
Figen Yüksekdağ: Öcalan ve Kürt sorunu diye bir hakikat var
- 17:09 26 Temmuz 2019
- Güncel
ANKARA - HDP’nin önceki Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Kürt sorunu, özerklik ve özyönetim kavramlarını kullandıkları için yargılandıklarını belirterek, “ Öcalan ve Kürt sorunu diye bir hakikat var. İmralı kapısının açılması için, 4 bin insan yeniden açlık grevine girmesi,8 insanın kendini feda etmesi mi lazım? Yoksa seçim olması mı?” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın tutuklu yargılandığı ve hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşturulan davanın 13’üncü duruşması Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi Sincan Kampüsü’nde görüşülmeye devam ediyor3
Figen, sokağa çıkma yasakları döneminde yaptığı konuşmalar ile ilgili hakkında hazırlanan fezlekelere dair savunma yaptı. Figen, Türkiye tarihinin her döneminde toplumun devrimci değişimine ilk önce Kürt toplumunun karşılık verdiğini söyledi. Türkiye ve Osmanlı tarihinde demokratik özerklik ve özyönetim pratiklerinin mevcut olduğunu dile getiren Figen,“ 1920 meclisi ve 1921 Anayasası’nda ilk defa Türkiye Halkı kavramı kullanılmıştır. İnanç özgürlüğü dışlanmış olsa da o dönemin kurucu zihniyetindeki değişimi ifade etme bakımından önemlidir. Bugün bu anlayışın çok gerisine düşülmüştür” dedi.
‘O dönemde Kürt ve Türk önderleri karşılıklı anlaşmışlardır’
Figen, savunmasını şöyle sürdürdü: “ Kürt sorunun çözümü için 1922’de Kürt Özerklik Kanunu çıkarıldı. 18 maddelik bir kanundu ve mecliste kabul edildi. Bu çok büyük bir statüdür. Bir Kürt Milli Meclisinin özerk bölgede oluşacağı, Kürt dilinin okullarda okutulacağı gibi birçok hak tanınmıştı. Bugün bu çatışma, savaş, ölüm silsilesi neden devam ediyor diyorlar. Buna siyasi iktidarın vereceği cevap yok. Ama tarih çok net bir cevap veriyor. Mustafa Kemal Kürt sorunun çözmeliyiz diyor. O dönem tartışılan sorunu çözme çabası var. Ama bugün biz konuşamıyoruz. Bugün bu sorunu ağzımıza aldığımızda yargılanıyoruz. Mahkum ediliyoruz, edilmek isteniyoruz. Bizim asıl derdimiz tarihe mahkum olmamak. Misak-i Milli’de Kürtler için yapılan bir sözleşmedir. O dönemde Kürt ve Türk önderleri karşılıklı anlaşmışlardır. Kürt önderleri o sözleşmeye sadık kalmışlardır ama Türk önderleri sadık kalmamıştır. Karşılıklı tarihsel sözleşmelerin yapıldığı süreçlerden söz ediyoruz. Ağzımıza alamadığımız kavramlar o dönem kullanılıp sözleşme yapılmıştır. Tarih ve bugüne baktığımızda bir trajedi görebiliriz. Ama bu trajedi HDP’nin, Kürtlerin, Demokrasi güçlerinin değil, siyasi iktidarın trajesidir.
‘Kürtler halen en ağır bedelleri vermeye devam ediyor’
1921 Anayasası, 1922 Kürt Özerklik Kanunu, Kürtlerin ağır bedeller vererek haklarını aldığı zamanlardır. Kürtler halen en ağır bedelleri vermeye devam ediyor. 1925 Şeyh Sait İsyanı Misak-ı Milli Sözleşmesinin yıkılmasına karşıdır. Ama bu gerçeği kimse yansıtmaz. Kürtlerin ağır bedellerle aldığı haklarına ilişkin bir kalkınmadır. 1924 Anayasası hala Kürtlerde derin yaralar açan bir anayasadır. Sonrasında Şark Islahat Planları başlamış, sadece Kürtleri değil Alevileri de kapsamıştır. Bugün hala bu kötü planlar peşimizi bırakmıyor. Çünkü hala yüzleşmiş değiliz. Toplumda artık gericilik siyasi iktidar tarafından bu kadar yapılıyorsa, devrimci arayışların zamanı gelmiştir. Biz özerklik ve özyönetimi icat etmedik, tarihsel bir kavramdır. İnsanlar kendi inancını yaşamak istemesine rağmen siyasi iktidar bu halkın beklentisine cevap vermiyor. Diğer yandan milliyetçiliği, ırkçılığı insanların kafasına alıştırmaya çalışıyor. Bugün sadece Kürt halkı değil, Türkiye halklarının kendi kaderini tayin etme hakkı vardır.
‘Siyasi iktidar ‘Apocu’ bir tavırla bizi eleştiriyor’
2’nci Olağan Kongremizde salonda kullanılan pankartlar ve fotoğraflardan oluşan iddianame var. Abdullah Öcalan’ın olduğu fotoğraflar üzerine bu dava açıldı. Bu kongrede Abdullah Öcalan’ın fotoğraflarını astık doğru. Gizli saklı yapmadık. Sayın Öcalan’ın rolüne ilişkin söz ettik. Öcalan gibi Türkiye’nin öznesi haline gelen bir insanı dışa itmem mümkün değildir. Sayın Öcalan’la siyasi iktidar kendi görüşünce ya da seçim için görüşünce sıkıntı olmuyor. Siyasi iktidar ‘Apocu’ bir tavırla bizi eleştiriyor. Diğer taraftan da Sayın Öcalan ile görüşmemiz nedeniyle yargılanıyoruz. Bir karar versin ne yapacak diye. Öcalan ve Kürt sorunu diye bir hakikat var. İmralı kapısının açılması için 4 bin insan yeniden açlık grevine girsin 8 insanın kendini feda etmesi mi lazım? Yoksa seçim olması mı?
‘Ne kadar da komik’
İlk defa HDP’nin kongresinde bir tarafında Türkiye Cumhuriyeti bayrağı diğer tarafından Öcalan’ın fotoğrafı vardır. İkisini bölmek zorunda değilsiniz. Biz bunu göstermeye çalıştık. Sırf bizim onurlu çabamızı, iyi niyetimizi cezalandırmak için fezleke hazırlandı. Aynı pankarta Türk bayrağına dava açılmamış. Öcalan olan pankarta açılmış. Ne kadar da komik.”
Figen’in savunmasının sonrasında avukatları söz aldı. 6-7-8 Ekim olaylarında Figen’in, ilişki halinde olduğu 8 tanığın dinlenilmesi, Van Büyükşehir Belediyesinin park açılısında yaptığı konuşmasını çözülüp dosyaya eklenmesini, Sur, Cizre olaylarında orada bulunan kamu görevlilerinin 15 Temmuz darbe girişiminde görevde olup olmadığının araştırılmasını talep ettiler.
Ardından iddia makamı mütalaasını okudu. Mütalaa da Van Ağır Ceza Mahkemesinin dosyada ile birleştirilen Figen Yüksekdağ’ın konuşmasının çözümünün yapılıp dosyaya eklenmesi talebinin kabulü yönünde mütaala vererek avukatların diğer taleplerinin reddedilmesini istedi.
Duruşma ertelendi
Kararını açıklayan mahkeme heyeti, Figen Yüksekdağ’ın tutukluluğunun devamına karar vererek, bir sonraki duruşmayı 27 Eylül tarihine erteledi.