Savunma yargı kıskacında: Uluslararası hukuk ve yerel mevzuata aykırı

  • 09:14 31 Temmuz 2019
  • Hukuk
Zeynep Durgut 
 
VAN - Savunma hakkının insanlığın edindiği tecrübelerle ortaya çıkan önemli bir evrensel değer olduğunu ancak Türkiye’de avukatların soruşturma ve kovuşturmalara tabi tutulduğunu belirten ÖHD’li Ekin Yeter, “Havana Kanunları var, Avrupa Birliği’nin avukatlarla ilgili özel direktifleri var ancak kesinlikle bu sözleşmelere aykırı hareket ediliyor” dedi. 
 
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin 2018 yılında yayınladığı rapora göre, 2017 yılı sonu itibariyle Türkiye’de 570 avukat tutuklandı, bin 470 avukat hakkında dava açıldı, 79 avukat ağır cezalara çarptırıldı ve 14 baro başkanı tutuklandı. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) "Avukatların Üzerindeki Yargı Baskısı" raporuna göre ise, hak savunucusu avukatlar hala 78 ayrı dava ve soruşturmayla karşı karşıya. Bu veriler, Türkiye’de özellikle iktidara karşı olmakla suçlanan kesimlerin avukatlığını yapan hukukçuların soruşturma ve tutuklanma tehdidi ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Avukatlar üzerindeki yargı baskısını değerlendiren Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarından Ekin Yeter, sadece Van’da gizli tanık beyanları ile 40’a yakın avukatın soruşturmaya tabi tutulduğunu söyledi. 
 
‘Birçok meslektaşımıza ‘örgüt üyeliğinden’ davalar açıldı’
 
Hak savunucularının durumunun toplumun vaziyetinden farklı olmadığının altını çizen Ekin, “Şöyle ki uzun yıllardır ülkenin durumu, gelişen koşullar, hak ihlalleri hukuk sistemini etkiliyor. Hukuk sistemi alaşağı edilmişti. Birçok evrensel ilkenin ayaklar altına alındığı bir sistemle karşılaştık. Zaten bu yeterince göz önünde değilmiş gibi son zamanlarda özellikle hak savunucuları üzerinde etki etmeye başladı. Birçok baskı ve sindirme politikası söz konusu oldu. Baskı ve sindirme politikasının en önemli ayağı da hukuk mevzuatını işletmekti. Yine biz hak savunucuları için soruşturma ve kovuşturmalar başta olmak üzere çeşitli yargı mekanizmaları ile bu sindirme politikaları somutlaştırılmakta. Bununla ilgili geçtiğimiz yıllarda kent özelinde bahsedecek olursak 2017-18 yıllarında Van’da sadece gizli tanık beyanları ile 40’a yakın meslektaşımız soruşturmaya tabi tutuldu. Birçok meslektaşımıza ‘örgüt üyeliğinden’ davalar açıldı. Bu yargılamalarda dosya açıldıktan sonra gizlilik kararı kalktıktan sonra biz gördük ki hukuk ayaklar altına alınarak bu dosyalar oluşturulmuş. Meslektaşlarımızın uzun aylar hatta yıllara varacak şekilde telefonlarının dinlendiği, özel hayatın gizliliği ilkesinin ihlal edildiğini ve yine dosya kapsamında mesleki faaliyetlerinin çarpıtmalarla başka kapsamda değerlendirilmeye çalışıldığını, avukatların müvekkilleriyle yaptıkları görüşmelerinin farklı kapsama alınmaya çalışıldığı, yine avukatların dosyalarına girdikleri kişilerle zihniyet olarak özdeşleştirdiğini, avukatların duruşma salonunda savunmaları esnasında gerçekleştirdikleri faaliyetleri çarpıtılarak başka şekilde yorumlanmaya çalışıldı” dedi. 
 
Yargılamalarda mesleki faaliyet dışında bir faaliyet icra etmediklerinin ortaya çıktığını ve birçoğunun da beraat ettiğini belirten Ekin, “Bizler mesleğimizin şeref ve itibarını korumak için bu yönlü savunma yapma durumunda bırakıldık” diye vurguladı. 
 
‘Uluslararası mevzuatta soruşturma izninin alınması gerekir’
 
Avukat yargılamaları gerçekleşirken ülke mevzuatına ve uluslararası sözleşmelere aykırı birçok durumla karşı karşıya kaldıklarını vurgulayan Ekin, bir avukat hakkında soruşturma gerçekleştirilmesi için mesleki faaliyeti ile ilgili bir konu ise avukatlık kanunu ve yine uluslararası sözleşmelere dayanarak soruşturma izninin alınması gerektiğini kaydetti. Ancak Türkiye’de soruşturma izni alınmadan doğrudan mesleki faaliyetleriyle ilgili yargılamaların gerçekleştiğini yineleyen Ekin, “Savunması kapsamında söylemiş olduğu söylemlerle ilgili soruşturma ve kovuşturma ile karşı karşıya kalmaması gerekir. Mevzuat, avukatın savunması esnasında kullandığı sözlerin yaptırımla karşı karşıya kalmaması gerektiğini söyler. Ancak son zamanlarda birkaç ay öncesinde bir meslektaşımız savunması esnasında toplumun kullanmış olduğu bir değer yargısını ifade eden kelime kullandığı için ‘örgüt propagandası’ iddiasıyla bir yıl hapis cezası ile cezalandırıldı ve hükmün açıklanması geri bırakılmasına dahi karar verilmedi. Burada hem mesleki faaliyetten dolayı, soruşturma iznin alınmaması olması ve hem de avukatın savunması esnasında kullanmış olduğu bir tabirden dolayı bu yargılanmanın başlatılmış olması kesinlikle hukuken kabul edilir değildir” ifadelerini kullandı.  
 
‘Yerel ve uluslararası mevzuatta birçok özel düzenlenme var’
 
Geçen yıl Van’da bir meslektaşının sadece bir tanık beyanı olduğu için evi basılarak gözaltına alındığını dile getiren Ekin, şöyle dedi: “Avukatların gerek yerel, gerek uluslararası mevzuatta mesleki faaliyetleri ilgili birçok özel düzenlenme var. Örneğin Havana Kanunları var, Avrupa Birliği’nin (AB) avukatlarla ilgili özel direktifleri var. Ülkemizde baskı ve sindirme politikalarının bir sonucu olan avukat yargılamalarında kesinlikle bu sözleşmelere aykırı hareket edildiğini söylememiz mümkün. Çağdaş Hukukçular Derneği’nden (ÇHD) meslektaşlarımızın karşılaştıkları uygulamalar devam ediyor. Açlık grevleri sürecinde annelerin karşılaşmış olduğu hukuka aykırılığın yanında biz de sırf onların yanında durduğumuz için birçok hukuka aykırılıkla karşılaştık. Anneler gibi bizde para cezalar aldık ve annelere açılan propaganda dosyaları bize de birçok ilde açıldı.”  
 
‘Hukuka aidiyet bilincinin gelişmediğinin göstergesi’
 
“Toplumlar hukuka ihtiyaçlarını, savunma makamına ihtiyaçlarını, toplumsal deneyimlerle akıl ve mantık yoluyla tecrübe ettiler ve bu şekilde savunma makamının, adil yargılanmanın bir unsuru olarak ortaya çıktı” diyen Ekin, bu kadar önem atfedilen bir hak savunuculuğu makamının bu tür yaptırımlarla karşılaşmasının ülkenin hukuki durumu çok net ortaya koyduğunu vurguladı. Ekin, “Bu ülkenin hukuka aidiyet bilincinin ne kadar gelişmediğinin önemli bir göstergesidir” diye konuştu. 
 
‘Baskılara karşı mücadelemizi artıracağız’ 
 
“Baskının olduğu yerde mücadele kaçınılmazdır” diyen Ekin, son olarak şu sözleri ekledi: “Tabi ki biz bu sindirme politikalarına karşı geleneğimizden aldığımız bir güçle mücadeleyi artırarak devam ettireceğiz. Hem kurumsal olarak hem de toplumsal olarak da hiçbir şüphe yoktur. Zaten İstanbul’da barolar tarafından yakılan bir adalet nöbeti ateşi var ve diğer kentlerin katılımı ile bu ateş harmanlanarak büyütülüyor. Artan bu baskılara karşı mücadelemizi artırarak devam ettireceğiz.”