Nusaybin'de bir hafta: Öleceksek toprağımızda ölelim

  • 09:17 15 Ekim 2019
  • Güncel
MARDİN - Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük bir haftasını geride bırakan saldırıların ardından sınır hattı Nusaybin'de 12 yurttaş yaşamını yitirdi, çok sayıda aile göç etti. Silah seslerinin azalmasıyla birlikte kente geri dönüşler başlarken, son bir haftada yaşananlara cenaze törenlerinde AKP'li yetkililere karşı gelişen tepkiler damga vurdu. 
 
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı 9 Ekim günü başlattığı saldırı bir haftasını geride bıraktı. Saldırılarla birlikte Urfa’nın Ceylanpınar ve Akçakale ilçelerinin yanı sıra çatışmaların en yoğun yaşandığı merkezlerin başında Mardin’in Kızıltepe ve Nusaybin ilçeleri geldi. Özellikle Qamişlo kentinin hemen bitişiğinde yer alan Nusaybin kentinde günlerce bombardıman ve silah sesleri susmadı. 
 
12 kişi yaşamını yitirdi 70’i aşkın kişi yaralandı 
 
Söz konusu ilçeye bugüne kadar nereden geldiği tartışılan, çok sayıda havan ve roket düştü. Bu roket ve havan mermilerinin birçoğu şans eseri patlamazken, 10 Ekim günü patlayan havan mermisinden kaynaklı Fatma Yıldız (47) ve çocukları Leyla Yıldız (16) ile Emine Yıldız (12) hayatını kaybetti. 11 Ekim günü düşen havan mermilerinden kaynaklı ise 9 yurttaş hayatını kaybetti. Yine, patlamalardan kaynaklı şimdiye kadar 70'i aşkın yurttaş yaralandı. Yaralı yurttaşların birçoğunun tedavisi ise, Nusaybin, Kızıltepe, Mardin merkez, Diyarbakır ve Batman'daki hastanelerde devam ediyor. 
 
Düşen havan ve roketler, can kayıplarının yanı sıra kentte çok sayıda ev ve işyerinde maddi hasara neden oldu. 
 
Halktan vali, emniyet müdürü ve AKP’li başkana tepki
 
Patlamaların ve buna bağlı can kayıplarının artmasıyla birlikte kent sakinlerinden operasyona karşı tepkiler de yükselmeye başladı. Yaşamını yitiren ve yaralananların yakınları ile hastanede toplanan kalabalığın tepkisinden ilk olarak İlçe Emniyet Müdürü ve Mardin Valisi Mustafa Yaman nasibini aldı. Daha sonra hastane önüne gelen AKP Nusaybin İlçe Başkanı Latif Özel, “Merak etmeyin, devletimiz arkamızda” diye yurttaşlara seslendiği esnada tepkiler yükseldi. Hastane önündeki yüzlerce kişi, “Devlet bizi öldürüyor. Bizi öldüren devlet mi bizim arkamızda” sözleri ile tepkilerini dile getirdi. Latif Özel, bunun üzerine hastaneye sığınmak zorunda kaldı. 
 
Barışı ne zaman düşüneceksiniz ? 
 
9 kişinin yaşamını yitirmesinin ardından kente bu kez İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geldi. Süleyman Soylu’nun gelişiyle birlikte, ailelerden yaşamını yitirenlerin taziye evlerine bayrak asmaları istendi. Ancak aileler bunu kabul etmedi. Süleyman Soylu, bu nedenle sadece iki taziye ziyaretinde bulundu. Süleyman Soylu, gittiği bir taziyede bir yurttaşın “Barışı ne zaman düşüneceksiniz, nereye kadar savaş devam edecek” sorusu karşısında “Bakacağız” demekle yetindi. 
 
Benzer durum, patlamada hayatını kaybeden anne ve iki çocuğu için Şırnak'ın İdil ilçesine bağlı bir köyde kurulan taziyede de yaşandı. Burada da, askerler zorla taziye evine 3 Türk bayrağı astı.  
 
Ayrıca, devlet yetkililerin halen yaralıları ziyaretleri sırasında benzer tepkilerle karşılaştıkları öğrenildi. 
 
HDP heyeti kente alınmadı
 
İçişleri Bakanı’nın ziyareti sonrası kentte inceleme yapmak isteyen HDP'li milletvekillerine de engel olundu. Kente girişleri engellenen ilk heyet, aralarında HDP Meclis Başkanvekili ve Mardin Milletvekili Mithat Sancar, HDP milletvekilleri Pero Dündar ve Ebru Günay’ın olduğu heyet oldu. Heyet “güvenliğinizi sağlayamayız” gerekçesiyle kente alınmadı. 
 
Ancak, bir süre sonra aralarında AKP'nin önceki dönem milletvekillerinden Orhan Miroğlu'nun bulunduğu bir gurup AKP'li kente sorunsuz bir şekilde giriş yaptı.
Dün de kente giriş yapmak isteyen HDP'li milletvekillerine benzer bir şekilde engel çıkarıldı. 
 
Geri dönüşler başladı
 
Öte yandan, çatışmaların başlamasıyla birlikte kentte göç dalgası başladı ve özellikle sınıra yakın evlerin neredeyse tümü tahliye edildi. Eşyalarının bir kısmını yanına alarak evlerini terk etmek zorunda kalan aileler, geri döneceklerinin hesabını yaptıklarından yakın köyler ve merkezlere yerleşti. Kent sakinlerinin birçoğu da çatışmaların yoğunlaşması ile beraber daha iç kesimlerde yaşayan yakınlarının yanına geçti. Kent merkezindeki esnafın yüzde 60'ı ise kepenk indirdi. 
 
Söz konusu göç, son 3 gündür kentte çatışma ve silah seslerinin azalmasıyla neredeyse durdu. Çevre il ve ilçelere yerleşen aileler de kente geri dönmeye başladı. Geri dönüşler ile birlikte birçok işyerinin kepenkleri yeniden açılmaya başladı. 
 
İstediğini Bulamayan ana akım kenti terk etti
 
Çatışma haberlerinin yayılmasıyla birlikte, ana akım medya da ilk günden kentin bir noktasında kamp kurdu. Ana akım çalışanları sokakta yürürken mikrofonlarındaki amblemli süngerleri söktü. Kent halkının tepkisiyle karşılayan ana akım medya çalışanlarının birçoğu, kısa bir süre sonra istediklerini alamayınca kenti terk etmeye başladı. 
 
Yine, ana akım medyaya tepkili olan kent sakinlerinin, her mikrofon uzatıldığında “hangi basın” diye sormayı eksik etmemesi dikkat çekiyor. 
 
Tüm bu acı ve zorluklara rağmen doğdukları toprakları terk etmemekte ısrarlı olan kent sakinlerinin ilk dillerinden dökülen kelime ise "barış olsun, savaş dursun".
 
‘Biz savaşı kimin çıkardığını biliyoruz’
 
Havan topuyla yaşamını yitiren yurttaşlardan birinin yakını, "Biz savaşı kimin çıkardığını biliyoruz. İnsanlarımızın neden öldüğünü, sebebinin kim olduğunu biliyoruz. Gelip bize burada sahip çıkıyorlar gibi yapmasınlar. Bir şey yapmak istiyorlarsa savaşı durdursunlar. Ama onlar için nasıl olsa iki taraf da Kürt değil mi? Buraya gelip, bizim üzerimizden propaganda yapmaya çalışıyorlar. Nusaybin halkının düşüncesini herkes biliyor. Bizi bu şeylerle kandıramayacaklarını onlar da biliyor. Eğer bizi çok düşünüyorlarsa gidip bu savaşa bir son versinler” ifadeleriyle düşüncelerini aktardı. 
 
‘Biz bunu hak etmedik’
 
Yaşananlardan kaynaklı sık sık iş yerini kapatmak zorunda kalan esnaf Sıtkı Köprü ise, kentteki sessizliğin sebebinin kimden olduğunu herkesin bildiğini belirterek, “Hayat durmuş durumda. Halkımız yerini, yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Biz halkın endişesinin hangi taraftan kaynaklandığını da biliyoruz. Biz bunu hak etmedik” dedi.
 
‘Devlet bir kez daha Kürtlere düşman olduğunu gösterdi’
 
Nusaybin’in Akçatarla Mahallesi'ne göç eden İbrahim adlı yurttaş ise, görüntü yerine sadece fotoğrafının çekilmesini isteyerek, "Gitmek istemiyoruz ama çocuklarımız halen çok küçük. Eşyaları yüklerken bile gidip gitmeme konusunda halen kararsızız” ifadelerini kullandı. Tek beklentilerinin barış içinde bir yaşam olduğunu belirten İbrahim, “Ama bu devlet bir kez daha Kürtlere düşman olduğunu gösterdi. Onların barış sözleri bile inandırıcı değil” dedi. 
 
Çatışmaların yerini sessizliği bırakmasıyla birlikte kenti terk etmekten vazgeçtiğini aktaran Muhammet Şemin isimli yurttaş da, halkın geri dönmesini beklediklerini ifade etti. 
 
‘Kenti terk etmeyi düşünmüyoruz’
 
Devletin savaşı başlattığını ancak halkın güvenliği için herhangi bir önlem almadığını kaydeden Yaşar isimli yurttaş da, kenti terk etmeyi düşünmediklerini vurguladı. Yaşanan son gelişmelerle birlikte ortalığın daha da sakin olduğunu dile getiren Ahmet Demir ve Fikret Atuğ isimli yurttaşlar da halkın her şeyin farkında olduğunu belirterek, halkın kenti terk etmesinin çözüm olmadığını dile getirdi. 
 
3 mahalle boşaltıldı, askerler sınırdan çekildi
 
Çatışmalar kent merkezinin yanı sıra sınır hattındaki kırsal mahallelerde de yaşandı. Kırsal mahallelerde yaşanan çatışmalar ve bombardımandan kaynaklı şimdiye kadar Kızıltepe ve Nusaybin'e bağlı 3 mahalle boşaltıldı. Bunun yanı sıra, sınır hattındaki asker kulübeleri ise tümden boşaltıldı. Askerler, sınır kulübelerinden mahallelere yakın karakollara çekildi.
 
‘Öleceksek burada öleceğiz’
 
Kent merkezindeki tepkinin bir benzeri kırsal mahallelerde de ortaya çıktı. Sınıra yakın Durakbaşı (Kasr-i Serçehan) mahallesi de tepkilerin yükseldiği noktalardan biri. 
 
Mahalle sakinlerinden Ayşe Alparslan, “Biz buradayız o zaman bizi de öldürün. Biz şu an kafesteyiz. Her tarafımızda karakol var. Biz savaş istemiyoruz. Bizim nasıl ciğerimiz yanıyorsa onun da ciğeri öyle yansın. Biz burada ölsek de evlerimizi terk etmeyeceğiz. Ben buradan çıkmam. Biz buradan çıkıp nereye gideceğiz? Biz kendi toprağımızda, kendi köyümüzde olacağız. Öleceksek de kendi toprağımızda ölelim" diye tepkisini aktardı.