ki Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de konuyla ilgili yaptığı açıklamada sivillerin öldürülmesine ilişkin videolara dikkat çekerek, Türkiye’nin kendisiyle bağlantılı grupların infazlarından sorumlu tutulabileceğini açıklamıştır. İnsan hakları savunucuları, yaptıkları açıklamalarda bu tarz ağır insan hakkı ihlallerine karşı çıktıkları için eleştirilmekte ve hedef gösterilmektedir. Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın sivillerin korunması yükümlülüğü hilafına yaptığı açıklama ise yaşanan sivil katliamların görmezden gelinmesine hizmet etmekte, şiddet politikalarının ölümcül ve yıkıcı sonuçlarını hafifletmeye çalışmaktadır.
Eren Keskin’in hedef gösterilmesine tepki
Bütün bu baskı ve tehdit ortamından İHD’de de her zaman olduğu gibi payına düşeni alıyor. 700. haftadan beri Galatasaray Meydanı’nda toplanmalarına izin verilmeyen Cumartesi Anneleri bilindiği üzere İHD İstanbul Şubesi önünde oturma eylemlerini gerçekleştirmekteydi. Geçtiğimiz Cumartesi günü 759. haftada, 12 Ekim 2019 tarihinde yapılacak açıklamayı polis şiddet kullanarak engellemiş, İHD İstanbul Şubesi de polis saldırısına uğramıştır. İHD’ye ve insan hakları savunucularına yönelik saldırıların en vahim örneklerinden biri de İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in gazeteci Nedim Şener tarafından hakarete uğraması ve hedef gösterilmesidir. Uzun yıllardır maruz kaldığı baskılara karşın tutarlı bir biçimde insan haklarını ve barışı savunmaktan taviz vermeyen Eren Keskin’in bu biçimde hedef gösterilmesi, Türkiye’de insan hakları savunucularının açık ve yakın tehlike ile karşı karşıya olduklarını göstermektedir.
Eril zihniyetin uyguladığı politikalar ve öfke dilinin sonucu olarak kadın cinayetleri ve çocuk istismarları her gün artarak devam etmektedir. Kadın cinayetlerinin politik olduğu bilincindeyiz. Bu sebeple de çözüm üretilmediğini biliyoruz. Ülke genelinde kadınların başlattığı kampanyaları destekliyoruz ve yine son dönemde gündeme gelen ve kaldırılması istenen nafaka hakkı olmak üzere tüm tedbir ve koruyucu yasal haklarının da takipçisiyiz. Kadın cinayetlerinde de bu çatışmacı ve ötekileştirici dilin etkili olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizin bu çatışmacı şiddet ortamından hızla uzaklaşması gerekiyor. Bunun için biz barış savunucuları sesimizi daha gür çıkarmak zorundayız."
Açıklama, basın metninin okunması ardından sona erdi.