UPWC üyesi Abeer: Türkiye ve Filistinli tutsakların taleplerine destek verilmeli

  • 09:07 22 Nisan 2019
  • Güncel
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - UPWC üyesi Abeer Abu Khdeir, Türkiye’de devam eden açlık grevlerini ve bu mücadeleyi desteklediklerini belirterek, “Türkiye ve Filistin cezaevinde olan siyasi tutsaklar, suçlu değiller sadece bir davaya inanıyorlar. Mücadelelerinde haklılar. Dışarıdaki insanların da onların bu taleplerine destek vermesi gerekiyor” dedi.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi 166’ncı gününde sürüyor. Bölge ve Türkiye cezaevlerinde 1 Mart itibariyle 7 bin tutsak bedenini açlığa yatırırken, cezaevlerinde hak ihlalleri de had safhaya ulaştı. 
 
Cezaevlerindeki hak ihlalleri dünyanın her yerinde yaşanırken, Filistinli tutsaklar da maruz kaldıkları işkencelere karşı açlık grevinde. 
 
 ‘İsrail hapishanelerinde işkence uygulanıyor’ 
 
Filistin Kadınlar Komitesi Birliği'nden (UPWC) Abeer Abu Khdeir, Filistinli tutsakların maruz kaldığı hak ihlallerini anlattı. İsrail’deki cezaevlerinde 8 bine yakın Filistinli tutsağın olduğunu belirten Abeer, “Bu tutsaklar şuan açlık grevindeler. Açlık grevinde olmalarının sebepleri de İsrail cezaevlerinde aileleriyle iletişim kuramamalarıdır. İsrail yönetiminin hapishanelerine koyduğu bir ışın var. Bu ışın onların iletişim kurmalarını engelliyor. Bununla beraber bu ışın İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutsakların kanser olmalarına sebep oluyor. Filistinli tutsaklarda kanser oranı çok fazla artmış durumda. Bu uygulamalara karşı başlayan açlık grevi eylemleri var. İsrail yönetimi isyanı ve grevi bastırma için Filistinli tutsaklara saldırdı. 100’den fazla tutsak hastanelik oldu. Greve çıkan tutsakları hücrelere koyup, hücrelere gaz veriyorlar. Özellikle Gazze’deki Filistinli tutsakların aileleriyle görüşmeleri bilinçli olarak engelleniyor. Direnişi kırmak için bu baskı politikalarını uyguluyorlar. En doğal hakları olan telefon görüş hakkı için mücadele ediyorlar” dedi.
 
‘Güvenlik tehdidi oluşturduğu gerekçesiyle cezalar veriliyor’
 
 Ailelerin en azından çocuklarıyla görüşüp iyi olduklarını, hayatta olduklarını öğrenmelerinin en doğal hakları olduğunu ifade eden Abeer, telefon ve görüş haklarının dahi engellendiğinin altını çizdi. Cezaevinde eğitim haklarının engellendiğini vurgulayan Abeer, “İsrail yönetimi tarafından bu haklar ellerinden alınıyor. Yasaklanıyor, kitapları alamıyorlar. Üniversitelere kayıt yaptıramıyorlar. 5 binden fazla Filistinli çocuk hapishanede. Bu çocuklar 18 yaşın altında. Onları yetişkinleri koydukları yerlerden özellikle ayırıp hücrelerde tutuyorlar. Bu çocuklar eğitim haklarından mahrum kalıyor. Biz bu çocukların eğitim hakkından yararlanması için ayrıca bir mücadele veriyoruz. Bu bir hak ve bu hakkın verilmesi gerekiyor. Yine bu çocuklara 13-14 yıldan fazla cezalar veriyorlar. ‘İsrail’in güvenliğine tehdit oluşturdukları’ gerekçesiyle önce 6 aylık sürelerle cezalar veriliyorlar. Bu 6 aylık süre bittiğinde sistematik olarak uzatılıyor. Bu şekilde yıllarca sürüyor. Bu çocuklar böyle yıllarca cezaevinde kalıyorlar” ifadelerini kullandı. 
 
Tutsakların sadece birinci derece aile üyeleriyle görüşebildiğinin altını çizen Abeer, “Bu aile bireylerinden biri daha önce İsrail tarafından cezaevine konulmuşsa her ne koşulda olursa olsun görüşmesine izin verilmiyor. Örneğin ben daha önce cezaevine girdim, çıktım ve ardından eşim tutuklandı. Ben daha önce cezaevine girdiğim için eşimin görüşüne gidemedim. Onu görmeme izin verilmedi” diye anlattı. 
 
‘Kadınların tutulduğu cezaevlerine kamera yerleştirildi’ 
 
HaSharon Cezaevi’nde 53 Filistinli kadının tutulduğunu vurgulayan Abeer, cezaevi yönetiminin avluya kameralar yerleştirdiğini söyledi. Tutsakların uygulamayı protesto etmek için avluya çıkmayı reddettiğini dile getiren Abber, şöyle devam etti: “Protestoyu gerçekleştiren 31 kadını hiçbir gerekçe gösterilmeden daha kötü koşulları olan Damon Cezaevi’ne sadece üzerlerindeki kıyafetlerle sevk ettiler. Eşyalarının hiç birini alamadılar. Damon Cezaevi’nde yeterli yatak yok. Banyo yok. Banyo hapishanenin dışında ve oraya gidip yıkanıyorlar. Buna rağmen istediğin vakit banyoya gitme izni yok. Bir gün önceden belirtmen gerekiyor. Normalde bir saatlik yürüyüş hakları var. Banyo yapmak istediğinizde, bir saatlik yürüyüş hakkınızdan kesiliyor. Yine bütün cezaevlerinde odalar çok rutubetli. Böyle bir ortamda 16-18 yıl kalan bireylerin zaten sağlıklı bireyler olarak çıkması imkânsız. Odaların koşulları çok kötü. Sağlıkla ilgili doktor gerektiğinde hiçbir şekilde karşılanmıyor. Bu talepleri çok uzun zamana yayılıyor. Çok uzun zaman sonra doktor talebi karşılanıyor. Zaten o zamana kadar çoğu kez iş işten geçmiş oluyor.” 
 
‘Tutsakların inandığı bir dava var’  
 
Türkiye ve Filistin cezaevlerinde direnişte olan tutsakların siyasi tutsaklar olduğunu hatırlatan Abeer, “Bu tutsaklar bir davaya inanıyorlar. Suçlu değiller. Kriminal değiller. Sadece bir davaya inanıyorlar. Bu davayı savunmanın hak olduğunu düşünüyorlar. Türkiye’deki bu mücadeleyi destekliyoruz. Mücadelelerinde haklılar. Dışarıdaki insanların da onların bu taleplerine destek vermesi gerekiyor” diye ekledi.