
Leyla ve Selma'nın Konya’da kesişen hikayesi: Örgütleme ve sahiplenme ruhu
- 09:02 30 Nisan 2019
- Güncel
Habibe Eren-Dilan Babat
ANKARA - Konya’da 90’lı yıllarda Leyla Güven öncülüğünde HADEP Kadın Kolları’nı oluşturduklarını belirten Bedriye Irmak, aynı zamanda yeğeni olan Selma Irmak ve Leyla Güven ile kesişen kadın mücadelesini anlattı. Bedriye, “Leyla’dan çok şey öğrendim. Müthiş bir kadındı. Halkçı yanı çok yüksekti. Selma’da anaç ve örgütleme ruhunu, Leyla’da ise sahiplenme duygusunu gördüm” dedi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eylemi 174’üncü gününde. Leyla’dan sonra cezaevinde aynı taleple binlerce tutsağın başlattığı açlık grevi eylemi devam ederken, süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan isimlerden biri de Hakkâri eski Milletvekili Selma Irmak. 2 buçuk yılı aşkındır Kandıra F tipi Cezaevi’nde tutsak bulunan Selma, açlık grevinin 106’ncı gününde.
Konya’da 1990’lı yıllarda Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) bünyesinde faaliyet yürüten Bedriye Irmak, aynı zamanda yeğeni olan Selma Irmak ve Leyla Güven ile o dönem kesişen kadın mücadelesini anlattı.
‘Akrabadan çok mücadele arkadaşıydık’
Ailesi 1980’li yıllarda iş için Mardin’in Kızıltepe ilçesinden Konya’ya göç etmek zorunda kalan Selma, ilkokul, ortaokul ve liseyi Konya’da okudu. 1981 yılında evlenen ve ardından Konya’ya yerleşen Bedriye’nin yolu ise Selma ile sık sık burada kesişti. Bedriye, Selma’yı ve onla birlikte hikâyesini şöyle anlattı: “Ben Konya’ya geldiğimde 17 yaşındaydım. Geldiğimde Selma’nın ailesi Konya’daydı. Selma ile birlikte büyüdük sayılır. Küçüklüğünden beri çok etkileyiciydi. Hazır cevaptı. Öğrenme isteği çok fazlaydı. 7. sınıfa giderken bir gün geldi ‘Bedriye abla biz İngilizce öğrenmeye başladık. Sen de benimle birlikte öğren’ dedi. Diğer taraftan 6 çocuklu bir ailenin çocuğuydu. Bütün çocuklara hem annelik hem ablalık hem de öğretmenlik yaptı o yaşta. Özveriliydi kendinden bir şey vermeyi çok severdi. Lise sonda bir kadın dergisi getirmişti. O gün sabaha kadar o dergiyi okudu bana. Yani birlikte okuduk, sorular sordu. Çok hoşuna gidiyordu bunu bizimle de paylaşıyordu. Ernest Hemingway’ın ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’ kitabını ortamını buldukça beni, annesini yanına oturtup okuyordu. Paylaşımcı ve örgütleme yanı çok kuvvetliydi. Biz akrabadan çok mücadele arkadaşıydık.”
‘Sanki o dışarıda biz içerideydik’
Selma’nın üniversitede birinci sınıfın ikinci yarısında gözaltına alındığını söyleyen Bedriye, “Tanıştığı günden itibaren Selma mücadeleyi çok özümsedi. Daha fazla açığa çıkarttı içindeki duyguyu. İlk gözaltına alındığı zaman bir yıl cezaevinde kaldı. Sonra cezası onandı. Tekrar cezaevine girdi. Sonra okulu bıraktı siyasi mücadeleye devam etti. Selma ilk tutuklandığında ben cezaevinin kapısının önünden ayrılmadım. Cezaevinin önüne giderken ilk söylediği şey şuydu; ‘gelen ailelere biraz daha sahip çıkın’ Çünkü Konya’nın muhafazakar ve milliyetçi bir yapısı vardı. Sonra birçok aile ile bizi tanıştırdı. Sanki o dışarıda biz içerideydik. Bütün aileler olarak o dönem cezaevlerinin önünden ayrılmıyorduk. ‘Ailelere yardım edelim’ demesiyle bizi de güçlendirmişti. Parti ile ilişkilendim daha sonra. Çok genç yaşta cezaevine girdi ama cezaevi onun üzerinde olumlu bir etki bıraktı. Bize de zaten hiç içeride değilmiş gibi hissettiriyordu. O kadar güler yüzlü biri ki annesi bazen ‘Selma gözyaşlarımı donduruyor’ derdi. O kadar coşku ile karşılıyordu bizi cezaevinde. Biz de etkileniyorduk. Hiç tutsak düşmüş gibi değildi” diye konuştu.
‘Leyla’dan çok şey öğrendim’
Bedriye, Selma’nın cezaevine girmesinin ardından sürekli kendisine “ne yapabiliriz” diye sorduğunu, Selma’nın da “parti var oraya gidebilirsin” demesi üzerine de parti ile tanıştığını söyledi. Bedriye, Leyla ile tanışma anını ise şöyle anlattı: “Selma, ‘İl yönetiminde Leyla diye bir arkadaş varmış. Gidersin konuşursun’ dedi. Ben de gittim. Hiç unutmuyorum. Zile bastım ve bir kadın açtı kapıyı. ‘Ben Bedriye Irmak Leyla Güven ile görüşmek istiyorum’ deyince güler yüzle karşıladı ve ‘Leyla Güven benim’ dedi. 40 yıldır tanışıyormuşum gibi bir his verdi bana. Selma’yı ve niye geldiğimi anlattım. Çok güzel karşıladı. Leyla’dan çok şey öğrendim. Müthiş bir kadındı. Halkçı yanı çok yüksekti. Selma’da anaç ve örgütleme ruhunu, Leyla’da da bütün halkı sahiplenme duygusunu gördüm. Tanışır tanışmaz ‘bir şeyler yapmak istiyorum’ deyince Leyla öncülüğünde 3 kadın arkadaşla Konya’da ilk Kadın Kolları’nı kurduk. O günden sonra Leyla’yı çok daha fazla tanımaya ve sevmeye başladım. Çalışkan, kadın bilinci müthiş yüksekti. 96 yılıydı. O gün bugündür parti ile hiç ayrılmadım. Leyla’nın bugün açlık grevinde olması o halkçı yanındandır. Kadın ruhunu ve halkçı ruhunu insanlara yansıtıyordu.”
‘Konya’da beraber çok güzel işler yaptık’
Selma’nın ikinci cezaevi sürecinin ardından tekrar Konya’ya geldiğini kaydeden Bedriye, Selma’nın resmi yöneticiliğinin olmadığını ancak o gelene kadar Leyla ile epey mesafe kat ettiklerini dile getirdi. Bedriye, Konya’da Selma ve Leyla ile yürüttükleri çalışmaya dair de şu notları düştü: “Selma birkaç ay Konya’da kaldı, biz hep beraber çok güzel işler yaptık. Mesela çocuklara alternatif 23 Nisan etkinlikleri yapıyorduk. Sayımız azdı ama birbirimizi kollardık. Kolluk kuvvetleri gözaltı yapacağı zaman diğer kadın arkadaşlar ‘beni de alın’ diyordu. Kadınlar Günü’nde tüm kadınlar bir araya gelip kitap ve dergi okurduk. Kadınların hayatlarına dokunurduk. Sorunları neler, bir araya geldiğimizde neler yapabiliriz gibi şeyleri tartışırdık. Her gün bir kadının evinde neler yapılabiliriz diye düşünürdük. Kadın sağlığı yaşamı vs. birçok şeyi gündemimize alırdık. Sonrasında Selma İstanbul’a dönünce, Leyla da Genel Merkez’e geçti. Sonra tekrar Selma Konya’ya döndü il başkanlığı yaptı. O zaman yine birlikte çok güzel şeyler yaptık.”
‘Aylar oldu kritik evreye girildi’
Devam eden açlık grevlerine ilişkin de konuşan Bedriye, Leyla’nın aylarca rehine tutulduğunu ve hala Selma ile birlikte çok sayıda vekilin hukuksuzca cezaevinde olduğunu hatırlattı. Hem Leyla’nın hem de Selma’nın bu duruma “dur” demek için açlık grevinde olduklarına dikkat çeken Bedriye, “Çok daha ağır bedeller ödetiliyor. Bunun üzerine ne diyebiliriz. Onlar bu sıkıntıları dile getirmeye bir yerden başladılar. Buna ses vermek gerekiyor. Cezaevinde binlerce insan direniyor. Biz dışarıdakilerin artı bir şeyler yapma zamanı, hatta geçti bile. Aylar oldu, kritik evreye girildi. Aileler, siyasiler ve tüm yurttaşların açlık grevlerini sahiplenerek sesini çıkartması gerekiyor. Herkesin kendi bulunduğu yerden bu direnişe destek olması gerekiyor. Açlık grevindekileri tüm arkadaşları, Selma ve Leyla’yı özledim. Özgürleşmelerini ve tekrar aramıza dönüp o heyecanı bizimle yaşamalarını diliyorum” dedi.