Uluslararası kuruluşlara İHD’den çağrı

  • 20:09 16 Ekim 2019
  • Güncel
İSTANBUL - “Eren Keskin şahsında Türkiye’de barışı ve insan haklarını savunanlar açık ve yakın tehdit altında” başlığıyla açıklama yapan İHD İstanbul Şubesi, uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunarak, “Türkiye’deki siyasi iktidarı kuvvetlice uyarmalarını talep ediyor; ileride utanacakları pozisyonlara düşmemeye davet ediyoruz” dedi.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, “Eren Keskin şahsında Türkiye’de barışı ve insan haklarını savunanlar açık ve yakın tehdit altında” başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.
 
Yazılı açıklamada, gazeteci Nedim Şener’in İHD Genel Eş Başkanı Eren Keskin hakkında söylemlerine, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu barış söylemleri üzerine hedef alınmasına,  Kuzey ve Doğu Suriye’de devam eden operasyon ve sivil insanların yaşamına yitirmesine yer verildi.
 
Türkiye’nin 9 Ekim’de Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’ye başlatılan operasyonla birlikte barış tartışmalarının ve barış savunucularının maruz kaldığı baskı ve yıldırma politikalarının gündemin en üst sıralarına taşındığı belirtilen açıklamada, operasyonun başlamasıyla birlikte birçok kişinin gözaltına alınarak tutuklandığı ifade edildi.
 
‘Siviller yaşamını yitirdi’
 
Açıklamada, “Türkiye’nin askeri harekatı başladıktan sonra yaptığımız açıklamada savaşın öldürücü ve yıkıcı etkilerinden bahsetmiştik. Nitekim Türkiye’nin himayesinde harekâta katılan Suriye Milli Ordusu (SMO) isimli çete yapılanmasının Suriye’de gerçekleştirdiği aralarında Kürt kadın siyasetçi Hevrin Halef’in de bulunduğu siviller yaşamını yitirdi. Hava bombardımanında sivil konvoylarda bulunanların yaşamını yitirmesi [1’i gazeteci 11 kişinin öldüğü ve çok sayıda kişinin yaralandığı Kamışlı’dan Serêkaniyê’ye giden konvoya saldırı gibi] benzeri sivil ölümlerin gerçekleştirildiğini göstermiştir. Ayrıca bu askeri harekât nedeniyle Türkiye’de Nusaybin, Ceylanpınar, Akçakale, Suruç ve Kızıltepe’de havan atışları sonucu çok sayıda kişi yaşamını yitirmiş ya da yaralanmıştır” ifadelerine yer verildi.
 
Türkiye sorumlu tutulabilir’
 
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:  “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de konuyla ilgili yaptığı açıklamada sivil katliamları ile bazı SDG üyelerinin öldürülmesine ilişkin videolara dikkat çekerek, Türkiye’nin kendisiyle bağlantılı grupların infazlarından sorumlu tutulabileceğini açıklamıştır. İnsan hakları savunucuları, yaptıkları açıklamalarda bu tarz ağır insan hakkı ihlallerine karşı çıktıkları için eleştirilmekte ve hedef gösterilmektedir. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı’nın sivillerin korunması yükümlülüğü hilafına yaptığı açıklama ise yaşanan sivil katliamların görmezden gelinmesine hizmet etmekte, savaşın ölümcül ve yıkıcı sonuçlarını hafifletmeye çalışmaktadır.
 
‘Can güvenliği sorunu doğurabilir’
 
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı gibi savaşın yakıcı sonuçlarına dikkat çeken barış hakkını savunan kişilerin bizzat siyasal iktidar sözcüleri tarafından kitlelere hedef gösterilmesi oldukça tehlikeli. Bu durum, bu kişilere yönelik can güvenliği sorunu doğurabilir. Hepsinden çok daha tedirginlik verici olan ise iktidara yakın gazetecilerin düzenli olarak hükümetin savaş eylemine karşı barışı savunan herkese tehdit ve hakaret etmesi ile bu kişileri hedef göstermesidir.
 
‘Eren Keskin hedef gösterildi’
 
Bütün bu baskı ve tehdit ortamından İHD’de her zaman olduğu gibi payına düşeni alıyor. 700’üncü haftadan beri Galatasaray Meydanı’nda toplanmalarına izin verilmeyen Cumartesi Anneleri bilindiği üzere İHD İstanbul Şubesi önünde oturma eylemlerini gerçekleştirmekteydi. Geçtiğimiz Cumartesi günü 759’uncu haftada, yapılacak açıklamayı polis şiddet kullanarak engellemiş, İHD İstanbul Şubesi de polis saldırısına uğramıştır. İHD’ye ve insan hakları savunucularına yönelik saldırıların en vahim örneklerinden biri de İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in gazeteci Nedim Şener tarafından hakarete uğraması ve hedef gösterilmesidir. Uzun yıllardır maruz kaldığı baskılara karşın tutarlı bir biçimde insan haklarını ve barışı savunmaktan taviz vermeye Keskin’in bu biçimde hedef gösterilmesi, Türkiye’de insan hakları savunucularının açık ve yakın tehlike ile karşı karşıya olduklarını göstermektedir.”
 
‘Nefret söylemi yoğun olarak kullanılmakta’
 
İHD olarak bu süreçte yaşanan hak ihlallerini birkaç özel raporla kamuoyuyla paylaşılacakları ifade edilen açıklamada, “Ancak ilk izlenimlerimiz göstermektedir ki siyasi iktidarın savaş politikasına muhalif olan herkesin açık ve yakın tehlike altında olduğudur. Nefret söylemi yoğun olarak kullanılmakta; ana akım ve iktidar yanlısı medya nefret söylemini çok sık kullanmakta ve barış savunucularının sesinin kısılması için her türlü yayını yapmaktadır. Bu oldukça tehlikeli bir durumdur ve vahim sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir. Ayrıca Türkiye’deki tüm sosyal medya paylaşımları iktidarın denetimi altına alınmış, en küçük bir eleştiri durumunda yaygın gözaltı ve tutuklamalar yapılmaktadır. Yargı yolu ile toplum üzerinde muazzam bir baskı oluşturulmuştur” denildi.
 
Uluslararası kuruluşlara çağrı
 
Açıklama son olarak, “İHD olarak bir kez daha belirtmek isteriz ki Türkiye’nin de tarafı olduğu BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne göre savaş propagandası yasaktır. Dolayısıyla savaşa karşı çıkan ve barışı savunun insan hakları savunucularının korunmasının Türkiye’deki iktidarın, BM, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın sorumluluğunda olduğunu belirtmek isteriz. Uluslararası kuruluşların görevlerini yerine getirerek Türkiye’deki siyasi iktidarı kuvvetlice uyarmalarını talep ediyor; nefret dili ve söylemini kullananları bunun suç olduğunu anımsatarak ileride utanacakları pozisyonlara düşmemeye davet ediyoruz” sözleriyle çağrı yapıldı.