
Siyasetçiler: Dünya kadınları Rojavalı kadınların yanında yer almalı
- 09:16 15 Ekim 2019
- Güncel
İSTANBUL - Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlattığı operasyonun Kuzey Suriye'deki kadın devrimine dönük olduğunu söyleyen siyasetçiler, “Hewrîn Xelef’in görüntüleri, bize tehlikenin ve zihniyetin nasıl olduğunu da ifade ediyor. Dayatılan bu savaş ve işgal politikalarına karşı bütün dünyadaki kadınları Rojavalı kadınların yanında yer almaya çağırıyoruz” dedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 9 Ekim’de başlattığı operasyonlara karşı tepkiler giderek büyüyor. Operasyonu değerlendiren siyasetçiler, “Rojava’ya yapılan bu saldırılar, kadın kazanımlarına bir saldırıdır” dedi.
‘Bütün kadınlar Rojava’ya umutla baktı’
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eşbaşkanı Canan Yüce: Savaş aynı zamanda göç demektir. Yıkım demektir. Türkiye’de her geçen gün kadın cinayetlerinin arttığı hayatlarımıza her an ataerkil zihniyetin hüküm sürdüğü, kadın katillerinin yargılanmadan, direkt salıverildiği bir ortamda savaşın aslında kadınlara daha çok taciz, tecavüz ve cinayet olarak döneceğinin farkındayız. Suriye’de hemen yanı başımızda Rojava’da aslında yıllardır IŞİD’e karşı yürütülen mücadele, özellikle kadınlar nezdinde yürütülen mücadele bize bir nefes olmuştu. Ve bütün kadın hareketleri oraya umutla bakmıştı. Hem Rojava’daki kazanımlarımızın kaybedilmemesi hem de Türkiye’deki kadın hareketinin kazanımlarının kaybedilmesi durumu söz konusu olduğu için savaşa hayır diyoruz.
Barışta ısrarcıyız. Savaş başladığı günden beri hem sınırın bu tarafında hem de öbür tarafından siviller katlediliyor. Geçtiğimiz günlerde Suriye Gelecek Partisi genel sekreterinin nasıl vahşice katledildiğini ve oradaki erkek zihniyetin savaşta tekrar nasıl açığa çıktığını hep birlikte görmüş olduk. Bu yüzden biz diyoruz ki, ‘Siviller ölüyor, savaş yıkımdır’ o yüzden bu manipülasyonları fazla dikkate almadan bulunduğumuz her alanda savaşa karşı çıkmalıyız.”
‘IŞİD’e karşı tek başlarına mücadele ettiler’
Devrimci Parti Merkez Yürütme Kurulu üyesi Gamze Taşçı: “Türkiye sömürge sınırlarını genişletmek istiyor. Özellikle Kürdistan’a dönük bu politikaları daha da belirginleşti. Birkaç gün önce ABD’nin yol açmasıyla Rojava’nın belli bölgesine girdi ve işgali başlattı. Tabi biz onların söylediği ‘Terörü temizleyeceğiz’ gibi söylemlerine inanmıyoruz. Orada halklar kendi toprakları için mücadele ediyor. IŞİD’e karşı tek başlarına mücadele ettiler ve kazanım sağladılar. Kürt halkı başta olmak üzere Araplar, Êzidîler birçok kesimin ortak kazanımları mevcuttu. AKP-MHP faşist bloğunun esas amacının bu kazanımları yok etmek olduğunu çok iyi biliyoruz. Aynı zamanda orada sönümlenen IŞİD’in ya da ÖSO gibi cihatçı çetelerin tekrardan canlandırmak istediklerini çok iyi biliyoruz. Kendi ordularıyla da buna hizmet ediyorlar. Ama yine de bir dirençle karşı karşıya kaldılar. Biz biliyoruz ki, Türkiye halkları bu savaşın kendine yansımalarını çok iyi görecektir. Bugün çıkıp kürsülerde, ‘Bir merminin fiyatı ne kadar?’ ve ‘Çarşı pazarda pahalılık var’ diye anlatıyorlar. Böyle bir başkanla karşı karşıyayız. Dışarıda işgalcilik yapanlar içeride de türlü türlü baskılar yapıyor. Bundan sonraki süreçte işgale dur diyeceğimiz bir mücadeleyi büyüteceğiz.”
‘Rojava’da kurulan kadın özgürlükçü bir yaşamdır’
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş: “Eğer bir sınır korumaya gidilirse bu bölgedeki bütün kazanımlar bakımından başka bir döneme geçileceğini gösteriyor. Suriye rejim güçlerin sınır hattına yerleşmesi Türkiye’yi açık işgalci bir pozisyona sokar. Açık bir savaş pozisyonudur. Bu tablo en objektif sonucu çıkarması gereken Türkiye devletidir. Türkiye bölgeden bir an önce elini çekmek zorundadır. Türkiye devletinin Kürtlere açık savaşıdır. Özellikle Türkiye halkları olarak şunu çok iyi biliyoruz ki; bu bölgedeki cani ve tecavüzcü barbar IŞİD’e karşı, cihatçı çetelere karşı verilmiş olan savaş var. Bu savaşın üzerine inşa edilmiş yeni yaşam, biz kadınlar açısından çok anlam ifade ediyor. Rojava’da kurulan kadın özgürlükçü yaşam ve kadın devrimi olarak nitelendirdiğimiz bütün kazanımlar bölge halkı olarak yıllardır mücadelesini verdiğimiz, yıllardır sahibi olmak istediğimiz haklardır. Bu bakımdan Rojava çok önemli bir tablo ortaya koyuyor. Rojava biz kadınlar için çok önemli bir gelecek inşa ediyor. Bu haklar yerle bir edilmek isteniyor. Ve böylelikle bölge hakları çözümsüz ve sadece sarayın eline mahkum edilmek isteniyor. Elbet biz kadınlar, bu saldırıyı doğrudan kazanımlarımıza yapılan bir saldırı olarak değerlendiriyoruz. İşte bu nedenledir ki biz kadınlar olarak bu savaşa karşıyız.”
‘IŞİD zihniyetine kadınlar gereken cevabı verdi’
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir: “Rojava’da kadın öncülüğünde gelişen devrimi, Ortadoğu’nun Rönesans’ı olarak değerlendiriyoruz. Kadın öncülüğünde gelişen bu devrimi kadınlar olarak hem güç ve ilham olarak alıyoruz, hem de sorunların çözümü konusunda temel anahtar olarak görüyoruz. Bu nedenle Rojava devrimini, kadın devrimi olarak ifade ediyoruz. Oradaki uygulamalara ve gerçekleşen modele baktığımızda kadınların eşit, özgürlük içinde toplumsal yaşamda felsefi ve politik bir özne olduğunu söyleyebiliriz. Erkek köleliğinin 5 bin yıllık köleci zihniyetine sahip olan IŞİD’lilere karşı kadınlar, gereken cevabı verdi. Ve bugün bu savaşla bir kez daha kadınların yaşamları teslim alınmak isteniyor. Bir kez daha kadın köleliği bütün Ortadoğu’da özellikle Suriye’de yaşamsallaştırılmaya çalışılıyor.
‘Ortak zeminde mücadele edebiliriz’
Biz bütün zenginliklerimiz ile birlikte ortak zeminde mücadele edebiliriz. Halklara yüzyıl daha savaş dayatılarak, karşı karşıya getirilip Ortadoğu kan gölüne döndürülmek isteniyor. O açıdan savaşı deneyimleyen kadınlar olarak, biz bu işgal ve savaş girişimlerine karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyoruz. Dayatılan bu savaş ve işgal politikalarına karşı bütün dünya kadınlarını, Rojavalı kadınların yanında yer almaya çağırıyoruz. 9 Ekim’de başlayan operasyonda ilk olarak kadınlar ve siviller yaşamını yitirdi. Suriye Gelecek Partisi Genel Sekteri Hewrîn Xelef’in görüntüleri, bize tehlikenin ve zihniyetin nasıl olduğunu da ifade ediyor.”
‘Savunulur bir tarafı yok’
Yeşil Sol Parti Merkez Yürütme Kurulu Üyesi (MYK) Nesrin Aslan: “Kadın kimliğimle, savaşa karşı olan kimliğimle, doğaya vefasızlık etmemek gerektiğini düşünen biri olarak bunu hiçbir açıdan savunulur bir tarafının olmadığını düşünüyorum. İnsanlar da bunun farkına varmaya başladı. Altını bir türlü temellendirmedikleri bir şeyle operasyon yaptılar. Ve bütün dünya da bunun farkında. Bir kadın olarak oradaki insanların IŞİD’e karşı nasıl mücadele ettiklerini biliyorum. Bunu bütün dünya kadınları da biliyor.
İktidarın dilinden ve tarzından çok memnunum. O kadar memnunum ki kendini yalnızlaştıran bir dil ve tutum içinde. Öyle bir zaman ki bütün dünya sancılarını çekiyor ve yeni bir yol arıyorlar. İnsanlarla derdin yoksa yalnızlaşmazsın. Ben bu savaşı engellemek için elimden geleni yapacağım ve bunun içinde yalnız değilim. Ama o yalnız, o tek başına. Oradaki kadın direnişini ve yaratıcılığını gördüler. Görmek hoşlarına gitmedi. Aslında bakarsınız orada yeni bir ülke arayışına yönelik bir şey bu. Mesele sadece Kürtler ve Türkler arasındaki bir mesele gibi değil. Mesele daha kapsamlı ve daha geniş bir şey ve bu nedenle, bütün dünyaya seslenmek istiyorum: Asla destek vermeyin. Asla alkışlamayın aksine kınamaya devam edin.”
‘Rojava’daki, kadının merkezde bulunduğu bir yaşam modeliydi’
HDP Kadın Meclisi Üyesi Mukaddes Erdoğdu Çelik: “Yeni dünya düzeni ilan ettiklerinden beri Ortadoğu’da sürdürdükleri savaşta önlerine çıkan bütün güçleri sırayla hedef aldı. En son önlerine çıkan Rojava’daki kadınlar oldu. Onlar orada bir devrim yaptılar. Belki de insanlığın 300 yıl sonra gündeme getireceği toplumsal kuruluşu gerçekleştirmeye çalıştılar. İktisadi boyutu, politik yönetimi öyle idi. Kadınlar bir anda siyasetin merkezinde yer almaya başladı. Son önemli radikal güç buydu. Ama aynı zamanda bir Kürt isyanının da son şekliydi. Bu da insanlık için öyle büyük bir umut oldu ki. Siyasal İslam bir savaşçılık, kan dökücülük, halkları birbirine düşürme haline sokuldu ve bu IŞİD eliyle sürdürülmeye çalışıldı. En büyük projeydi. Onlar birlikte barış içinde yaşarken, kendi kendini yönetirken doğayla uyumlu, kadının merkezde durduğu yeni bir toplum sözleşmesi ve toplumsal yaşam modeliydi. Kürt özgürlük hareketi ve kadın özgürlük hareketi mücadelesi coğrafyanın bütününde olduğu gibi iç içe geçmiş. Ortadoğu’yu kana bulamış, katil çetelerinin Suriye Milli Ordusu haline getirilmesi Türk devletinin eliyle oluyor. Onun için de burada işlenen bütün savaş suçlarından birinci derece Türk devleti sorumludur. Öncelikle bizim emeğimize karşı bir saldırı olduğu için buna sahip çıkacağız.
‘Rojava demek kadın demek, eşitlik demek…’
Rojava demek Kürtler demek, kadınlar demek, özgürlük demek, adalet demek, eşitlik demek, bir arada yaşamak demek. Bunu sahiplenen çok güçlü bir kamuoyu var. Zorbalar ister Türk devleti, ABD, Rusya, İran olsun herkes kendi planının radikal güçlerin ellerine geçmemesi için bir yerde iş birliği yapıyor. Bir gün bu modeli deniyorlar. Yarın başka bir yerde ittifak yapıyorlar. Onlar tecrit durumundalar. İnsanlığın lanetli bölüğüler. Rojava ve Kürt kadın özgürlük hareketi sempati odağı durumundadır. İkinci Dünya Savaşı’nda insanlık Hitler faşizmini yendi. Onun muazzam kazanımları oldu. İnsanlığın yüreği, beyni antifaşizmle atıyordu. Şimdi de insanlığın aklının, beyninin Rojava’da, kadın özgürlük mücadelesinde, Kürt özgürlük mücadelesinde olduğu çok açık. Türkiye’de bunu beyan bile edemiyoruz. Zorbaca engelleniyor. Bu zorbalık şu anda fiilen önümüzü kesiyor. Ama bir şekilde bu abluka dağılacak.”