Cumartesi Anneleri'nden 746’ncı haftada 'hakikat ve adalet' çağrısı

  • 13:23 13 Temmuz 2019
  • Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 746’ncı haftasında 10 Temmuz 1994 yılında kayıp edilen İbrahim Çelik ve oğlu Edip Çelik’in akıbetini sordu. Cumartesi Anneleri, eylemde hakikat ve adalet çağrısını yineledi. 
 
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 746’ncr haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, engelleme üzerine eylemlerini İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştirdi. Sokak polis ablukasına alındı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Oya Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda kişi destek verdi. Aileler, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, kayıpların fotoğrafları ve kırmızı karanfil taşıdı.
 
Eylemde bu hafta Batman Soğuksu Mezrası’nda yaşayan ve 10 Temmuz 1994 yılında kayıp edilen İbrahim Çelik ve oğlu Edip Çelik’in akıbetini sordu.
 
Haftanın açıklamasını ise, İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Maside Ocak okudu. Devletlerin, uluslararası hukuk bakımından ağır insan hakları ihlallerinin faillerini soruşturmak ve yargılamakla yükümlü olduğunu hatırlatarak konuşmasına başlayan Maside, “Ancak Türkiye’de devlet, anayasasından ve imzalamış olduğu insan hakları sözleşmelerinden doğan bu yükümlülüğünü yerine getirmiyor. Gözaltında kaybetme suçunun, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak yargılanması gerekirken, suçun takibatı engelleniyor, etkin soruşturma yürütülmüyor, zamanaşımı hükümleri sorumluların yargılanmasını engellemek için kullanılıyor. Hukuk kuralları, gözaltında kaybedilenler ve aileleri için uygulanmıyor. 746 haftadır haykırıyoruz: bize yaşatılan adaletsizlik yalnız bizim sorunumuz değil, herkesi tehdit eden toplumsal bir sorundur. Hukuk kurallarının herkese eşit ve adil bir biçimde uygulanmadığı bir ülkede hiç kimse güven içinde bir yaşam süremez” sözlerine yer verdi.
 
‘Hizbullah örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördü’
 
Adalet sağlanmadan Türkiye’nin demokratikleşmesinin mümkün olmadığının altını çizen Maside şöyle devam etti: “746’ncı haftamızda 25 yıl önce Batman’da Hizbullah tarafından evlerinden alınarak kaybedilen bir baba oğlun akıbetlerini sormak için buluştuk. 90’lı yıllarda Batman, Hizbullah’ın üssü konumundaydı. Batman-Silvan-Diyarbakır üçgeninde binlerce cinayet işleyen örgüt TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporunda da çarpıcı biçimde anlatıldığı gibi güvenlik ve idari bürokrasinin kollaması, desteği ve göz yummasına işaret eden bir biçimde hiçbir engelle karşılaşmıyordu. Raporda, Dönemin Batman Emniyet Müdürü Öztürk Şimşek, şöyle diyordu: ‘Ne yazık ki, Hizbullah Örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler.”
 
‘25 yıldır İbrahim ve Edip Çelik dosyasında hukuk işletilmedi’
 
50 yaşındaki İbrahim Çelik’in, Batman’ın Soğuksu Mezrası’nda yaşadığını ve tarımla uğraştığını dile getiren Maside, 10 Temmuz 1994 gecesi İbrahim’in evine maskeli ve silahlı 4 kişi geldiğini söyledi. “Yer gösterme” bahanesiyle İbrahim Çelik‘i yanlarında götürdüklerini ifade eden Maside, “Durumdan şüphelenen 19 yaşındaki Edip Çelik de babasını yalnız bırakmamak için peşlerinden gitti. Baba oğuldan bir daha haber alınamadı. Eşi ve oğlundan haber alamayan Merese Çelik, onların bulunması için emniyete ve jandarmaya başvurdu. Hizbullahçı Talat Rüzgâr, Aziz Önlük, İlhan Önlük, Resul Güneş ve Çetin Dursun isimli kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Ancak bütün başvuruları sonuçsuz kaldı. 25 yıldır İbrahim ve Edip Çelik dosyasında hukuk işletilmedi” diye belirtti. 
 
‘Etkili soruşturmanın önünü açın’
 
Devleti yönetenlere seslendiklerini belirten Maside “İbrahim ve Edip Çelik gözaltında kaybedildiler. Çünkü uluslararası hukuka göre devletin görevlendirmesi, desteği ile hareket eden kişi ya da grupların insanları gözaltına alarak veya kaçırarak özgürlüklerinden mahrum bırakması ve akıbetlerini gizlemesi gözaltında kaybetme suçu kapsamındadır. Devlet yetkililerinin, göz yumma şeklinde bile olsa, bu alıkonulmaya dâhil olmaları devletin gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğuna işaret eder. Uluslararası hukuktan ve anayasadan kaynaklanan yükümlülüklerinizi yerine getirin, adaletin sağlanması yükümlülüğünüzü yerine getirin. Adli makamlara sesleniyoruz: Gözaltında kaybetme insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve zaman aşımına tabi değildir. Kaldı ki mevcut yasalar, kanuni takibat sürecinin engeller nedeniyle aksadığı durumlarda zamanaşımı süresinin durdurulmasına imkan vermektedir. İbrahim ve Edip Çelik’in gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yasal takibatın ciddi ölçüde engellenmiş olması, etkin soruşturmaların yapılmamış olması nedeniyle, zamanaşımı hükümlerini uygulamayarak etkili soruşturmanın önünü açın” dedi. 
 
Maside son olarak, adalet istemekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi. 
 
‘Galatasaray’ı bize neden yasakladılar?’
 
Ardından 1993 yılında gözaltında kayıp edilen Özgür Gündem Gazetesi Muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe konuştu. 25 yıldır kayıplarını aradıklarını belirten Zübeyde şunları dile getirdi: “25 yıldır babamız, oğlumuz, kızımız, kardeşlerimiz kayıp oluyor. İşte kuşaktan kuşağa böyle devam ediyor. Biz hakikati adalete, elimizi uzattık. Ama onlar ellerini bize uzatmadılar. Bizim çocuklarımızı neden öldürdüler. Bizim çocuklarımızı neden katlettiler. Bizim çocuklarımızın suçu neydi. Biz şimdiye kadar onların mücadelesini devam ettiriyoruz. Bundan sonra da devam edeceğiz. Hakikati ve adaleti istiyoruz. Şimdi büyük mercilere sesleniyorum. Bize neden Galatasaray’ı yasakladılar. Binlerce Cumartesi Annesi var. Biz orada sessiz oturuyorduk. Yalnızca çocuklarımızın resimlerini bağrımıza basıyorduk. Ama şimdi orayı bize yasaklamışlar. Sonuna kadar orayı istiyoruz. Sonuna kadar mücadelemize devam edeceğiz. Ve çocuklarımızın katillerini bulmaya devam edeceğiz. Biz bunu istiyoruz devletten. Çocuklarımızın katillerini bulsunlar. Ve adalet önünde yargılasınlar. Çocuklarımızın suçu neydi bize söylesinler.”
 
Konuşmaların ardından eylem sona erdi.