Fidan Ataselim: Eşitlik için İstanbul Sözleşmesi amasız fakatsız şart!

  • 09:03 2 Ağustos 2019
  • Güncel
İSTANBUL- İstanbul Sözleşmesi’nin “aile yapısı” öne sürülerek feshedilmesine dair tartışma yaratılmasını değerlendiren KCDP üyesi Fidan Ataselim, “Tartışmaya açılması söz konusu dahi olamaz. Ayrıca teknik olarak da uluslararası sözleşmenin revizyonu mümkün değildir. Soru işaretlerine açık bir zemin bırakamazsınız” dedi. 
 
Nafaka hakkının hedef alınmasının ardından bu kez de kadına yönelik şiddete karşı devletlere sorumluluk yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ile ilgili tartışmalar geliştiriliyor. 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni kapsıyor. Sözleşme, İstanbul’da imzaya açıldığı için Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi olarak anılıyor. Ayrıca Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nden (CEDAW) sonra kadına yönelik şiddete karşı çıkarılmış en kapsamlı sözleşme metnidir.
 
‘Kadın mücadelesinin birikimi olarak ortaya çıktı’
 
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması tartışmalarını değerlendiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDD) üyesi Fidan Ataselim, dünya genelinde de kadına yönelik ciddi baskıların olduğunu ama buna karşı da ciddi direnişlerin olduğunu ifade etti. 
Fidan, kadın mücadelesinin birikimi ve başarısı sonucu olarak 
İstanbul Sözleşmesi gibi kapsamlı bir metnin ortaya çıktığını belirtti. Türkiye’nin ilk imzacılardan olduğunu ve 2011 yılında imzalaması nedeniyle her platformda gururla anlatıldığına dikkat çeken Fidan, sonraki yıllarda uygulanmamasından ötürü, kadın cinayetlerinin artmaya devam ettiğini kaydetti. 6284 sayılı koruma kanununun İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı olarak ortaya çıkan bir düzenleme olduğunu anımsatan Fidan, “İstanbul Sözleşmesi kadınlar için hayatidir” diye vurguladı. 
 
‘Kadına yönelik şiddeti normalleştirmeği yasaklar’
 
İstanbul Sözleşmesi’nin bütünlüklü olarak kadına yönelik ev içi şiddeti bitirmek ile ilgili devlete yükümlülükler getirdiğinin altını çizen Fidan, Sözleşme’nin içeriğine ilişkin şunları aktardı: “Dünyadaki bütün toplumlarda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin var olduğunu söyler. Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu ama aynı zamanda bir nedeni olduğunu söyler. Bu çok önemli bir tespittir. Ne yapmanız gerektiğini söyler. 4P maddeleri var.  Prevention (Şiddeti Önleme), Protection (Mağdurları Koruma), Prosecution (Suçluları Cezalandırma) ve Policy Making (Şiddeti Önlemek için Politika Yapma). Buradaki en temel mesele cinsiyet eşitliğidir. Bütün hepsini gerçekleştirmenin en temel kuralı eşitliktir diye söyler. Bu yüzden eşitlik için de İstanbul Sözleşmesi şarttır. Birinci madde önlemedir. Kadına yönelik şiddetin olmadığı bir toplum yaratmaktan bahseder. Bunu yapabilmeniz için eşitliği ortaya koymalısınız. Bu eşitliği sağlamak için geleneklere dayandırılan açıklamaları ortadan kaldırmanız gerekiyor. Kadına yönelik şiddeti normalleştirmeği yasaklar.” 
 
‘Toplumsal cinsiyet adaleti getirilmeye çalışılıyor’
 
İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasının denetleyici mekanizması olan GREVİO’yu hatırlatan Fidan, “GREVİO özellikle Türkiye ile ilgili yazdığı raporda, devlet yetkililerine şunu söyler; ‘kadına yönelik şiddetin gelenekler ve kültürlerle açıklanmaya çalışılmasına kesinlikle taviz verilmemesi gerekir.’ Çünkü şiddeti bu şekilde açıklama Türkiye’de çok yerleşik bir şey. Şu anda güncel tartışmalarda da ortaya çıkartılmaya çalışılan şey yine bu yönde. Geleneklerle açıklanmaya çalışılıyor. Hatta toplumsal cinsiyet eşitliği yerine, ‘toplumsal cinsiyet adaletini’ getirmeye çalışmaları söz konusu. Burada neden cinsiyet adaleti değil de, toplumsal cinsiyet çok önemli. Çünkü eşitlik dediğimiz şey ölçülebilir, kıyaslanabilir bir şeydir. Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliğinde, eşitlikte hangi aşamaya geldiğini, bütün dünya ülkeleri arasında ne kadar gerilerde olduğunu gözlemlemek mümkün. Ölçülebilir olması bir şeyin en net bir şekilde ortaya konulabilir olduğu anlamına geliyor. Fakat toplumsal cinsiyet adaleti dediğiniz zaman muğlak bir alan yaratırsınız. Kadına yönelik şiddet göreli hale gelebilir o zaman. Şu anda güncel tartışmalarda ‘İstanbul Sözleşmesi iptal edilsin CEDAW kaldırılsın, toplumsal cinsiyet eşitliği kaldırılsın’ diye yapılan söylemler asla kabul edilemez. Bu şu anlama çıkar siz o zaman, ‘bir kadın şiddete uğradığı zaman hak etmiş olabilir diyerek’ soru işareti bırakmaya açık zemin yaratıyorsunuz. Bu yüzden eşitlik en temel konudur” ifadelerini kullandı. 
 
‘İstanbul Sözleşmesi gizli örtüyü ortadan kaldırır’
 
Aile içerisinde olan şeylerin “mahrem” olduğuna dair çarpıtmaya dikkat çeken Fidan, “İstanbul Sözleşmesi der ki; ‘o karanlık örtüyü ortadan kaldırmalı, hiçbir gelenek, hiçbir inanç, hiçbir aile yapısı gözetmeksizin, siz eşit kurallar getirmek durumundasınız.’ Türkiye’ye bakacak olursanız, dünyanın her yerinde olduğu gibi kadınlar kendilerini ifade etmek istedikleri, erkeklerden farklı bir şey söyledikleri, kendi hayatları ile kararlar vermek istedikleri zaman şiddet görüyor, öldürülüyor. Çalışmak istediği, toplum içerisine karışma istediği, şiddet görüyorsa hayatını değiştirmek istediği zaman hayatlarına mal olmamalı. Fakat bu eşitsizliğin bir sonucu olarak böyle kültürel, geleneklerle gerekçelendirilerek bu yaygınlık kazandığı için ne yazık ki bu şekilde kadına yönelik şiddet artıyor. O yüzden bunun kökten çözümü için bunları göz ardı ederek hiçbir koşul şart kabul etmeksizin, eşitlik en temel meselemizdir. Sözleşme, kadını gerçekten koruyabilmek için 6284 sayılı kanunu devreye koyar. Bu yüzden 6284 sayılı yasa için ‘kadınların can simididir’ diyoruz” diye konuştu. 
 
‘Adliyelerde kadınlardan yana bir yargı işlemeli’
 
Kadının devlet tarafından korunması gerektiğini ve korunmadan sonra kovuşturmanın olması gerektiğini vurgulayan Fidan, suç ortaya çıktıysa kadınların uğradığı bir zarar varsa tanzim edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Adliyelerde kadınlardan yana bir yargının işlemesi gerektiğini, bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir kovuşturma süreci işlemesi yönünde sorumluluk yüklediğini belirten Fidan, “Erkeklere ayrımcı bir şeklide uygulanan kravat indirimi, aşırı sevgi indirimi, tutku indirimleri olmamalı” dedi. 
 
‘Eşitlik için istihdam olmalı’ 
 
Kadınların bağımsızlığını sağlayacak olan şiddet karşısında güçlü olarak iş gücüne dahil olmaları gerektiğine işaret eden Fidan, Türkiye’de ev işlerini yapan kadınların emeklerinin hiçbir şekilde görülmediğini söyledi. “Kadınlara ‘cinsiyetinden ötürü ev işiyle meşgul’ diyerek iş gücü bile sayılmaması çok ağır bir ekonomik şiddet türüdür” diyen Fidan, kadınların ekonomi, eğitim, kültür, sosyal ve siyasal alanlarda güçlendirilmesi gerektiğinin önemine vurgu yaptı. 
 
‘Uluslararası sözleşmenin revizyonu mümkün değildir’
 
Çok dar bir kesimin İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını istediğini dile getiren Fidan, şöyle devam etti: “Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir eylem yaptılar. ‘CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın, toplumsal cinsiyet eşitliği iptal edilsin’ denildi. Bunu söylerken de mantıklı bir gerekçeleri yok. Bir yerde şiddet varsa o zaman her şeyi değişme söz konusudur. ‘Aile yapısı değişebilir mi, değişemez mi’ tartışması yapılıyor. Şiddet varsa bir kadının hayatı söz konusuysa her şey değişir. Söz konusu kadınlar ve erkekler arasındaki ilişkide eşitsizliği ortadan kaldırmak olduğu zaman hiçbir şey değişmez kabul edilemez. Şiddetin göreli olarak ele alınabileceği hiçbir şey kabul edilemez. Normalleştirilemez. Bunlar dayatıyor, gündeme getirmeye çalışıyorlar. Toplumun reflekslerini ölçüyorlar. Yarın öbür gün önümüze gelecektir. İptal olmasa bile revizyon şeklinde önümüze gelebilir. Biz kesinlikle, en ufak bir revizyonu dahi kabul etmiyoruz. Tartışmaya açılması söz konusu dahi olamaz. Ayrıca teknik olarak da uluslararası sözleşmenin revizyonu mümkün değildir.”
 
Ne yapılması gerektiğine ilişkin de konuşan Fidan, “Biz İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına yönelik hareket etmeliyiz. Birçok kadının hayatta olmasını bu sözleşmeye borçluyuz diyebiliriz. Uygulamayanlar, uygulatmayanlar her bir kadının ölümüne ve korunmamasına ortaktırlar” diye ekledi.