BM’ye çağrı: 3 Ağustos soykırım günü olarak ilan edilmeli

  • 09:04 30 Temmuz 2019
  • Güncel
Beritan Canözer
 
DİYARBAKIR - Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu üyesi Gülcihan Şimşek, hala 3 bine yakın Ezîdî kadının akıbetinin bilinmediğini hatırlatarak, kamplarda kalan Ezîdî kadınların ise zor şartlarda verdiği yaşam mücadelesine dikkat çekti. Gülcihan, BM’ye 3 Ağustos’un “soykırım” günü ilan edilmesi çağrısında bulundu. 
 
DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e dönük işgal saldırıları 5 yılı geride bırakırken, binlerce Ezîdî ise hala kamplarda yaşam mücadelesi veriyor. Zor şartlarda yaşayan Ezîdîler, yeniden bir saldırıya maruz kalacakları endişesi ile Şengal’e dönemezken, Türkiye ve bölgedeki kamplarda bütün haklardan mahrum kalıyorlar. Ucuz iş gücü olarak görülen Ezîdî halkı, sömürü çarkına itiliyor, çocuklar eğitim göremiyor. Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu Üyesi Gülcihan Şimşek, platformun kuruluş sürecini ve Ezîdî halkının yaşadıklarını anlattı. 
 
‘Saldırılara karşı kadın mücadelesi’
 
Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu’nun 5 Ekim 2015 tarihinde kurulduğunu hatırlatan Gülcihan, platformun Ortadoğu’da yaşanan savaş ve çatışmalarda kadınların yaşamış olduğu şiddetle mücadele etmeye dönük kurulduğunu belirtti. DAİŞ’in 2014 yılında gerçekleşen saldırıları sırasında zorla alıkonulan, pazarlarda satılan, tacize ve tecavüze uğrayan, kendi topraklarından uzaklaştırılan kadınlar için kurulmuş bir platform olduklarını ifade eden Gülcihan, “Platformumuzun yapmış olduğu çalışmalar aslında erkek egemen zihniyetin kadınlara yönelik geliştirmiş olduğu bu şiddet politikalarına karşı mücadele etmektir. Biliyoruz ki radikal dinci grupların, yani DAİŞ, El Nusra gibi çete gruplarının kadına yönelik geliştirdiği saldırılar var. Biz de bu saldırılara karşı kadın mücadelesini savunuyoruz” dedi. 
 
‘Hala 3 bine yakın Ezîdî kadın DAİŞ’in elinde’
 
Şengal’e yönelik saldırılarda yüzlerce kadının DAİŞ tarafından kaçırıldığını ve köle pazarlarında satıldığını anımsatan Gülcihan, Ezîdî halkının zorla yerinden edildiğini kaydetti. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bunun bir soykırım olarak kabul edilmesi gerekildiğine dikkat çeken Gülcihan, “BM bunun bir soykırım olduğunu kamuoyuna açıkladı ama hukuksal anlamda bir tanıma henüz olmadı. Biz de platform olarak bu mücadeleyi yürütüyoruz. Bugüne kadar 7 bin Ezîdî kadın kırımdan geçirildi, kaçırıldı. Şu an hala 3 bine yakın Ezîdî kadının akıbeti bilinmiyor. Tabi bu saldırılarda yaşadıklarını somutlamak gerekiyordu ve kaçırılan, zorla alıkonulan kadınların kendi tanıklıkları var. DAİŞ’in onları nasıl yakaladıklarını ve DAİŞ’in elinden nasıl kaçtıklarına kadar yaşadıkları her şeyi anlatan kadınlar var. Tekrar yaşama dönmeye çalışan ve bunun acısını yaşayan kadınlar var. Yüz yüze görüşmelerde bunları anlattılar. Şu an birçoğu toprağından, evinden uzak yaşıyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Genç kadınlar mahalle baskısına maruz kalıyor’
 
Gülcihan, Ezîdî halkının kendi inanç ve kimliklerinden dolayı defalarca kez saldırıya uğradığının altını çizerek, “Bugün Şengal’e bakıldığında açığa çıkan tek şey bu halkın 73 fermana karşı vazgeçmediği yaşamdır. Saldırıdan sonra aylarca kamplarda kaldılar, kamplarda yaşadılar. Güvenlik sağlanamadığı için de geri dönmediler. Bir daha saldırıya uğramaktan endişe ediyorlar” diye konuştu. 
 
Platform olarak kamp sürecinden bu yana yaşananları takip ettiklerini dile getiren Gülcihan, “Amed, Batman, Mardin’de kaldıkları kamplar biraz daha bizim kontrolümüzdeydi ve her ihtiyaçları karşılanıyordu. Fakat AFAD kamplarında son dönemlerde kalan Ezîdîler çok zorlandılar. Sık sık ziyaret ediyorduk ama yaşadıkları zorlukları tamamen sonlandıramadık, sonlandıramıyoruz. Özellikle genç kadınlar bir mahalle baskısına maruz kaldıklarını söylediler” dedi.
 
‘DEDAŞ kampın elektriğini kesmiş’
 
Ezîdî halkının hem mülteci statüsünde hem de göçmen statüsünde olmadığını ifade eden Gülcihan, şöyle devam etti: “Kendi yaşamlarını kendileri idame ettirmeye çalışıyorlar. Oysaki devletin sosyal yardımları vermesi gerekiyor. Örneğin geçtiğimiz gün Batman’daki kampa gittik. Aslında kamp değil. Oradan çıkarılmak istenmişler ama onlar gitmek istemedikleri için küçük çadırlar kurup orada kalmaya devam etmişler. Çok zor şartlarda yaşıyorlar. İnanılmaz zor koşullarda yaşıyorlar. Elektrik verilmiyormuş günlerdir. Sebebi de fatura ödeyememeleriymiş. Banyo yapamıyorlar, ihtiyaçlarını gideremiyorlar. DEDAŞ’ın oradaki elektriği kesme mantığı nedir? Elektriği ve suyu bedava vermeleri gerekirken, ödeme olmadığı için elektrik kesiliyor. Muhtarın bir çabası olmuş ama cevap bulamamış.” 
 
‘Günlük 50 liraya çalıştırılıyorlar’
 
Gençlerin günlük 50 liraya çalıştırıldığını ve aylık yalnızca bin lira kazandıklarını aktaran Gülcihan, “Yaşadıkları kabul edilebilecek koşullar değildir” dedi. Gülcihan, Ezîdî halkının artık bir ev istediklerini ve burada yaşamak istediklerini dile getirerek, “Kamptaki çocuklar okula gidemiyor, eğitim alamıyorlar. Çocuklarının okula gitmesini istiyorlar. Ezîdî halkının yaşadıkları gerçekten kabul edilecek bir yana sahip değildir. Biz platform olarak bu süreçlerini takip edeceğiz ve yanlarında olacağız. DAİŞ saldırısının bir kıyım olduğu kabul edilmeli ve soykırım olarak ilan edilmeli. Saldırılar tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşti. Ezîdî halkının haklarının tanınması, kimlikleriyle dilleriyle yaşayabilecekleri şartların oluşturulması gerekiyor” ifadelerini kullandı.  
 
‘3 Ağustos’ta beyaz giyelim, siyah kurdele takalım’
 
Gülcihan, devamında şu çağrıyı yaptı: “Ezîdî kadınların yaşadıkları bir kadın olarak bizde de bir travma yarattı. Çünkü hissediyorsunuz. Kadının bedenine, ruhuna, düşüncesine karşı gerçekleşmiş bir saldırıydı. Yüzlerce Ezîdî kadın olabildiğince uzak yerlere gidiyorlar. Çünkü yaşamak istiyorlar ve ancak uzaklaşırlarsa yaşayabileceklerini düşünüyorlar. Kadının kadınlığını kabul etmeyen DAİŞ, eve kapatan ve yaşamdan koparan bir çetedir. DAİŞ ismini duyunca her kadında bir tepki doğalında gelişiyordur. 21’inci yüzyılın kadın üzerinden gerçekleştirdiği en büyük saldırılardan biridir ama tabi buna karşı en çok da kadınlar direndi ve kadınlar kazandı. Ezîdî kadınların güvencesi bu soykırımın hukuksal alanda tanınması ve kamuoyuna duyurulmasıdır. DAİŞ’in yaratmış olduğu bir travma var. Bunu gerçekten tartışmak ve sürecini takip etmek gerekiyor. 3 Ağustos günün de tüm duyarlı kesimleri sahiplenmeye ve Şengal’e selam göndermesini istiyoruz. Yaşamını yitirenleri anmalıyız ve o gün herkes beyaz giyinmeli ve siyah kurdele takmalıdır. 3 Ağustos günü saldırıları ve direnişi gösteren bir sergi çalışmamız da olacaktır. Tüm kadınları Ezîdî kadınlarla dayanışmaya çağırıyoruz.”