İzmir Sağlık Platformu: Şiddetin nedeni sağlığa erişimin zorlaşması

  • 16:37 16 Temmuz 2019
  • Güncel
İZMİR - Sağlıkta şiddetin en önemli sebepleri arasında son 16 yıldır devam eden ‘sağlıkta dönüşüm programının’ olduğunu belirten İzmir Sağlık Platformu, sağlık çalışanlarının güvenliğinin sağlanması için gerekli yasaların çıkarılmasını talep etti.
 
Son bir haftada iki hastanede sağlık personeline yönelik yaşanan şiddet olayları nedeniyle İzmir Sağlık Platformu, Tepecik Hastanesi Aile Sağlık Merkezi kantini önünde basın açıklaması düzenledi. “Sağlıkta şiddete hayır”, “Sağlıkta şiddet sona ersin” ve “Böyle sağlık sistemi olmaz bu şiddet sona ersin” pankartlarının açıldığı basın açıklamasında “Sağlıkta ticaret ölüm demektir”, “Sağlıkta şiddete hayır” sloganları atıldı. Basın açıklamasını platform adına Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eşbaşkanı Hülya Ulaşoğlu okurken, İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Lütfi Çamlı, İzmir Tabip Odası Başkanı Funda Barlık Obuz, İzmir Aile Hekimleri Derneği Yönetim Kurulunda Murat Atam ve Tepecik Araştırma Hastanesi’nde şiddete maruz kalan hekim Enis Yiğitaslan da söz aldı.
 
‘Sağlıkta dönüşüm programı sağlıkta şiddeti artırdı’
 
İzmir Tabip Odası (İTO) adına konuşan İTO Başkanı Funda Barlık Obuz nedenleri yok etmeden şiddetin son bulmayacağını belirterek, şiddetin en önemli nedeninin yaklaşık 16 yıldır uygulanan “sağlıkta dönüşüm programı” olduğunu söyledi. Funda, “Sağlıkta dönüşüm programı ve burada gördüğümüz yoğun hasta baskısı hekimlerin sağlık çalışanlarının bu baskı ile çalışıyor olmaları. Burada bir güvenlik zafiyeti de var. Şiddet bir güvenlik sorununa indirgenemez. Her polikliniğin başına bir güvenlikçi koymamız mümkün değildir. Bu istediğimiz bir şey de değildir. Ama gerektiğinde o güvenlik güçlerinin yardımını sunması gerekirken biz bunun zafiyetini gördük. Sağlık çalışanlarının da medyada itibarsızlaştırıldığını görüyoruz. Toplumun her yerine işleyen şiddet dilinden vazgeçilmesi gerekiyor” dedi.
 
‘Günde ortalama 33 şiddet vakası’
 
Ardından basın metnini okuyan SES Eşbaşkanı Hülya Ulaşoğlu, sağlıkta dönüşüm programıyla sağlığın piyasalaştığını, iktidarın kullandığı dille şiddetin sağlık personelinin ölümüne sebebiyet verecek kadar arttığını belirtirken, günde ortalama 33 şiddet vakası yaşandığını kaydetti.
 
‘Sağlığa erişim daha da zorlaştı’
 
Hülya, 11 Temmuz’da Bayraklı 20 No’lu  Aile Sağlığı Merkezi’nde bir hastanın Dr. Mahide Agara'dan  kendisine rapor yazmasını istediğini, Mahide’yi tehdit ettiğini, orada bulunan Dr. Alper Durmuş Sönmez’e de saldırıda bulunulduğunu hatırlattı. Ersin Arslan’ın öldürüldüğü 17 Nisan gününün sağlıkta şiddetle mücadele günü ilan edilmesini istediklerini dile getiren Hülya, TTB ve tüm sağlık örgütleri ile ortak çalışmalar yapılmasının gerekliliğine vurgu yaptı. “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılması istediklerine hükümetin kulak tıkadığını belirten Hülya, hükümetin sağlığa erişim koşullarını zorlaştırdığını, “Şehir Hastaneleri” adı altında hastanelerin şehrin dışına taşındığını belirtti.
 
‘Acil servislerdeki yoğunluğun sebebi yoksulluk’
 
80 milyon olan ülke nüfusuna karşın, geçen yıl 130 milyon hastanın acil servise başvurduğunu söyleyen Hülya, şunları dile getirdi: “Poliklinikte katkı katılım payı ödemek istemeyen, gün geçtikçe yoksulluğa düşen hastalar acil servislere başvuruyor. Acil servisin iş yükü artıyor, gerçek acil hastaya zamanında müdahale gecikiyor. Hastalar medyadan öğrendiği ve iktidarın kullandığı dil sebebiyle insana yakışır şekilde alamadığı sağlık hizmetinin sorumlusu olarak sağlık emekçilerini görüyor. İki gün içinde İzmir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesinde önce yoğun bakımda, sonra acil serviste iki şiddet vakası yaşandı. Üstelik acil serviste güvenlikten sorumlu kolluk güçleri olaya seyirci kalmış bu da yetmezmiş gibi saldırgan vatandaşı elleriyle yolcu etmişlerdir. İzmir Tabip Odası’nın ve sağlık emekçilerinin tepkisiyle saldırgan gözaltına aldırılmıştır” dedi.
 
Sağlıkta Şiddet Yasasının bir an önce çıkarılmasını isteyen Hülya, “Kamu görevlileri olarak halka hizmet veren Sağlık emekçilerine yönelik her türlü saldırının engellenmesi il yöneticileri, güvenlik güçleri ve hastane yöneticilerinin sorumluluğu altındadır” dedi.