Ölüm orucundaki Ardıl’ın ablasından çağrı: Seslerine ses olalım

  • 09:14 4 Mayıs 2019
  • Güncel
İSTANBUL - Tecridin kaldırılması talebiyle ölüm orucuna başlayan 15 tutsak arasında yer alan Ardıl Ceşme’nin ablası Yeter Seyhan Çeşme, 12 Eylül döneminde Diyarbakır zindanında işkencelere karşı direnişte yaşamını yitirenleri anımsattı ve şu çağrıyı yaptı: “14 Temmuzları yaşamadan bu iş bir çözüme ulaşsın, tecrit kalksın. Seslerine ses olalım.”
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevi 178 gündür sürerken, Leyla’nın ardından açlık grevleri tüm cezaevlerine yayıldı. 7 binin üzerinde tutsağın talebi için hala adım atılmaması nedeniyle çeşitli cezaevlerinde 5’i kadın 15 tutsak eylemini ölüm orucuna dönüştürdü. 
 
Gebze M Tipi Kapalı Cezaevi’nde 1 Mart’ta süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayan Ardıl Çeşme, 30 Nisan’da eylemini ölüm orucuna dönüştürdü. 1973 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde doğan Ardıl’ın ailesi, 1975 Lice depremi nedeniyle Diyarbakır merkeze taşınır. Diyarbakır’da büyüyen Ardıl, burada ilkokulu bitirir. Daha sonra eğitime açık öğretim yoluyla devam eden Ardıl, ortaokul ve liseyi Diyarbakır’da tamamlar. 
 
‘30 gün işkence gördü’
 
18 yaşlarındayken Kürt siyasi hareketiyle tanışan Ardıl, ailesinin de Kürt siyasi hareketi tanımasına vesile olur. Ablası Yeter Seyhan Çeşme, “Onun partiyi tanımasıyla hepimizin tanıması bir oldu. Biz o zamana kadar parti neydi bilmiyorduk” diyerek bu durumu açıklıyor. Ablaları Necla’nın da Kürt siyasi hareketinin içinde yer aldığını ve yaşamını yitirdiğini söyleyen Yeter, “1994’te ikisi birlikte gözaltına alındı. 30 gün ağır işkencelerden geçtiler. Necla gözaltından sonra serbest bırakıldı. Ardıl tutuklandı. Ardıl 2 yıl sonra cezalandırıldı. Hep sürgünler yaşadı. İlk Uşak Cezaevi’ne götürüldü. 30 gün boyunca hastane ve adliyeler önünde bekledik. Sürekli o kapılarda bekledik”  diye anlattı. 
 
‘O sürgün edildikçe biz de peşinden gittik’
 
7 yıl Uşak Cezaevi’nde kalan Ardıl, daha sonra Muş Cezaevi’ne gönderildi. Babasının bu süreç içerisinde baypas ameliyatı olduğunu belirten Yeter, babasının raporlarını çeşitli yerlere gönderdiklerini ve bunun sonucu Ardıl’ın Muş Cezaevi’ne getirildiğini ifade etti. 4 yıl kaldıktan sonra Ardıl’ın Erzurum, Bingöl ve en son da şuan bulunduğu Gebze Cezaevi’ne sevk edildiğini belirten Yeter, “Sürekli sürgün edildi. O sürgün edildikçe biz de ailecek onun peşinde gittik” dedi. 
 
‘96’dan bu yana açlık grevlerinde yer aldı’
 
Müebbet hapis cezası verilen Ardıl, cezaevinde olduğu 1994 yılından bu yana çeşitli tarihlerde gerçekleşen açlık grevleri içerisinde yer aldı. Ardıl’ın ilk açlık grevine 1996 yılında girdiğini paylaşan Yeter, “Cezaevinde olduğu sürede gerçekleşen bütün açlık grevlerinin içerisinde yer aldı. 2012’de de açlık grevine girdi. Açlık grevleri 68’inci gününde başarıyla sonlandı. 96’daki açlık grevi döneminde annem ve diğer bütün aileler Ankara’ya gittiler. Bir ay orada da açlık grevine girdiler. Nerede bir direniş varsa, biz hep ordaydık ve arkasında durmuşuzdur. Bugün de duracağız ve bu kararlarına saygı göstereceğiz” diye vurguladı. 
 
‘Hayatı mücadele ile geçiyor’
 
Ardıl’ın çok kararlı ve istediğini elde eden bir kişiliğe sahip olduğunu ve hayatının da mücadele ile geçtiğini ifade eden Yeter, kardeşini şu sözlerle anlatmaya devam etti: “Evin en küçüğüydü, o yüzden bizim için biraz daha kıymetliydi. Daha çok seviniyorduk. Hırçın değildi. Daha çok uysal ve aileye bağlıydı. Benimle sürekli mücadeleye katılmam yönünde konuşuyordu. Müebbet hapis cezası verildiğinde ‘Bu ceza bitmez. Ancak bir devrim olur da serbest kalır’ diye düşünmüştüm. Gel gör ki 26 yıldır içerde. Beklemedeyiz. Ben sürekli onun çıkış gününü hayal ediyorum. Ne zaman çıkacak diye bekliyorum. İnşallah o günleri göreceğiz. Tek dileğimiz bu. Sağ salim çıksınlar.” 
 
‘Bizlere saygı duymak destek olmak düşer’ 
 
2012 yılında yine tecride karşı binlerce tutsağın girdiği açlık grevinin başarıyla sonuçlandığını ifade eden Yeter, “Umarım yine öyle olur. Görüşe gittik. Çok duygulandık. Kendisi de konuşamadı. Biz de çok konuşamadık. Duygusal anlar yaşadık. Bu çok kutsal bir karar herkesin verebileceği bir karar değil. Onlar o kararı almışlarsa bize aile olarak saygı göstermek ve destek olmak düşer” dedi.
 
‘Yaşamı uğruna ölecek kadar seviyorlar’
 
Yeter, Ardıl’ın ailelere mesajını da şöyle paylaştı: “Bugüne kadar hiçbir şey yapılmıyor. Sizler yapamıyorsanız ancak bedenimizi ölüm orucuna yatırarak, biz yapacağız.” 
Yeter tüm tutsakların özgür alanlarda özgür bir şekilde yaşamak istediğini sözlerine ekleyerek, “Yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz” dediklerini aktardı.
 
‘Aileler ayağa kalksın’ 
 
Kendisi Gebze Cezaevi önüne giden Yeter, ailenin diğer fertlerinin de Diyarbakır’da direnişte olduğunu belirterek, tüm ailelere ve yetkililere şu çağrıyı yaptı: “Aileler ayağa kalksın. Seslerine ses katalım. Bu sessizlik bizi korkutuyor.  Ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.  Ağır bedeller vermeden bu eylemi başarıya ulaştıralım. Bütün annelere, ailelere, Kürt halkına çağrımdır; lütfen herkes ayağa kalksın, ellerinden ne geliyorsa yapsın. Bir an önce çözüme ulaşsın, bu tecrit kalksın, ölümler yaşanmasın. Tekrar 14 Temmuzları yaşamadan bu iş bir çözüme ulaşsın, tecrit kalksın. Seslerine ses olalım, açlık grevleri son bulsun.”