Açlık grevi eylemcisi Fatma Yıldırım: Korkmuyor, özgür insanı yaratmaktan vazgeçmiyoruz

  • 09:09 11 Mayıs 2019
  • Güncel
İSTANBUL - Bayburt M Tipi Cezaevi’nde 127 gündür açlık grevinde olan Fatma Yıldırım, ailesine gönderdiği mektupta “Bizler de hakikat yoluna yürümekten büyük bir mutluluk duyuyor ve güç alıyoruz. Bugün binlerce Mazlum, Sara ve Hayriler Dehak zulmüne karşı direniyor, özgürlüğe koşuyorlar. Bu direniş yaşamı yenileyecek olandır. Ne kadar erisek de bu eylemi başarıya ulaştırmakta kararlıyız” dedi
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi 185’inci gününde sürüyor. Leyla’nın eylemi devam ederken, bölge ve Türkiye cezaevlerinde 1 Mart itibariyle 7 bini aşkın tutsak bedenini açlığa yatırdı. 
 
Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Fatma Yıldırım da 5 Ocak’tan bu yana açlık grevinde. Fatma, ailesine gönderdiği mektupta direnişe dair duygularını anlattı.
 
Fatma’nın mektubu şöyle:
 
“Böylesi insan iradesinin tüm zorluklarıyla mücadele ederken ki sabrı, inancı ve kararlılığını ortaya koyan, kanıtlayan günlerde, insanın kendi öz gücüyle bütün insanlık dışı uygulama ve yaklaşımlara, dışlamalara karşı kendi öz benliğini ve ahlaki değerlerini koruması kadar güzel ve değerli başka ne olabilir ki. İnsanın kendi kimliği, kültürü, diliyle yaşama hakkı vardır. Bir ülkede eğer bu hak gasp edilip yok sayılıyorsa o halkında meşru savunma hakkı doğar ve bunu başarmak için elinden gelen her türlü şeyi yapmak, kendini savunmak onun demokratik bir hakkıdır. Bizler de bugün bizleri inkar edip hiçbir yaşam hakkı tanımayan anti demokratik tekçi zihniyete karşı demokratik hakkımız olan mücadele etme iradesini gösteriyoruz. Kürt halkının ve onun iradesini (Önderliğini) yok sayılmasını kabul etmiyoruz. Halkların yok edilmesi üzerine kendini var kılmaya çalışanlara karşı bu görkemli ve bir o kadar insanlığın kendisi için etkili ve önemli olan direnişimizle cevap veriyoruz. Tarihimizde çokça görüldüğü gibi bütün işkence, izolasyon yöntemlerine rağmen kazanan her zaman insanlığın iradesi, barışı savunan gerçeklik olmuştur. Biliyoruz ki umut, inanç ve direnç bir yaşam tarzı, kendisi olarak yaşanıldığında karşımıza çıkan her türlü zorluk göğüslenir ve insanlık onuru korunur. 
 
‘Özgür insanı yaratmaktan vazgeçmeyeceğiz’
 
8 Kasım 2018 tarihinde Leyla Güven ve Nasır yoldaşımızın başlattığı ve öncülük ettikleri, bütün zindan ve dünyaya yayılan açlık grevi eylemimiz başarıya doğru ilerlerken, bizlerdeki coşku ve heyecan kat be kat artmaktadır. İnanıyoruz ki bu yıl halkımız ve ezilen diğer bütün halklar için serkeftin (başarı) yılı olacaktır. Bunu Zülküf ve Ayten yoldaşlarımız tüm kararlığı ile tarihi sorumluluk olarak canları pahasına ortaya koymuşlardır. Bizde yoldaşları ve halk olarak bu direnişe sahip çıkıp daha da büyütüyoruz. Bunu tüm insanlığa ulaştırmak görevimizdir. Bu düşünceyle her güne uyanmak, dinamiğe katılmak, her sokakta ses olmak, tecritle karartılmak istenilen yaşamımızı korumak, aydınlıkta ısrar etmek demektir. Aydınlıkta ısrar etmek vicdan, insanlık ve ahlaki değerlerde ısrar etmekle eş değerdedir. Bizler de hiçbir şeyden korkmuyoruz ve her ne pahasına olursa olsun ahlaki değerleri korumada ve özgür insanı yaratmaktan vazgeçmeyeceğiz.
 
‘Sara’lar Dehak zulmüne karşı direniyor, özgürlüğe koşuyor’
 
Hepimiz çok iyiyiz, moral ve coşkumuz iyi. Eyleme dahil olduğumuz günkü gibi tazeliğini koruyor. Bugün binlerce Mazlum, Sara ve Hayriler Dehak zulmüne karşı direniyor. Özgürlüğe koşuyorlar. ‘Güneşsiz yaşama hayır’ çığlıklarını haykırıyorlar. Tarihte yer edinecek böylesi anlamlı, maneviyat yüklü günlerde yoldaşlarımızla omuz omuza mücadele etmekten gurur duyuyoruz. Bu direniş bizleri özgür bir kişiliğe, güneşimize götürecek, yaşamı yenileyecek olandır. Tecrit koşullarını parçalayacak olan bu eylemin kararlılığını ve sıcaklığını gün geçtikçe daha çok hissediyoruz. Elbette ki bedenlerimiz eridikçe kilo kaybımız daha çok artıyor. Ama ne kadar erisek de bu eylemi başarıya ulaştırmakta kararlıyız. Heval Leyla ve Nasır bugün yaşama daha büyük bir aşkla bağlandılar. Bizler de bu onurlu insanlarla hakikat yoluna yürümekten büyük bir mutluluk duyuyor ve güç alıyoruz. Tecrit işkencesine son verilmeyene kadar eylemimizi sonlandırmayacağız. 
 
‘Zorluklarla karşılaşacağımızı biliyoruz’ 
 
Kendi irademizle özgür bir insanı yeniden yaratmaya çalışırken elbette ki birçok engel ve zorluklarla karşılaşacağımızı biliyoruz. Bu zorlukları göğüslemeye hazırız. Bizleri düşünüp kendinizi üzmeyin sakın. Üzülmek bize bir şey katmaz. Sizi yıpratır umutsuzluğa götürür. Umutsuz olmak demek ölmek demektir. İnanıyorum ki sizler de büyük bir heyecan ve umutla biz çocuklarınız gibi eylemimizin sıcaklığını yüreğinizde hissediyor ve sonun muhteşemliği için hala bir çaba içerisindesiniz. Tecridi parçalamak için ve sizler için yapılması gereken daha çok çalışmak, mücadeleyi yükseltmektir. Mücadeleyi yükseltmek demek bu tecridin kırılacağının ve bundaki ısrarın kendisi olacaktır.
 
‘Kantinden ihtiyaçlarını alamıyorlar’
 
Öte yandan Fatma’nın annesi Huziyet Yıldırım, 25 Nisan’da yaptığı görüşün ardından görme sorunları yaşadığını dile getirerek, şu bilgileri paylaştı: “Vitaminler verilmiyor. Müdür kantini kapatmış. Bu insanlar açlık grevinde ve bazı ihtiyaçları oluyor. Kızım bana kendilerine su verildiğini ve günde yarım bardak ayran verildiğini söyledi. Ayran da ekşi oluyor onların midesine zarar veriyor. Aileler olarak müdürle görüşmek istedik ama bir kişiyle görüşeceğini söyledi. Aileler adına ben gittim. Ona ‘Eğer senin yüreğin olsaydı yüreğin yanardı. Çocuklarımız zaten tutuklular ve ayrıca açlık grevindeler. Sen hangi vicdanla, hangi ahlakla kantine malzeme gelmesine izin vermiyorsun. Vitamin içeren içecekler alamıyorlar. Paramızla alıyoruz’ dedim. Bana ‘Hayır eşyalar kantine geliyor. Kim gelmiyor diyor’ dedi. Israr edince de ‘Evet kantinlerde sorun var. Sadece burada değil bütün cezaevlerinin kantinlerinde sorun var. Bugünden sonra ihtiyaçlarını vereceğiz’ dedi. Yalan söylüyordu. Zaten temelleri yalan üzerine kurulu. Kızım dün de aradı ‘Hiçbir şey alamıyoruz. Yalan söylüyorlar bütün kitaplarımızı aldılar’ dedi.” 
 
‘Adalet Bakanlığı sorumludur’
 
Ne olursa olsun çocuklarının yanında olacaklarının altın çizen Huziyet, “Bütün insan hakları savunucularına, bütün dünyaya çağrıda bulunuyoruz; bu eyleme ses versin. Adalet Bakanlığı artık sessizliğini bozsun, bu tecridi kaldırsınlar ve çocuklarımız açlık grevini bıraksın. Bugün sorumlu olan onlardır” diye konuştu.