
Berna Laçin ve Fatma Bostan Ünsal’dan nafaka tepkisi: Eşit bir sistemde konuşalım
- 09:05 3 Temmuz 2019
- Hukuk
Dilan Babat
ANKARA - Nafaka Hakkı Kadın Platformu’nun kampanyasına destek veren Fatma Bostan Ünsal, Meclis’e getirilen değişiklik önerisinin gerçekçi olmadığını ve AKP’nin bindiği dalı kesmeyeceğini belirtirken, Berna Laçin ise, “Ülkemizde kadına eşit bir düzen sağladığında, nafaka şartları ile ilgili düzenlemeyi konuşabiliriz” dedi.
Farklı çalışma alanlarından tanınmış 100 kadın, 12 Haziran’da nafaka hakkının hiçbir şekilde kısıtlanmaması, değiştirilmemesi veya geri alınmaması gerektiğinin altını çizdikleri bir metin yayınladı. İmzacılar, sadece nafaka hakkının değil, kadınların boşanma ve miras hakkı dahil olmak üzere tüm kazanılmış haklarının da tehlike altında olduğunu vurgulayarak, toplumun tüm kesimlerinden kadınları, Nafaka Hakkı Kadın Platformu'nun başlattığı kampanyayı imzalamaya ve haklarına sahip çıkmaya çağırdı. Yaklaşık 10 günde 10 bin imzaya ulaşan metne destekler ise devam ediyor.
Kampanyaya destek veren kadınlardan oyuncu Berna Laçin ve AKP eski kurucularından Fatma Bostan Ünsal, nafaka hakkına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Kadınlar hakkının sınırlanmasına itiraz ediyor’
Türkiye’de eğitim ve istihdam konularında kadınların erkeklerle eşit olmadığını belirten Fatma, “Asli yeri ve görevinin sürekli ev ve evdeki çocuk, eş ile yaşlıların bakımı olduğu hatırlatılan kadınların boşanmaları halinde içine düştükleri zor durumu bir nebze olsun hafifleten ve esasında tahsil edilmesinde büyük problemler olan nafaka ile ilgili küçük bir grubun, etkili kampanyası sonucunda kanunda değişiklik yapılması gündeme geldi” dedi.
Nafaka hakkı için başlatılan kampanya kapsamında hazırlanan metne değinen Fatma, “Gerçekçi bir yaklaşımla hazırlanan bu metnin kadınların iş hayatına katılımındaki engelleri göz önüne aldığını görüyoruz. Ya yeterli eğitimi olmaması ya da eğitimi olsa bile muhafazakar değerlerle zamanını evde, aile fertlerine karşı ‘sorumluluklarını’ yerine getirmesi beklentisi ile istihdama katılması istenmeyen kadının boşandıktan sonra birden bire çalışmanın zorluklarını gören ve buradan hareketle var olan hakkını sınırlamaya itiraz etmektedir” ifadelerini kullandı.
‘Toplum radikal şekilde dönüşmüştür’
Fatma, siyasi ideolojilerin kadın üzerinden ayrışmalarının Türkiye’deki kadınları siyasi mücadelenin önemli zemini haline getirdiğini ve bir ölçüde de kadınların “kullanılmasına” zemin hazırladığını ifade etti. Bu yaklaşımla ilgili değerlendirmesine Fatma, şöyle devam etti: “Türkiye Cumhuriyeti laik elitleri, uzun yıllar kadınlar daha istemeden kadın haklarının kendi yönetimleri tarafından ‘verildiğini’ ifade etmişler ve kadınlardan kendi siyasetlerine çok yüksek sadakat beklemişlerdir. Belki de bu nedenle Türkiye’deki kadınların çok büyük kısmı, eğitim, çalışma ve siyaset hakkını elinden alan başörtüsü yasaklarına karşı ana akım kadın hareketinden kız kardeşlerimiz çok güçlü bir şekilde karşı çıkamadılar. Bugünün rakip ideolojiye sahip iktidarı, diskur olarak eski söylemleri kullansa da toplum radikal şekilde dönüşmüştür. Eski alışkanlıklarla kadınların ekonomik özgürlüğünün kötü bir şey olduğunu dile getiren rakip muhafazakar elitlerin kendi kız çocukları bürokraside çok üst düzeye gelebiliyor. Diskur radikal ölçüde değişmemiştir ama hayat, diskuru da dönüştürecek bir zemine getirmiştir.”
‘Farklı ideolojilere sahip kadınların bir araya gelmesi önemli’
Hayatla tezat teşkil eden politikalar oluşturulduğunda bütün kadınların olumsuz etkileneceğini kaydeden Fatma, “Daha önce laik elitlerin kadınlardan bekledikleri yüksek sadakat, bu sefer daha önce ciddi şekilde engellenen başörtülü kadınlardan beklenmektedir. Hatta sadece kadın meselesinde değil pek çok başka alanda yapılanları görmemesi, eleştirmemesi beklenmektedir. Bu yüzden farklı ideolojik ve hayat tarzına sahip kadınların bir araya gelebilmeleri hayati önemdedir” diye belirtti.
‘Kadınların sesi önümüzdeki günlerde daha yüksek çıkacak’
Nafaka hakkı için kadınların önümüzdeki günlerde seslerinin daha yüksek çıkacağını vurgulayan Fatma, “Genelde kadının çalışma hayatına katılımı çok düşük olması nedeniyle kadının çalışma hayatına girmesi zor olacağı için bu değişiklik önerisi gerçekçi değildir. Daha özelde eğitime ulaşmada ve eğitim almışsa bile başörtüsü yasakları ve muhafazakar değerler nedeniyle eğitim sonrası bütün zamanını ve becerisini ev içi işlere yoğunlaştırmış muhafazakar kadının çalışma hayatına katılması daha zor olacağı için AK Parti’nin kendi bindiği dalı kesmesi gibi olacağı için de bu talebin yerine getirilebileceğini düşünmüyorum” dedi.
‘Türkiye’de kadının adı yok’
Türkiye’de kadın ve erkek eşitsizliğinin çok yüksek olduğunu belirten oyuncu Berna Laçin, kazanılmış nafaka hakkına son verilmek istenmesinin bir haksızlık olduğunu söyledi. Berna, “Meclis’ten, belediyelerden ülkenin en üstü tabir edilen seviyesinden baktığınızda, kadınların istihdam durumunun vahameti ortada. Kadının adı yok ülkemizde. Eş seçerken, okuma hakkı verilirken, iş ararken, aile içi ev işlerini paylaşırken, çocukların sorumluluğu dağılırken, kariyer yaparken eşitlik sağlanamıyorken, boşanma sırasında ‘eşitlik’ vurgusu yapılmaya çalışılması, erkek egemen kültürün birbirini kollama gayretinden başka bir şey değildir. Ülkemiz hem hukukta hem gelenek yapısında, her alanda kadına eşit bir düzen sağladığında, nafaka şartları ile ilgili düzenlemeyi konuşabiliriz” diye vurguladı.
Önce kadın ve erkeği eşit kılalım’
Kız çocuklarının ellerinden okuma hakkının alınması ve çocuk yaşta evlendirilmelerine tepki gösteren Berna, şöyle devam etti: “Çalışmak istediğinde kocası tarafından engellenip en az 3 çocukla görevlendirildiği bir toplumda, hiçbir işte çalışmamış, kariyer ya da meslek edinme şartı erkekler tarafından engellenmiş kadınlara ‘şu kadar sene sonra git iş bul çalış’ demek düpedüz haksızlıktır. Önce kadınlarımıza çalışmak, kariyer yapmak, meslek sahibi olmak konusunda özgür bir ortam sağlayalım, erkekleri gerek ev gerekse çocuk bakımındaki işleri eşit bölüşmeye alıştıralım. Kadının işine ve çalışma saatlerine karışmaması gerektiğini akıllara sokalım, kısaca kadın ve erkeği eşit kılalım, nafakayı sonra konuşalım. O zamana kadar, her sorumluluğun ödenmesi gereken bir bedeli olduğunu unutmayalım.”