
Ele ele tutuşuyor, birbirlerine sarılarak güç alıyorlar
- 09:08 23 Nisan 2019
- Güncel
Safiye Alagaş
"Bu kadınlar güçlüler çünkü çocuklarının bedenleri erirken, onlara ses olmak için bir yol bulma arayışından vazgeçmiyorlar. Şiddete, gözaltına ve hakaretlere rağmen vazgeçmiyorlar. Ele ele tutuşuyorlar, birbirlerine sarılarak güç alıyorlar."
Türkiye'de 7 bin annenin çocukları 127 gündür açlık grevinde. 127 gündür bedenleri açlıkla mücadele ediyor. Bir saat dahi aç kalamayan bizler 127 gün derken çok basit bir şekilde telaffuz ediyoruz. Bir parçaları cezaevinde, yüreği ağzında yaşamaya çalışıyor. Bu durumda olan bir annenin duygularını anlatmak imkansız. Empati kurabiliriz, anladığımızı düşünüp, üzülebiliriz. Ancak bedeninden yarattığı bir canının dirhem dirhem eridiğini bilmenin nasıl bir his olduğunu bilemeyiz. Bir grup anne çaresizce beklemek yerine 9 Nisan'dan bu yana Gebze M Tipi Kapalı Cezaevi önünde nöbet eylemine başladı. Çocuklarının bedenleri her gün dirhem dirhem erirken onlar daha fazla sessiz kalamadı. Annelerin direnişi faşizm karşısında sus pus olan herkese umut ışığı oldu. Çocuklarının eriyen bedenlerine ses olmak için direnişe geçen anneler valilik yasaklarıyla engellenmeye çalışılıyor. Hangi yasanın, hangi kanunun annelik duygusu karşısında hükmü vardır. İster hukuki olsun isterse hukuksuz bir şekilde eylemleri engellensin annelik bu yasayı tanımaz. Annelik duygusu bu yasaların kanunların üstündedir. Onlar dünyaya getirdikleri çocuklarının yaşamını savunmak ve korumakla yükümlüler. Çocuğunun yaşamını savunması için sistemin oluşturduğu yasalara gerek yok. Yaşamın doğal kanununda bu var. Elbette ki yaşamını savundukları çocukları için direnecekler. Çünkü bu her şeyden önce onların en doğal hakkı.
14 gündür her gün Gebze Cezaevi önüne gelmeye çalışan annelerin eylemi valilik yasağı gerekçe gösterilerek engelleniyor. Eylem her gün engelleniyor ancak anneler her gün yeniden Gebze cezaevi önüne gidiyor. Cezaevi önüne gittiklerinde tartaklanıyor, dövülüyor yerlerde sürükleniyor, gözaltına alınıyor. Uygulanan bütün bu vahşete rağmen mücadeleden, çocuğunun yaşam hakkını savunmaktan vaz geçmiyor. Onu dünyaya getirdiysem yaşaması için mücadele etmekte benim hakkım diyor.
Bizde 14 gündür çocukları için direnen annelerle bir gün geçirdik. Anneler cezaevine yakın ve önceden belirledikleri bir yerde buluştular. Her gün farklı bir buluşma yeri belirliyorlar. Yanlarına gittiğimizde eylem öncesi sohbet ediyorlardı. Bugünkü sohbetin konusu şiddet gördükleri sırada sosyal medyada yer alan görüntüler. İçlerinden biri "Evet o kesin bir yerden ödül alır' diyor. Bunları konuşurken gördükleri şiddete rağmen gülümsüyorlar. Görüntülerin ses getirmesinden dolayı direnmenin getirdiği bir mutluluk okunuyor yüzlerinden. Başka biri araya girerek "Ne yani bizi dövdüklerinde vaz mı geçecektik? Bizi öldürseler de vaz geçmeyeceğiz. Biz çocuklarımızı onlar öldürsün diye dünyaya getirmedik. Ben çocuğumun yaşamını tabi ki savunacağım. Bize şiddet uygulayarak engelleyeceklerini sanıyorlar. Çok beklerler" diyor. Sohbete ara veriyorlar. Önce ortamı bir sessizlik kaplıyor. Sonrasında ise direniş şarkıları türküleri söylemeye başlıyorlar. İçlerinden bir kadının başındaki tülbent siyah. Yanındaki ona bakarak "Senin tülbenttin niye siyah. Beyazını tak. Biz anneyiz bu tülbent bizim simgemiz" diyor. Ardından yanında getirdiği tülbentti çantasından çıkarıp yanındaki arkadaşına uzatıyor. Görevini yapmanın verdiği mutluluk edasıyla arkadaşına bakıp "Bu daha iyi oldu" diyor. Onları izlerken nasıl bu kadar direngen oluyorlar. İnsan bu kadar vahşet acı karşısında dayanamaz. Evren onlara güç enerji salgılıyor diye içimden geçiriyorum.
Tamda bunları düşündüğüm sırada iki anne kalktı herkesi tek tek öpmeye sarılmaya başladı. Bende her halde bu gün eyleme katılmayacaklar başka bir yere gidecekler diye düşünüyorum. Hatta çocuklarının görüşüne gidecekler galiba diyorum. Dayanamayıp "Nereye gidiyorsunuz. Eyleme katılmayacak mısınız?" diye sordum. Bana dönüp gülümseyerek "Kimse bir yere gitmiyor. Eylem yerimize gidiyoruz. Gitmeden önce birbirimizi öpüyoruz, sarılıyoruz. Birbirimizden güç alıyoruz. Ayrıca ne olur ne olmaz. Son kez sarılmak lazım" diyor. Bu sözler karşısında şaşkınlığımı gizleyemeyerek "ne yani siz şimdi oturma eylemine gideceksiniz diye mi sarılıyorsunuz?" diye soruyorum. Onlarda benim şaşkınlığıma gülümseyerek "Ne yapalım bizde böyle birbirimizden güç alıyoruz" diyorlar. Bu muazzam incelik, narinlik karşısında kendimi ufacık hissetim. Evet, ancak bu kadar muhteşem narinlik, incelik taşıyan kadınların çocukları böyle bir direnişi sergileyebilir. Bu çocuklar, ancak bu muhteşem kadınların çocukları olabilir. İnsanlık onurunu sürdürücüsü ve taşıyıcısı olan bu kadınlar çocuklarını da öyle yetiştirmişler.
Bunları düşünürken bu sırada polis araçlarının sokaklarda gezinerek kadınların durduğu yeri bulmaya çalıştığını fark ettik. Kadınların durduğu yeri buldukları için büyük bir keyif takınarak onların karşısında beklemeye başladılar. Kadınlar bir süre sonra cezaevi önüne gitmek için hareket etti. 20 metre sonra polis önlerini keserek valilik yasağı olduğu gerekçesiyle cezaevi önüne gitmelerine izin vermeyeceklerini söyledi. Polis kimi zaman sakin, kimi zamanda kadınlara bağırarak konuşuyor. Kadınlar hiçbir şekilde gitmeyeceklerini eylemi gerçekleştireceklerini söyledi. Valilik yasağına tepki gösteren anneler polise "Bize sordular mı çocuklarınızı yasayla kanunla ölüme terk edeceğiz. Sordular mı? Biz yasa masa dinlemiyoruz. Kimse bize yasadan söz etmesin" sözlerini büyük bir öfke ile haykırdı. 70-80 yaşındaki kadınların polis çemberine alınması insanlık adına utanç manzarası utanç karesi. Kadınlar polis çemberinde otururken yüzlerinde direnmenin getirdiği bir anlam ifadesi taşıyordu. Bu kadınlar güçlüler çünkü çocuklarının bedenleri erirken onlara ses olmak için bir yol bulma arayışından vaz geçmiyorlar. Şiddete gözaltına ve hakaretlere rağmen vaz geçmiyorlar. Ele ele tutuşuyorlar, birbirlerine sarılarak güç alıyorlar.
Kadınların eyleminde ısrarcı olduğunu gören polis büyük bir öfke ile kadınlara müdahale ederek gözaltına aldı. Gözaltına alınma sırasında yerlerde sürüklenerek darp edilen kadınlar her şeye rağmen büyük bir direnç gösterdi. Kadınların direnişine karşı polisin çaresizliği tüm çıplağıyla göz önündeydi. Çaresizlikten 70-80 yaşındaki kadınlara bu vahşeti uygulayabiliyorlar. Bu vahşeti sergileyen polisler hiç mi sevgi görmemişler. Bu kadar mı sevgisiz bir ortamda büyümüşler. Bu neyin öfkesi, neyin kusması. Yoksa vicdanlarını bu şekilde mi susturmaya çalışıyorlar.
Gözaltına alınan kadınlar geç saate kadar ilçe emniyet müdürlüğünde bekletildiler. İfadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldılar. Gözaltından çıktıktan sonra annelere, "Eyleminiz engelleniyor. Bundan sonra ne yapacaksınız" diye sordum. Çocuğu için bir şeyler yapmanın verdiği gurur ve edayla "Tabi ki devam edeceğiz. Hiçbir şekilde vaz geçmeyeceğiz. Çocuklarımız açlık grevinde olduğu sürece bizde eylemimize devam edeceğiz. Onların açlık grevine girme koşullarını ortadan kaldırsınlar. Onlar açlık grevini bıraksın bizde eylemimizi bitirelim" diye cevap verdiler. Anneler çocukları gibi direnmekte kararlı, direnen çocuklarına ses, çığlık olma niyetindeler, tek ihtiyaçları seslerine ses olacak daha çok kadın.