İstinafın nafaka kararına tepki: Boşanma kararlarında ciddi etkiler yaratacak

  • 09:03 8 Temmuz 2019
  • Hukuk
VAN - İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin “süresiz nafaka” kararına tepki gösteren Avukat Esra Akgün, kararın ciddi mağduriyetleri öne çıkaracağı uyarısında bulunarak, “Aile, akraba, aşiret baskısı, diğer taraftan sosyal ekonomik baskılar, her taraftan kadını kuşatıyorken, kadınların boşanma kararı almasında çok ciddi etkisi olacaktır” dedi.  
 
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11’inci Hukuk Dairesi’nin, bir boşanma davasında “süresiz nafaka verilmeyeceğine” hükmetmesine tepkiler her geçen gün artıyor. Mahkemenin tarafların yaşları ve kısa evlilik süresini gerekçe göstermesi, özellikle bölgede sistematik şiddete rağmen geleneksel kalıplar, başka alternatifi olmayan kadını adeta “evliliğe mahkum etme” politikaları olarak karşımıza çıkıyor.
 
Van’ın Erciş ilçesinde uzun yıllardır hukuk mücadelesi yürüten Avukat Esra Akgün, kararı özellikle bulunduğu bölge açısından değerlendirerek, “Çekirdek aile kavramı dahi özel tanımının çok ilerisinde bir genişliğe ve anlama sahip. Aile, akraba, aşiret baskısı, diğer taraftan sosyal ekonomik baskılar, her taraftan kadını kuşatıyorken, kadınların boşanma kararı almasında bence çok ciddi etkisi olacaktır” uyarısında bulundu.
 
Tedbir ve yoksulluk nafakası
 
Medeni Kanun’da eşlerden biri lehine hükmedilen nafakanın tedbir ve yoksulluk nafakası olarak ikiye ayrıldığını belirten Esra, şu bilgileri paylaştı: “Tedbir nafakası, boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra taraflardan birinin veya ergin olmayan çocukların geçinmesini sağlamak için hükmedilen bir nafakadır.  Medeni Kanun’a göre hakim, boşanma davası açılınca davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine ilişkin geçici önlemleri res'en alır. Yani kadın, boşanma davası açtığında 'talebi olmasa bile' dava boyunca geçerli olmak üzere tedbir nafakasına hükmeder.” 
 
Tedbir nafakasının uygulanmasında en çok karşılaşılan sorunları anlatan Esra, “Boşanma davası açıldığı zaman zaten taraflar ayrı yaşıyor. Kadın çalışamadığı ve dava süresince herhangi bir devlet kurumundan düzenli bir geliri olmadığı için, ciddi yoksulluğa düşüyor. Mahkemenin tarafların mali durumlarını en kısa zamanda araştırıp kadın lehine tedbir nafakasına hükmetmesi gerekirken ne yazık ki bu sürecin uzamasından kadın ciddi anlamda mağdur oluyor” diye belirtti. 
 
‘Düzenli nafaka alındığı bir algı yanılgısıdır’
 
Yoksulluk nafakasına değinen Esra, “Boşanma davası sonunda mahkemenin yoksulluğa düşecek taraf lehine diğer tarafın mali gücü oranında bir nafakaya hükmeder. Her ne kadar toplumda sanki boşanma davası açan ya da aleyhine dava açılan her kadın nafaka alıyor algısı yaratılmak istense de aslında böyle bir durum yok. Çünkü Medeni Kanun’a ve yerleşik içtihatlara göre yoksulluk nafakası talebinde bulunacak eş diğer eşe göre kusursuz, eşit veya daha az kusurlu olmalıdır” ifadelerini kullandı. 
 
‘Medyada tartışıldığı gibi düzenli olarak ödenmiyor’
 
Kamuoyuna yansıdığı gibi erkeğin boşandığı gibi kadına nafaka vermediğine dikkat çeken Esra, “Hem tedbir nafakası hem de dava sonunda hükmedilen karar kesinleşince oluşan yoksulluk nafakası, toplumda yaratılmak istenen, medyada tartışıldığı gibi düzenli olarak ödenmiyor. Ödemenin olması için öncelikle kadının, mahkeme kararına dayanarak karşı tarafı icraya vermesi lazım. İcra takibi başladıktan ve kesinleştikten sonra haciz işlemine geçilir. Eğer karşı taraf adına malvarlığı veya bir maaşı var ise birikmiş nafaka miktarı tahsil edilir ve her ay maaşından kesinti yapılmak üzere nafaka eşin hesabına yatırılır” dedi.
 
‘Mal varlıkları başkalarına devrediliyor’ 
 
Uygulamada özellikle erkeklerin nafakanın önünü kesmek için davadan önce adlarına olan malvarlığını başkalarına devrettiklerine işaret eden Esra, “Burada İcra İflas Kanunu kadın lehine devreye girer. İcra Ceza Mahkemesi’ne şikayet edip 3 aya kadar tazyik hapsi verilen borçlu erkek hakkında yakalama kararı çıkartılır. Yakalanan kişi birikmiş nafaka borcunu ödeyince serbest bırakılır ve hakkındaki tazyik hapsi kararı da kalkar” ifadelerini kullandı.
 
‘Kadın korktuğu için şikayet hakkını kullanmamakta’
 
Serbest bırakılan borçlu erkeğin sonraki ay nafakasını ödememesi halinde kadının tekrar gidip şikayette bulunması gerektiğinin önemine vurgu yapan Esra, “Kadın 'ne de olsa çocuğumun babasıdır, toplumun bir nafaka için adamı içeri artırıyor’ diye ayıplamasından korkması ve en önemlisi de erkeğin serbest bırakıldıktan sonra kendisine bir zarar vereceği korkusuyla şikayet hakkını kullanmamaktadır. Bu hakkını kullanamadığı için sadece kendi lehine olan nafakayı değil çocuk lehine olan iştirak nafakasını da alamamaktadır” diye ekledi. 
 
‘Nafakanın sona erme halleri kanunda yer almakta’ 
 
Medeni Kanun’da yoksulluk nafakası düzenlemesinde “süresiz olarak” denilmiş ise de “nafakanın sona erme hallerinin” kanunda düzenlendiğini söyleyen Esra, şöyle dedi: “Alacaklı tarafın yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar. Kanuna göre, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.” 
 
En fazla nafaka miktarı 350 TL
 
Yine kamuoyunda tartışıldığı şekilde kadın lehine hükmedilen nafaka miktarının öyle çok büyük miktarlarda olmadığına dikkat çeken Esra, “Hatta bırakın büyük miktarı kadının asgari yaşam geçimini dahi karşılayamayan çok komik rakamlara hükmediliyor. Örneğin 200 TL, 250 TL veya 350 TL gibi ortalama rakamlar Anadolu Mahkemelerinden çıkan nafaka miktarları. Memur, işçi, serbest meslek çalışanı kadınların neredeyse tamamı için nafakaya hükmedilmiyor” dedi. 
 
‘Kadınlar haklarını öğrendi’ 
 
Son yıllarda kadın mücadelesinin hayatın her alanına yayılması ve kazanılan hakların özgüven oluşturduğunu ifade eden Esra, “Kadınlar haklarını öğrendi. Bu haklarından biri de boşanmanın hukuki sonuçlarından olan yoksulluğa düşeceği zaman isteyebileceği nafakadır” ifadelerini kullandı.