Cumartesi Anneleri 754’üncü kez bir araya geldi
- 14:05 7 Eylül 2019
- Güncel
İSTANBUL - Bu hafta 754’üncü kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri, HDP Diyarbakır İl binası önünde oturan annelere seslenerek, “Oturmanız gereken yer orası değildir. Oturmanız gereken yer bu ülkeyi yönetenlerin ofisleri, makamlarının önüdür” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 754’üncü haftasında Galatasaray Meydanı’na gitmek isteyen Cumartesi Anneleri bir kez daha polis tarafından engellendi. Eylemlerinin engellenmesinin ardından Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Açıklamanın olduğu sokak polis tarafından ablukaya alınırken Cumartesi Anneleri, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfil taşıdı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Musa Piroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da eyleme destek verdi.
Bu hafta 12 Eylül 1994 yılında Ankara’da gözaltına alınarak kaybedilen Kenan Bilgin’in akıbeti soruldu.
‘Türkiye’de hukuk ve adalet yok’
Basın açıklamasını 19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun yaptı. Yıllardır sevdikleri için başvuru yapmadıkları hiçbir makamın kalmadığını belirten Besna, sonuç alamadıklarını ifade etti. Besna, “Bugün Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığını belgeleyen Kenan Bilgin dosyasını kamuoyu ile paylaşarak Türkiye'de yargı yok, hukuk yok, adalet yok! çığlığımızı bir kez daha yükseltiyoruz” dedi.
‘Kenan Bilgin’e ne yaptınız?’
35 yaşındaki Kenan Bilgin’in 12 Eylül 1994 yılında Ankara Dikmen'deki bir otobüs durağından gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldüğünü dile getiren Besna, “Aynı operasyon kapsamında gözaltına alınan 10 kişi ile birlikte burada işkenceyle sorgulandı. Gözaltı sonrasında bu kişiler mahkemeye çıkarıldığında aralarında Kenan Bilgin yoktu. Onların ‘Kenan Bilgin de bizimleydi, Kenan Bilgin'e ne yaptınız?’ sorusuna Savcı ‘O sizi ilgilendirmez.’ cevabını verdi” diye belirtti. Bunun üzerine tanıkların bir açıklama yaptığını ve Kenan’ Ankara Terörle Mücadele (TEM) Şubesi'nde gördüklerini söylediklerini paylaşan Besna, aynı dönem Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında tutulan Avukat Murat Demir de Kanan’ı emniyette gördüğünü kamuoyuna açıkladığını ifade etti.
‘Kenan’ı bulmak isteyen savcı sürüldü’
Kenan’ın ailesinin, çocuklarının bulunması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurduğunu dile getiren Besna, “Kenan'ı bulmak, faillere ulaşmak için girişimlerde bulunan Ankara Cumhuriyet Savcısı Selahattin Kemaloğlu'nun görevini yapması engellendi ve Ankara'dan sürüldü. Dosyayı devralan Savcı Özden Tönük, Bilgin'e işkence yapan polisleri teşhis edebileceklerini söyleyen tanıkların ifadelerinin, ‘polisi ve devleti küçük düşürmeye yönelik gerçek dışı iddialar olduğunu’ içeren 3 sayfalık bir rapor yazarak dosyayı kapattı” diye belirtti.
‘AİHM Türkiye’yi oy birliği ile mahkum etti’
İç hukukta sonuç alınamayınca dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındığını dile getiren Besna, “AİHM yargıçları Ankara'ya gelerek araştırma ve incelemelerde bulundu. Tanıkları, savcıları, polis yetkililerini sorguladı. Bilgin'in tutulduğu gözaltı merkezine giderek tanık beyanlarının mekansal uyumunu kontrol etti. Mahkeme, Kenan Bilgin'in 12 Eylül 1994 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alındığını; kendisinin 3 Ekim 1994 tarihine kadar güvenlik güçlerinin elinde bulunduğunu; ancak bu konuda hiçbir kaydın tutulmadığını tespit ederek, Türkiye'yi oybirliği ile mahkûm etti” dedi.
‘Kenan Bilgin’i unutmadık, unutmayacağız’
“25 yıldır iç hukukta Kenan Bilgin dosyasında maddi gerçeği açığa çıkartacak ve faillerin yargılanmasını sağlayacak etkinlikte bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmedi” diyen Besna, şunları söyledi: “Gerçek şu ki Bilgin, gözaltına alındı. Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar'ın emrindeki Terörle Mücadele Şubesi'nde işkence gördü ve kaybedildi. Onu kaybedenler cezasızlık zırhıyla korundu. Devlet, Kenan Bilgin'in gözaltında kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlensin ve bu insanlığa karşı suç üzerindeki cezasızlığa son versin! Oğluna kavuşma düşünü gerçekleştiremeden aramızdan ayrılan Fincan Bilgin'in düşünün takipçileri olmayı sürdüreceğiz. Kenan Bilgin'i unutmadık, unutmayacağız.”
‘Barışı sağlamak zorundasınız’
Kenan’ın kardeşi İrfan Bilgin de, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezayı kınayarak, “Canan başkana verilen ceza hukuksuzluktur” dedi. Diyarbakır’da HDP İl binası önünde oturan ailelere de seslenen İrfan, “Biz yıllardır burada oturuyoruz. Bizleri yıllarca görmeyen yazarlar, çizerler, bakanlar, bugün o ailelerin gözyaşlarına ilişkin konuşmaya başladılar. Oradaki annelerin feryadını siz değil bizler anlarız. Adalet Bakanı’nın oradaki annelerin gözyaşlarına ilişkin konuşmaya hakkı yoktur. Annelerin gözyaşının rengi olmaz. Barışı sağlamak zorundasınız. Barış olmadan annelerin gözyaşları dinmez. Diyarbakır’da oturma eylemi yapan annelere sesleniyorum; oturmanız gereken yer orası değildir. Oturmanız gereken yer bu ülkeyi yönetenlerin ofisleri, makamlarının önüdür” diye konuştu.
‘Bu dava yaşaadığımız sürece devam edecek’
Kenan’ın avukatı Kamil Tekin Sürek, dosya süreci ile ilgili bilgi vererek şunları söyledi: “Hem vicdanlarda hem hukuken Kenan Bilgin’in 12 Eylül’de gözaltına alınarak öldürüldüğünü biliyoruz. Bu konudaki deliller açıktır. Bu dava biz, siz yaşadığımız sürece devam edecek. Eninde sonunda bu failler yargılanacaklar.”
’Kaybedilen bir canın tanığıyım’
Kenan’ın tanıklarından Cavit Nacitarhan’ın göndermiş olduğu mektup da okundu. Mektupta şu ifadelere yer verildi: “Tanığım ben! 40 yılı aşkındır maruz kaldığım ve karşılaştığım tüm adaletsizliklerin, 25 yıldır Kenan Bilgin'in tanığıyım. 25 yıl önce Ankara Emniyetinde ve sırasıyla savcılıkta, yargılandığım mahkemede ve sesimin ulaştığı her yerde avazım çıktığı kadar bağırdım ben tanığım! Bütün yargı kurumları ve ilgili makamlar görmezden duymazdan geldiler gelmeye devam ediyorlar. Ben tanığım, sıradan basit bir olayın değil bir insanın, kaybedilen bir canın, Kenan Bilgin'in tanığıyım! Ben tanığım, birlikte gözaltına alınıp Ankara Emniyetine götürüldüğümüzün ve sonrasının tanığıyım. Kenan Bilgin şahsında tüm kayıpların tanığıyım ben!”