
'Devlet kriz hallerinde kadına yönelik baskıyı arttırıyor’
- 09:02 20 Temmuz 2019
- Güncel
ADANA - Kadın katliamlarındaki artış, faillerin korunmasının yanı sıra kadın mücadelesine karşı engelleri hatırlatan Mor Dayanışma üyesi Pelin Songül Çiçek, “Bütün bu yaşananlar devlet eliyle yaratılan bir tablo olarak yansıyor. Şiddete karşı en etkili çözüm kadın örgütlenmelerinin arttırılması” dedi.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet, katliam ve çocuk istismarı, Mayıs ve Haziran aylarında da artarak devam etti. İktidar yetkililerinin söylemleri, mahkemelerde uygulanan “iyi hal” indirimleri, cezasızlık, savaş, militarist politikalar ve medyanın dili ise bu şiddeti besliyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre, Mayıs ayında 37 kadın ve 14 çocuk katledilirken, 28 kadın en yakınları olan erkekler tarafından şiddete maruz kaldı. 27 çocuk cinsel istismara maruz bırakıldı. Mahkemeler şiddet ve istismar uygulayan 9 erkeğe “iyi hal” indirimi uygulandı. Haziran ayında katledilen 40 kadının 26’sı en yakınları tarafından katledildi.
Mor Dayanışma üyesi Pelin Songül Çiçek, son yıllarda kadın katliamlarındaki artışa dikkat çekerken, neden olarak ise hükümet politikalarına işaret etti.
'Devlet kriz hallerinde kadına yönelik baskıyı arttırıyor’
Kadın katliamlarının bir çoğunun belirlenememesinden kaynaklı istatistiki verilere yansımadığını ifade eden Pelin, kadına yönelik baskı, şiddet ve katliamların erk zihniyetin ürünü olduğunu ve topluma ataerkilliğin ispatı olarak yansıtılmaya çalışıldığını dile getirdi. Bu durumun doğrudan yönetim şekli, egemenlerin ya da iktidarın politikalarıyla bağlantılı olduğunu kaydeden Pelin, “Çünkü kadın katliamlarının önlenebilir olduğunu herkes biliyor artık. Bu duruma karşı isyanlar da bu nedenle doğuyor. Ama bilinçli bir şekilde belli bir zihniyet bunu önlemiyor ve tam aksine daha çok körükleyen bir durum haline getiriyor. İktidarlar ne yazık ki kadına yönelik baskıyı toplum içinden çıkılmaz kriz halinde gelindiğinde daha fazla arttırıyor. Örneğin ekonominin kötü gittiği, siyasetin kötü gittiği, dış tehdit unsurlarının oluştuğu ya da içte siyasi anlamda bölünmelerin yaşandığı süreçlerde, devletin topluma ırkçılığı, cinsiyetçiliği, militarizmi daha fazla dayattığını görüyoruz. Kadın cinayetlerinin artmasındaki en önemli nedenin bu olduğunu düşünüyorum. Kadına yönelik politikaların bir türlü geliştirilmediği, temsiliyetlerin azaltıldığı, faillerin aklandığı bir yargı süreci yaşandığında topluma yansıması da ‘Ben yaparım ama ne de olsa bedelini ödemem. Zaten devlet beni koruyor’ şeklinde oluyor” diye konuştu.
‘Katliama karşı en belirleyici etken kadın örgütlenmesi’
Kadın katliamlarının son bulmasının en belirleyici etkenin kadın örgütlenmesi olduğunu vurgulayan Pelin, önerilerini ise şu şekilde sıraladı: “Kadın örgütlemeleri arttırılmalı, kadınların anayasal haklarının arttırılması ve var olan anayasal haklarının korunması sağlanmalı, İstanbul ve 6284 sözleşmelerinin takipçisi olunmalı, kadınlar her türlü şiddete karşı dayanışmayı yükseltmeli.”
‘Yaşananlar devlet eliyle yaratılan bir tablo’
Kadınların katliama ve şiddete karşı yapmak istedikleri eylemselliklerin devlet engeline takıldığını ve illegalleştirilmeye çalışıldığını ifade eden Pelin, şöyle devam etti: “Adana’da bu tür engellemelerle çokça karşılaştık. 4 yaşındaki bir çocuk istismara maruz bırakıldı. Olaya ilişkin kadınlar basın açıklaması yapmak istedi ancak polis izin vermedi ve dava açıldı. Yaşananlar bizlere, tecavüzcülerin korunduğunu, katillerin aklandığı ve buna karşı çıkan kadınların karşısında ise durulduğunu gösteriyor. Bu durum, yaşananların devlet eliyle yapıldığı gibi bir tablo olarak yansıyor bizlere. Bu artık ayyuka çıkmış bir durum.”