Kayıp yakınları İstanbul'da buluştu
- 14:39 12 Mayıs 2019
- Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, TİHV ve İHD'nin birlikte düzenlediği "Hakikat ve Adalet Plaza de Mayo'dan Galatasaray'a Gözaltında Kayıplar Mücadelesi" konferansı İstanbul'da başladı. Arjantin, İstanbul, Diyarbakır ve Şırnak'tan gelen kayıp yakınları, kayıplarını konuştu.
Cumartesi Anneleri, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) birlikte düzenlediği "Hakikat ve Adalet Plaza de Mayo'dan Galatasaray'a Gözaltında Kayıplar Mücadelesi" konferansı TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi Konferans Salonu'nda başladı. Konferansa, TİHV ve İHD yöneticileri, Cumartesi Anneleri, kayıp yakınları, Arjantin'den gelen kayıp yakınları ve çok sayıda kişi katıldı. Konferansın yapıldığı salona gözaltında alınıp kaybedilen kişilerin fotoğrafları ve Cumartesi Anneleri'nin direnişlerini simgeleyen fotoğraflar asıldı.
'39 yıldır oğlumun kemiklerini arıyorum'
Ardından başlayan konferansta ilk olarak söz alan 39 yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in annesi Elma Eren, 39 yıldır canının yandığını söyleyerek, "39 yıldır oğlumun kemiklilerini arıyorum. Onu hiç unutamıyorum" dedi.
'Adalete ihtiyacımız var'
Konferansın açılış konuşmasını İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu Üyesi Sebla Arcan ve TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı yaptı. İlk olarak konuşan Sebla Arcan, Cumartesi Anneleri ile birlikte olmaktan onur duyduğunu söyledi. Barış ve adalet için yıllardır mücadele verdiklerini belirten Sebla, "Yaşadığımız coğrafyanın geçmişi inkarın egemen olduğu yerde verilen bu mücadele insan olma gereğidir. Ve bir toplum hakkına sahip çıktığı kadar medenidir. Adalete ihtiyacımız var. Çünkü toplumsal bir yaşam ancak adaletle mümkündür. Kayıplarımızı istiyoruz. Adaleti de barışı da istiyoruz. Cumartesi anneleri bunu istiyor, Plaza de Mayo Anneleri bunu istiyor. 24 yıldır adalet mücadelesi yürüten anneler 37 haftadır Galatasaray'a gidemiyorlar. Bu engelleme Anayasa Mahkemesi, AİHM'e aykırıdır" diye belirtti.
Ardından konuşan Metin Bakkalcı, 17 Mayıs 1995 tarihinde İHD ve TİHV'in zorla kaybetmelere karşı bir kampanya başlattığını hatırlatarak, "Bizler 1995'ten beri olabildiğince annelerle olmaya çalıştık. Belki o dinmeyen acınız, eksilmeyen özleminiz, bitmeyen umudunuz ile sadece yakınlarınızın akıbetini ortaya çıkarmak için her zaman yanınızda değildik ama hep sizle yaşadık. Zorla kaybettirilme denen şey insanlığa karşı bir suçtur. Ailelere yapılan bir işkencedir" ifadelerini kullandı.
İlk oturuma geçildi
Daha sonra moderatörlüğünü İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu üyesi Sebla Arcan'ın yaptığı oturuma geçildi. Oturuma, 2001'de kaybedilen Kürt siyasetçi Ebubekir Deniz'in kızı Ceyla Deniz, Diyarbakır'da kaybedilen Şirin Bayram'ın annesi Remziye Bayram, gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız ve 1976'dan beri kardeşinin akıbetini Plaza de Mayo'da soran Arjantinli Margarita İsabel Noia konuşmacı olarak katıldı.
'Eninde sonunda mücadelemizi kazanacağız'
Ebubekir Deniz'in kızı Ceylan Deniz, babasını en son 5 yaşındayken gördüğünü belirterek, "2001 yılında babam eve girdi ve çıktı. Ondan sonra bir daha göremedim babamı. Annem ve babaannem hep ağlıyordu. Ama ben ağlamıyordum. Eminin buradaki herkes babaannemin acısını çok iyi biliyor. Ben ve kardeşlerim babasız büyüdük. Bugün burada onlarca acı görüyorum. Biz bu mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Eninde sonunda kemikleri de olsa bu mücadelemizi kazanacağız" dedi.
'1976'dan itibaren anneler meydana çıkmaya başladı'
Arjantin'den gelen Margarite İsabel Noia ise 43 yıl önce kız kardeşini kaybettiğini söyledi. Arjantin'de 1970'lerdeki cunta döneminde bir çok kişinin kaybedildiğini belirten Margarite, "1976'dan itibaren anneler meydana çıkmaya başladı. İlk olarak 14 anne yakınları için mücadele başlattı. 1983'te cunta gitti ve legal bir hükümet başa geldi. Bu cuntacıların bizden aldıklarını hükümetten istedik. Tabi biz yakınlarımızı canlı istedik. Ama canlı olmasa bile kemiklerinin bize verilmesi ve hesabının sorulmasını istedik. Her Perşembe günü anneler aynı yerde toplandı ve yakınlarının hesabını sordu. Ama cuntanın gitmesiyle birlikte binlerce insan dışarı çıktı. Hükümet buna sessiz kalamadı ve cuntacıları yargıladı. Ama sadece darbenin en üst kademesindekiler yargılandı. Biz herkesin yargılanmasını istedik. Mücadelemiz sonuç verdi ve ondan sonra kayıplarla ilgili 800 dava açıldı. Burada antropologların büyük bir çalışması oldu. Toplu mezarlar açıldı ve bazı kayıpların kemikleri tespit edildi. Benim annem 94 yaşında hayatını kaybetti. Ama kızının kemiklerini göremedi. Bizler mücadelemizi sürdüreceğiz" diye konuştu.
'Çocuklarımızın kanı 20 bin TL mi?'
Oğlu Şirin Bayram'ın evde darp edilerek götürüldüğünü söyleyen Remziye Bayram da bugünün Anneler Günü olduğunu hatırlatarak "Keşke çocuklarımız bugün bize anneler gününüz kutlu olsun diyebilseydi. 1996 yılında devlet oğlumu evden aldı. O tarihten beri oğlum kayıp. Ben devletten oğlumun kemiklerini istiyorum. Ve buluncaya kadar da arayacağım. Eğer devlet ben devletim diyorsa bu insanları korumak zorundaydı. 23 yıldır ben Şirin'in peşinden mücadelemi sürdürüyorum. Devlet yeni bize gelip 'size 20 bin lira verelim, bunu bırakın' diyor. Ben de buradan soruyorum bizim çocuklarımızın kanı 20 bin TL mi? Biz bunu kabul etmedik. Hiçbir zaman da kabul etmeyeceğiz. Devlet her şeyi de verse biz mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz devletten şunu istiyoruz. Çocuklarımızın katillerini bulsunlar. Bunun dışında hiçbir şekilde onları affetmeyeceğiz. Söylenecek çok şey var ama söyleyemiyorum. Bugün İstanbul'dayım. O kadar devlet makamı var. Onlar da gelsin buraya bu insanlar neden böyle toplanmış diye bir baksınlar. Bu insanları dinlesinler. Her yerde insanları küçük yerlere sıkıştırmaya çalışıyorlar. Madem siz bir şey yapmadınız neden bu kadar korkuyorsunuz. Ben çocuklarıma söz veriyorum. Yaşadığım sürece onları aramaya devam edeceğim. Onların akıbetini bulurum veya bulmam ama ölünceye kadar da onları arayacağım" diye konuştu.
'Bu devletin bana bir oğul borcu var'
Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız ise evlatlarıyla kucaklaşan annelerin Anneler Günü'nü kutlayarak sözlerine başladı. "Ben hiçbir annenin yapamadığı kötülüğü çocuğuma yaptım" diyen Hanife, "Ben ondan özür diliyorum. Ben bu ülkenin kanunlarına saygı gösterdim. Ama onlar bana saygısızlık yaptı. Ben çocuğumu alıp onlara götürdüm. Bir suçu varsa alın suçunu yatsın dedim. Ama ondan sonra oğlumu göremedim. Çocuğum beni dinlemeseydi böyle bir şey yapmayacaktı. Benim bu ülkeden alacağım var. Bu devletin bana bir oğul borcu var. Şimdi ortada bir şey var ya 'her şey güzel olacak' diye. Her şey güzel olacak demekle olmuyor. Herkes birlikte mücadele ederek ancak güzel yapabilir. Ben yıllardır Galatasaray'da aynı yüzleri görüyorum. Bizim için oraya gelin demiyorum. Oraya gelen benim de çocuğum kaybolmasın, benim çocuğum da kayıplara karışmasın diye oraya gelsin" dedi.
Konferans, oturumlarla devam ediyor.