'Nadira'nın sesini duyuracak bir merkez medya aygıtı bulunmuyor'

  • 09:04 4 Ekim 2019
  • Güncel
Habibe Eren
 
ANKARA - Nadira Kadirova davasının rejimin niteliği hakkında çok şey söylediğini belirten SEP Genel Başkan Yardımcısı Derya Koca, “Tek adam diktatörlüğünün ortaya çıkardığı her türlü yapısal sorun bu yapının çimentosu gibi işlev görüyor. O milletvekili biliyor ki kendisinde hesap soracak bir yargı, ya da Nadira'nın sesini duyuracak bir merkez medya aygıtı bulunmuyor” dedi.
 
Nadira Kadirova'nın çalıştığı AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal'ın Ankara'daki evinde, 23 Eylül günü intihar ettiği iddia edilmişti. Nadira’nın şüpheli ölümünden sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü, olayın “silahla gerçekleştirilmiş bir intihar” olduğunu açıkladı. Olayın ardından ifade veren Nadira’nın yakın bir arkadaşı, olaydan önce Nadira’nın kendisine, milletvekilinin tacizine maruz kaldığını aktarmıştı. Ancak hem Nadira’ya hem de arkadaşına savcılık tarafından fuhuş suçlaması yöneltildi.
 
Nadira’nın yaşamını yitirişinin ardından yürütülen soruşturmaya “gizlilik kararı” getirilirken, yaşanan bazı gelişmeler kamuoyu tarafından "şüphe uyandırıcı" bulundu. Nadira’nın ölümünün üstünün kapatılmasını istemeyen birçok kişi sosyal medyada "#NadirayaNeOldu" başlığıyla konuyu gündemde tuttu.
 
Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP) Genel Başkan Yardımcısı Derya Koca, Nadira’nın şüpheli ölümüne dair konuştu.
 
‘Milletvekili de biliyor ki kendisine hesap soracak bir yargı yok’
 
“AKP iktidarının, Rabia Naz cinayetinde de olayı kapatmaya çalıştığını” belirten Derya, iktidarın ciddi bir zorbalık üzerine kurulduğunu dile getirdi. İktidarın medya, yargı ve siyaset arasında kurduğu derin ilişkilerin bir yansıması olarak AKP'li herhangi bir siyasetçinin her türlü aklanabileceğine dikkat çeken Derya, şöyle konuştu: “Tek adam diktatörlüğünün ortaya çıkardığı her türlü yapısal sorun bu yapının çimentosu gibi işlev görüyor. O milletvekili biliyor ki kendisine hesap soracak bir yargı, ifadesini alacak bir emniyet ya da Nadira'nın sesini duyuracak bir merkez medya aygıtı bulunmuyor. Kadın cinayetlerinin davalarında da çok kez görüyoruz. Katiller sık sık bu mekanizmaya sırtlarını dayayarak kendilerini aklamaya çalışıyor. Sıklıkla da kadınların özel hayatını ‘namusunu’ dile dolayarak en aşağılık söylemlerle bunu yapıyorlar. Çünkü iktidarın ve onun yargısının zihniyeti de zaten bu zeminden işliyor.”
 
‘İktidarın kadın düşmanı ideolojisine yaslanıyorlar’
 
Katledilen akademisyen Ceren Damar'ın yakın zamanda gerçekleşen davasını hatırlatan Derya, “Katilin, kendisini emniyetin eski mensubu olarak nüfuzlu gören ailesi Ceren'in üzerine utanmazca iftiralar atarak aynı mekanizmayı işletmeye çalışıyor. Kamuoyunun gündemine mâl olmuş hangi davaya bakarsak bakalım Nadira'nın bugün başına geldiği gibi katilin, iktidarın mekanizmalarına ve kadın düşmanı ideolojisine yaslanarak kendisini aklamaya çalıştığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Bu cinayet rejimin niteliği hakkında çok şey söylüyor’
 
Nadira’nın şüpheli ölümüne ilişkin tanık olarak dinlenen arkadaşına fuhuş suçlamasının yöneltilmesine değinen Derya, Leyla'nın ifadesinin başlı başına cinayet şüphesi uyandırması açısından yeterli kabul edilmesi ve acilen vekil hakkında gerekenlerin yapılması gerektiğini kaydetti. Derya, “ Para ve siyasi güç sahibi olanların kimsesiz, göçmen, savunmasız bir gencecik, hayalleri olan kadını adeta hiç var olmamış gibi tabut içinde ülkesine geri gönderip işin içinden çıkması korkunç bir vaka ve rejimin niteliği hakkında da çok şey söylüyor. Olay sonrasında Leyla'nın ifadesine rağmen vekilin, eşinin ve evdeki işçilerin ifadelerinin hala alınmaması büyük bir suçun gizlendiği izlenimini ciddi biçimde kuvvetlendiriyor. Şirin Ünal'ın medya ve emniyet ilişkilerinin gücü düşünüldüğünde hiç de tesadüf değil” diye konuştu.
 
‘Gizlilik kararı kirli ilişkileri gizlemek için’
 
Dosyaya getirilen gizlilik kararının iç içe girmiş kirli ilişkileri gizlemek için uygulandığına dikkat çeken Derya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nadira'nın öldürülmesi ile Rabia Naz cinayeti arasında bu anlamda çok önemli benzerlikler var. Rabia Naz'ın babası Şaban Vatan ve (bugün Nadira olayının üzerine de giden, Rabia Naz olayını da ülkenin gündemine oturtan) Metin Cihan gibi gazeteciler rejimin bir bütün halinde nasıl bu katilleri koruduğunu gösterdiği için ciddi baskılar gördü. Metin Cihan, sadece gazetecilik mesleğinin gereğini yapmasına rağmen ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Baba Şaban Vatan akıl hastanesine kapatılmak istendi. Onların üzerinde baskı kurarak gazetecilere, halka gözdağı vermeye çalışıyorlar. Ancak şu unutulmasın, Nadira'nın sesi de Rabia'nın sesi de Şule'nin sesi de biz oluruz. Bu iki dirençli insan sayesinde sadece ülke Rabia'ya sahip çıkmakla kalmadı; Giresun halkı da bu gerçekleri görerek ciddi tavır aldı.”
 
‘Rejimin tüm suçlarından hesap soracağız’
 
Nadira'ya sahip çıkılması için ciddi bir kamuoyu oluşturması gerektiğine işaret eden Derya, “Ülke, adeta bir organize suç şebekesi gibi örgütlenmiş bir yapı ile yönetiliyor. Bu ülkede cesur ve gerçekler için mücadele edenler var olduğu sürece en küçüğünden en büyüğüne rejimin tüm suçlarından hesap soracağımız günün geleceğinden asla şüphe duymuyorum. Yeter ki bu sesi birlikte yükseltelim” çağrısında bulundu.