Cumartesi Anneleri: Yasakçı zihniyetten vazgeçin

  • 13:25 13 Nisan 2019
  • Güncel
 
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, 10 Nisan 1981’de gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sorarak, “Galatasaray’ı yasaklayarak bize onları unutturamazsınız. Galatasaray’ı bize açın ve yasakçı zihniyetten vazgeçin. Faillerin bizimle yüzleşmesini sağlayın. Devletin görevi budur” diye seslendi.
 
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 733’üncü haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis engeli üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Sokak, polisler tarafından her hafta olduğu gibi yine ablukaya alındı. Açıklamada Cumartesi İnsanları, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfil taşıdı. Açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda kişi katıldı.
 
Bu hafta 10 Nisan 1981’de gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbeti soruldu.
 
 ‘Hukukun bittiği yerde zulmün egemenliği başlar’
 
Eylemde bu hafta açıklamayı 21 Mart 1995’te gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak yaptı. İnsan haklarının, herkes için onurlu bir yaşamın güvencesi olduğu gibi barış ve adaletin de temeli olduğunu belirterek açıklamaya başlayan Maside, “Hakların kullanılmasında bireyin zarar görmemesi, her demokratik devletin birinci sorumluluğudur. Bu nedenle devletin insan haklarının ihlalini amaçlayan hiçbir eylemi meşru değildir. Hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmak için devletin gücünü kullanan iktidarlar meşruiyetlerini kaybederler. Bir sisteme meşruiyet kazandıran devlet gücünün hukukla bağlanarak keyfilikten arındırılmasıdır. Yaşadık, biliyoruz; hakkın, hukukun bittiği yerde keyfiliğin ve zulmün egemenliği başlar” diye konuştu.
 
‘Darbenin ardından yakalama kararı çıkarıldı’
 
Nurettin Yedigöl’ün, 1970'li yıllarda üniversite eğitimi için İstanbul'a geldiğini belirten Maside, “İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. Öğrenciliği dönemi ve sonrasında sosyalist gençlik hareketinin içinde yer aldı. 12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul/ İdealtepe'de bir eve yapılan baskında gözaltına alındı. Dönemin ünlü işkence merkezi Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Tayyar Sever yönetimindeki 1’inci Şube'de Honduras'ta işkence eğitimi alan K Gurubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için Mete Altan'ın başında bulunduğu işkence timinin en ağır işkencelerine maruz kaldı. En son şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra Nurettin'i gören olmadı” hatırlatmasını yaptı. 
 
‘Dava AİHM’e taşındı’ 
 
Baba İsmail Yedigöl’ün, tüm mercilere başvurarak oğlunu sorduğunu söyleyen Maside, ancak babanın bütün başvurularına “Nurettin'in hiç gözaltına alınmadı”  cevabının verildiğini belirtti. 10 kişinin Nurettin’i siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık ederek ifade verdiklerini dile getiren Maside, ancak savcılığın "böyle şey olmaz, devlete iftira atmayın” dediğini anımsattı.  Nurettin’in gözaltında kaybedilmesi ve faillerin yargılanmasıyla ilgili yapılan başvurular sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3 ayrı soruşturmanın yürütüldüğünü ifade eden Maside, soruşturmalarda zaman aşımı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirtti. Maside, anne Zeycan Yedigöl’ün, 15 Şubat 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğunu sözlerine ekleyerek, “10 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi, evrensel hukuka ve teamüllere aykırı bir biçimde başvuruyu diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelemedi ve zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. Dava AİHM'e taşındı” dedi.
 
‘Cezasızlık zırhıyla korunuyorlar’
 
 “Yedigöl, polis tarafından gözaltına alındıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde, devletin himayesi altındayken kaybedildi” diyen Maside, Nurettin’i kaybedenlerin cezasızlık zırhıyla korunduğunu söyledi. Maside, “Nurettin Yedigöl için, bütün kayıplarımız için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 34 haftadır bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz” diye seslendi.
 
‘Hakkımı helal etmiyorum’
 
Nurettin’in kardeşi Muzaffer Yedigöl de, “Ağabeyim 38 yıl önce kaybedildi. Biz çok seslendik ve çok üzüldük. Umarım kimse bizim gibi işkence görmez hak ve adalet yerini bulur. Çok söz söylemeye gerek yok” dedi. Muzaffer, annesi Zeycan Yedigöl’ün aktarmasını istediklerini şu şekilde paylaştı: “Hakkımı başta Cumhurbaşkanına ve başbakana helal etmiyorum.  Öbür dünyaya inanıyorlarsa öbür dünyada hesabı sorulsun.”
 
‘İşkenceye maruz bırakıldı’
 
Nurettin’i en son gören tanıklardan Ümit Efe de, “Gayrettepe’de gözleri ve elleri bağlı işkenceye maruz kaldı. 4 gün boyunca bu böyle devam etti. 38 yıl önce Nurettin’in Gayrettepe Emniyeti’nde işkence gördüğünü hep söyledik. O an gözaltında işkence gören çok kişi tanığıydı. Gerekli suç duyuruları yapıldı. Biz de dahil olmak üzere suç duyurusu yapanların başvurularına dair takipsizlik kararı verildi. Hak ve hakikat arayışımızdan hiç vazgeçmedik. Nurettin devrimci bir kişi olduğu için ona işkence edildi. Onlarca insan işkence yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Biz de mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.
 
'Faillerin bizimle yüzleşmesini sağlayın'
 
12 Eylül 1980 darbesinde gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in ablası İkbal Eren ise, şunları dile getirdi: “Bizler sevdiklerimizi kardeşlerimizi 12 Eylül karanlık zindanlarında kaybettik. Onlarcası 12 Eylül zindanlarında katledildi ve kaybedildi. Yasakçı zihniyet ve 12 Eylül darbesi devam ediyor. Sevdiklerimizi kaybedenler bizimle yüzleşmediği sürece ve yargılanmadığı sürece bu dava devam edecektir.” Eren, “Yasaklarla hiç bir şey unutturamazsınız. Galatasaray’ı yasaklayarak bize onları unutturamazsınız. Galatasaray’ı bize açın ve yasakçı zihniyetten vazgeçin. Faillerin bizle yüzleşmesini sağlayın. Devletin görevi budur” dedi.