
Cumartesi Anneleri katledilen Konca Kuriş’in faillerini sordu
- 14:34 24 Ağustos 2019
- Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri eylemlerinin 752’nci haftasında 1998 yılında Hizbullah tarafından kaçırılarak katledilen Müslüman Feminist Konca Kuriş’in faillerinin akıbetini sordu. Eylemde konuşan HDP Milletvekili Hüda Kaya, “Katillerin aklanmasına itirazımız var” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 752’nci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Polisin annelere engel olması üzerine, eylem İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta gerçekleşti. Polis tarafından ablukaya alınan sokakta Cumartesi Anneleri, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfil taşıdı. Eyleme, Hakların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Hüda Kaya ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Sezgin Tanrıkulu’da destek verdi. Eylemin 752’nci haftasında 1998 yılında Mersin’de Hizbullah üyeleri tarafından katledilen Müslüman Feminist Konca Kuriş’in faillerini sordu.
‘Elmas Eren’i unutmayacağız’
Açıklamayı İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Komisyon Üyesi Maside Ocak okudu. “Konca Kuriş’i unutmadık, Elmas Eren’i unutmayacağız” diyerek açıklamaya başlayan Maside geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri’nden Elmas Eren’i andı. Maside, “Güle güle annemiz gözün arkada kalmasın” dedi.
‘Halkın iradesini gasp ettiler’
25 Ağustos’ta Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi Annelerine yasaklanışının birinci yıl dönümü olduğunu hatırlatan Maside şöyle devam etti: “Bir yıl önce kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray'ı bizden gasp edenler bugün de Mardin, Diyarbakır ve Van'da demokrasinin ilk şartı olan halkın iradesini gasp ettiler. Bu hukuksuzluğu eleştirmek için toplantı ve gösteri hakkını kullanmak isteyen yurttaşlara, güvenlik güçleri bize yaşatıldığı gibi doğrudan işkence niteliğinde müdahalede bulundu. İktidar; sistematik bir politika haline getirdiği ağır insan hakları ihlallerine ilişkin eleştirileri ve açıklamaları susturmak için, ülkeyi adeta bir işkence mekânına dönüştürdü. Türkiye iktidarın denetimsiz ve adaletsiz güç kullanımının felaketini yaşıyor. Susarak, itiraz etmeyerek bu felaketin suç ortağı olmayacağız.”
‘Vahşeti unutmadık’
Konca’nın katledildiğinde 37 yaşında olduğunu ve 5 çocuğunun olduğunu anımsatan Maside şunları dile getirdi: “Mütedeyyin bir kadındı. 1990'lı yıllarda din adına kadın haklarının ihlal edilmesine itiraz ediyor, cinsiyetle ilgili baskı ve sömürüyü sorguluyordu. Cesur söylemi onu ana akım medyada popüler hale getirirken ağır tehditlerin de hedefi yapmıştı. Konca Kuriş, 1998 yılının 16 Temmuz'u 17 Temmuz'a bağlayan gecesi, evinin önünde eşini silahla etkisiz hale getiren 3 kişi tarafından kaçırıldı. Kuriş' i kaçıranlardan biri görgü tanıkları tarafından belirlenmesine rağmen bu kişinin yalnızca ifadesi alınıp serbest bırakıldı. Tüm arama çalışmalarına rağmen kendisinden haber alınamadı. Bir dönem devletin açıkça desteklediği, işlediği vahşi suçları cezasız bıraktığı Hizbullah'a, 2000 yılında bir polis operasyonu gerçekleştirildi. Kanlı örgüt devlet açısından işlevini tamamlamıştı. Bu operasyonda Konca Kuriş'in izine rastlandı. Yakalananlardan biri Kuriş'in kaçırılması talimatını veren Hizbullah yöneticisiydi. Bu kişi polis sorgusunda Konca Kuriş'in Konya Meram'daki bir Hizbullah evinde aylarca tutulduğunu, 38 gün işkence gördüğünü, vahşice öldürüldükten sonra evin bodrumuna gömüldüğünü itiraf etti” dedi.
‘555 gün sonra cenazesine ulaşıldı’
Ailesinin 555 gün sonra Konca’nın cenazesine ulaştığını söyleyen Maside, ailesinin Konca’yı diş protezinden teşhis ettiğini kaydetti. Konca’yı katleden Hizbullah sanıklarına verilen hapis cezasında “iyi hal” indirimi yapıldığını dile getiren Maside şunlara dikkat çekti: “2011 yılında Yargıtay kararıyla yüzlerce vahşi cinayetin sanığı olan bu kişiler, uzun tutukluluk gerekçesiyle uluslararası hukuk göz ardı edilerek salıverildi. Tahliye sonrasında adli kontrol takibi yapılmayan Hizbullah'ın beyin takımını oluşturan sanıklar, kayıplara karıştı. Konca Kuriş için adalet sağlanmadı. Onu kaçırarak, işkence ile öldürenler, bedenini 555 gün boyunca kaybedenler hak ettikleri biçimde cezalandırılmadı. Konca Kuriş'in kaçırılarak katledilmesi, BM Kayıplar Sözleşmesi'nin 2. Maddesinde tarif edilen "zorla kaybetme” tanımına birebir uymaktadır ve insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamındadır. Yargı makamlarını bu suçla ilgili harekete geçmeye çağırıyoruz. Konca Kuriş ve tüm kayıplarımız için adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 53 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz.”
‘Katillerin aklanmasına itirazımız var’
Ardından söz alan ve aynı zamanda Konca’nın arkadaşı olan HDP Milletvekili Hüda Kaya, Konca’yı anlattı. Konca’nın kendisini Müslüman bir feminist, kadın aktivisti, kadın savunucusu olarak tanımladığının altını çizen Hüda, sadece bu sebepten dolayı devletçi, dinci, erkekçi şer odaklarının zulmüne maruz kalan arkadaşlarından biri olduğunu belirtti. Hem devlet hem de erkek egemenlerin şiddetine maruz kalarak kaybettikleri bütün kadınları saygı ile andığının altını çizen Hüda şu sözleri kullandı: “Bu güne geldiğimizde tamda Konca Kuriş’in itiraz ettiği, muhalefet ettiği, cesurca sesini çıkardığı, egemen erkek zihniyetinin son yirmi yıldır Türkiye’yi nerelere getirdiğini hepimiz görüyoruz. Yaşıyoruz. İşte bu zihniyettir ki kayyım atadığı yerlerde bile tekçi anlayışı ile devletçi, anlayışı ile işgal ettiği, gasp ettiği her yerde hedef aldığı ilk noktalar kadın emeğidir. Kadın bedenidir. Kadın mücadelesidir. Kadına yönelik işgalin hangi boyutlara geldiğini hepimiz görmekteyiz. En son yerine kayyımlar atanan kadın temsiliyeti başta olmak üzere, her geçen artmaya devam eden kadın cinayetinin sonuncularından biri olan Emine Bulut’u hadisesi bir kez daha yüreğimizi yakmıştır. Konca Kuriş bu gün yaşasaydı bu günkü egemenci iktidarcı erkekçi dini istismar eden bu zihniyete karşı mücadelesini bu günde verecekti. Katillerin aklanmasına itirazımız var. Konca Kuriş’lerin katillerini bu erkekçi zihniyet serbest bıraktı. Adaletin gerçekleşmesinin peşinde olacağız.”
‘Çok güvendiği devlet kapıları birer birer yüzüne kapandı’
Eylem, Cumartesi Annesi Elmas Eren’in kızı İkbal Eren’in konuşmasıyla devam etti. Annesini anlatan İkbal, annesinin çocuklarını ülkesine hayırlı bir evlat olarak yetiştirmek istediğini ifade etti. İkbal, annesini şu sözlerle anlattı: “O öylesine ülkesini seven insanlar çıkardı ki evinden, öyle evlatlar yetiştirdi ki ülkesi, halkı için canını veren evlatlar yetiştirdi. Abim Hayrettin Eren ülkesini o kadar çok sevmişti ki bu ülkede insanların eşit ve özgür yaşayamadığını gördüğü zaman kollarını sıvayıp işe girişmişti. Annem o zamanlar devlet baba diyordu, devletine çok güveniyordu. Ama 20 Kasım 1980’de annemin bir evladını devlet çaldı. Çaldı diyorum çünkü himayesindeki Hayrettin Eren’i her seferinde yok diyordu. Evindeki bir şeye yok diyorsan sen onu çalmışsındır. Bu bir insansa tam bir faşizm demektir. Annem 20 Kasım 1980’den sonra artık yaşamında başka bir dönüm noktası vardı. O gün 47 yaşındaydı. Kalan ömrünün 39 yılını abimi arayarak geçirdi. O çok güvendiği devlet kapıları birer birer yüzüne kapandı. Her biri bizde yok diyorlardı. Ama o biliyordu orada olduğunu çünkü görmüştü emarelerini. Annem 47 yaşından sonra bu ülkeyi tanıdı. Dimdik duran mücadeleci bir kadın oldu. Bize mücadeleyi öğretti. 1995’ten sonra da Cumartesi annesi oldu. Unvanı artık Cumartesi Annesi Elmas Eren’di. Uzun süre buraya geldi. Annem hep umutlarıyla yaşadı. 39 yıl hiç umudunu yitirmedi. Mücadelesinden vaz geçmedi. Biz buradan annelerimizi, babalarımızı bu şekilde yol ettik. Onlar evlatlarına belki kavuşmuştu ama faillerinden hesap soramadan gittiler. Devletten alacakları olarak gittiler. Asla vaz geçmeyeceğiz.”
‘Elmasım gözün arkada kalmasın’
Cumartesi Annesi Amine Ocak ise, Elmas için mesaj gönderdi. İHD Gözaltına Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arca tarafından okunan mesajda şu ifadeler yer aldı: “Çocuklarım kardeşlerim, arkadaşlarım. 24 yıldır acımızla birlikte baş etmeye çalıştığımız birlikte ağladığımız, adaletin sağlanması için yan yana diz çürüttüğümüz yoldaşlarımız Elmas’ın ardından, bu gün yanınızda olup uğurlar olsun demeyi isterdim. Sağlık sorunlarımdan dolayı aranızda değilim. Arkadaşım Elmas’ı kayıp etiğimiz günden beri hiçbir yere sığamıyorum. Devleti yönetenler hesap vermek için hepimizin ölmesini bekliyor. Ama bir gün mutlaka hesap verecekler. Çünkü biz anneler ölsek bile çocuklarımız torunlarımız ve mücadele arkadaşımız kayıplar bulunup adalet yerini buluncaya kadar susmayacaklar. Gözün arkada kalmasın Elmasım. Rahat uyu Elmasım, Hayrettin’i son nefesine kadar unutturmayacağım. Elmasım bir yıldır bizim olan Galatasaray’a gidemiyoruz diye yüreğin parçalanıyordu ya. Sana söz o meydanda fotoğraflarımızı taşıyana kadar vazgeçmeyeceğim, vazgeçmeyeceğim.”
‘Benden size hatıra kalsın’
Son olarak tekrar söz alan Maside, “Elmas anne bundan birkaç yıl önce Galatasaray Meydanı’nda olan biz evlatlarına birer tane şal örmüştü. ‘Bana bir şey olursa. Benden size hatıra kalsın’ demişti. Bu ülkede cezasızlığın önünde bir kalkan varsa, bizlerin önünde bir kalkan varsa, bizim Galatasaray’a gidişimizi engelleyenler varsa, bizimde Elmas annenin ardından bize bıraktığı miras olan umut var. Bizimde Elmas annenin bıraktığı inancımız var. Bizim ne ellerimiz, ne gözlerimiz Elmas annenin ardından yalnız kalmayacak. Ve sizden kaybedenlerden hesap sormaya devam edeceğiz” dedi.
Konuşmaların ardından eylem sona erdi.