Barış Vakfı toplantısı: Toplumu barışa hazırlamamız lazım

  • 12:30 19 Ekim 2019
  • Güncel
ANKARA - Barış Vakfı toplantısında konuşan Necmiye Alpay, “Barış Pınar Harekatı,  Zeytin Dalı Harekatı şiirselliğe bakın. Suriye Milli Ordusu’nu bir örtmece olarak kullanıyor. İkinci aşamaya bakamayan insanlar için yanıltıcı bir kavram. Bir de özgür kavramı vardı. Ne kadar rakip bir kavram varsa bu kavramları alıp bir şekilde kendi gerçekliklerine örtüyorlar” dedi. 
 
Barış Vakfı, “Barış Açısını Savunmak ve Sivil Toplum Kurumları’nın (STK) Güçlendirme/Geliştirme” projesi kapsamında üçüncü toplantısını Ankara’da Plaza Hotel’de gerçekleştirdi. Toplantının açılış konuşmasını Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz yaptı. Türkiye’nin son 10 gündür içinde bulunduğu toplumsal ve siyasal durum açısından böyle bir günde bir arada olmanın çok kıymetli olduğunu belirten Hakan, Barış Vakfı’nın 2016 yılında kurulduğunu ve çözüm sürecinin içerisinde kuruluş çalışmasını başlattıklarını hatırlattı. 
 
‘STK’ler çatışma çözümüne katılmalılar
 
Ardından “Çatışma Çözümünde STK’ların Çalışma Alanları” konusuyla Bilkent Üniversitesi’nden Dr. Esra Dilek sunum yaptı. STK’ların barış sürecine katılımının olumlu olduğunu ve demokratik toplum oluşturmanın barışın sağlanması ile mümkün olabileceğinin altını çizen Esra, “STK’ler barış süreçlerinde normatif olarak katılmalılar. Ancak bunun bir de pratik açıdan önemi var. En önemli görebildiğimiz sonuçlar öncelikle çatışan tarafların toplumsal beklentilerin konuşulması için STK’ler katılmalı. Bizim çatışma çözümü alanında ‘bozucular’ dediğimiz kişilerin etkilerinin azalması açısından önemli. Bu gruplar arasında sürece katılmayıp süreci bozmak isteyenlerden bahsediyoruz. Diğer bir özellik hesap verilebilirliğin güçlendirilmesi. STK’lerin katılması kimin yanlış bir karar verdiğinde ne ile hesap verdiğini bilmesi gerekiyor. Temel aktörler dışındaki insanlar açısından hesap verilebilirliği güçlendirme açısından önemli” ifadelerini kullandı.
 
‘Müzakerenin başlaması için itici güce ihtiyaç var’
 
Müzakere öncesi süreçte çoğu zaman müzakerenin başlaması için itici güce ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Esra, “Toplumsal destek çok yüksek olmayabiliyor. Aktörlerin ve STK’ların baskı kurma açısından işlevi çok önemli olabiliyor. Kadın hakları çoğu zaman dışarıda tutuluyor. Bunun nedenleri müzakere süreçlerinin erkekler tarafından yürütülmesi ya da kadın haklarını çok önemli görülmemesi” diye belirtti. 
 
‘Barışı konuşmak lüks oldu’
 
Ardından, “Barış Hakkının Ulusal ve Uluslar arası Hukukta Yeri” konusuyla avukat Orhan Kemal Cengiz  sunum yaptı.  Orhan, Anayasa’da , “Türklüğe hakaret ve devleti aşağılamak” suçu olan 301’inci maddeden sıklıkla işlem yapıldığını aktararak, “Rahmetli Hrant Dink öldürüldükten sonra bu madde AİHM’e gitmişti. Türkiye mâhkum olmuştu. Ardından biraz yumuşatarak bazı şeyler ekledi arkasından Taner Akçam meselesi oldu. ‘Ermeni soykırımı vardır’ dediği için Türklüğe hakaretten bir soruşturma açıldı. AİHM kabul etti ve çok önemli tespitlerde bulundu. AİHM dedi ki: İfade hürriyetine müdahalede bulunmak için ortada bir yasa olması lazım. Öngörülebilir olması lazım” dedi. 
 
‘Kürt sorununda barış denildi mi baskılanmak isteniyor’
 
“Barış Dili ve Yeni Çalışma Yöntemleri” konusu ile de son sunumu Dil bilimci Necmiye Alpay yaptı. Her dilde barış kelimesinin ilk ve öteki anlamlarının farklılaşabileceğini söyleyen Necmiye, barış kelimesinin Türkçede 'varmak' filinden geldiğini aktardı. Necmiye, “Toplulukların birbirine varması anlamına geliyor.  Birinci anlamı, çatışmasızlık anlamındaki sukunet.  Barış çok temelde hak ve hürriyetlerimiz toplumu sağlamlaştıran ana zihniyet meselesi.  Onlara dayanmadığınız zaman kalıcı olmuyor. Bizim toplumumuz çok uzun bir süredir uzak. Avrupa toplumları için gelişkin 2. Dünya savaşından sonra insanlıktan çıkıldıktan sonra akılları başlarına geldi ve demokrasi anlayışını geliştirdiler. Barış kelimesi sanki bir mikrop ve kötülük gibi uğraşmakla meşgulüz. Kürt sorununda barış dendi mi devlet baskılamak isteniyor. Yıllardır barış dili terimini çok kullandık. 90’lı yıllardan beri barış dili özlemi içindeyiz. Pek de net kavram değildir neyi kastediyoruz. Barış dili derken barış söylemini kastediyoruz. Bunun olmadığı yerde bir savaş söylemi veya nefret söylemi var oluyor. Nefret söylemi terimini toplum yeni yarattı ve böyle bir bilinç oluşturdu” diye konuştu. 
 
‘Siyasi baskılardan dolayı barış söyleminin içi açılamıyor’
 
“Barış Pınar Harekatı,  Zeytin Dalı Harekatı şiirselliğe bakın.Suriye Milli Ordusunu bir örtmece olarak kullanıyor. İkinci aşamaya bakamayan insanlar için yanıltıcı bir kavram. Bir de özgür vardı. Ne kadar rakip bir kavram varsa bu kavramları alıp bir şekilde kendi gerçekliklerine örtüyorlar” diyen Necmiye,  bu duruma demagoji denildiğini aktardı. Demagojinin  halkı aldatmak anlamına gelen bir terim olduğunu dile getiren Necmiye, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bunlar savaş söylemine dair.Metin stratejileri kelimesi önemli. Savaş stratejilerine karşı barış stratejileri kavramının kullanabileceğini düşünüyorum. Strateji kavramı savaş söz konusu olunca sizin nihai hedefinizi anlatan bir kavram. Savaştaysanız zafer kavranmak isin için stratejik hedef. Başka her türlü yoğunluk taşıyan etkinlik de strateji ve taktikler söz konusu oluyor. Barış stratejileri her tür toplumsal etkinlik için nihai hedef olarak barış toplumunu hedeflemek ve gözetmeyi kapsıyor. Siyasi baskılardan dolayı barış söyleminin çok içi açılamıyor. Gündelik hayatımızda daha başka kavramlar üretirsek o bıktırıcı etkiden kurtarmış oluruz.”
 
Toplantının devamı basına kapalı olarak devam ediyor.