İzmir Barosu'ndan 'Savunma hakkıma dokunma' paneli

  • 17:54 10 Nisan 2019
  • Güncel
İZMİR - İzmir Barosu tarafından düzenlenen "Savunma hakkıma dokunma" konulu panelde, Türkiye'nin hukuk sistemi tartışıldı. 
 
İzmir Barosu, avukatların savunma hakkına yönelik hak gasplarına dikkat çekmek amacıyla "Savunma hakkıma dokunma" konulu paneli İzmir Barosu Av. Nevzat Erdemir Salonu'nda gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü baronun Yönetim Kurulu üyesi Hüseyin Yıldız'ın yaptığı panelde İstanbul Barosu Adli Yargılama Takip Merkezi Başkanı avukat Aynur Tuncel Yazgan, Yargıçlar Sendikası (Yar-Sen) Başkanı avukat Ayşe Sarısu Pehlivan, İzmir Barosu'ndan avukat Nergiz Tuğba Arslan ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği'nden (ÖHD) avukat Faik Özgür Erol sunum yaptı.
 
Panelin açılış konuşmasını yapan İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Deman Güler, Tehlikedeki Avukatlar Günü'nün bir kez daha Türkiye'deki avukatlara adanmasının boşa olmadığını belirterek, yayınlanan Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye'nin 126 ülke içinden 109'uncu olduğunu söyledi.
 
'Terörle mücadele hukuku konuşulmalıdır'
 
Türkiye'de istisna halinin süreklilik haline geldiğini söyleyen İstanbul Barosu Adli Yargılama Takip Merkezi Başkanı avukat Aynur Tuncel Yazgan, hukuk devletinin çökerek düşman ceza hukukunun yerine geçtiğini belirtti. Artık terörle mücadele hukukunu konuşmak gerektiğini söyleyen Aynur "Baro ve avukatların, hukukçuların gösterdiği tepkiler turnusol kağıdıdır. Hukukçuluk yapan farklı tarzda farklı oldukları veya birilerini rahatsız ettiği için şu anda cezaevlerinde meslekten atılmış durumdalar ya da mesleğe girip girmeyeceğini bilmeden arafta bekliyorlar. Avukatlık kanununun 153. Maddenin birinci fıkrası uyarınca veya 5. Maddenin 3. Fıkrası uyarınca barolar tarafından tedbiren uzaklaştırılmış durumdalar" dedi.
 
'Olağanüstü Hal ve diktatörlüğün sonunu rejim değişikliğidir'
 
İstisna hallerini Anayasa Hukuku ve Siyaset biliminde kuramsal bütünlüğünün olmadığı kanaatinde olduğunu belirten Aynur, herkesin kurama katkı sunması gerektiğini söyledi. Hukukun artık ne olduğunu herkesin anladığı mı kullanamadığı için mi değersizleştirildiğini sorgulayan Aynur, Jean Claude Paye'nin "Hukuk Devletin Sonu" adlı kitabına gönderme yaparak "Olağanüstü Hal ve diktatörlüğün sonunun bir rejim değişikliği olduğuna dikkat çekiyor. Artık olağan üstü denen terörle mücadele normal hukuk düzeni haline geldiğine dikkat çekiyor. Terörü tanımlamak neyin demokratik olduğunu ya da olmadığını tanımlamak haline geldiğini söylüyor. Artık terörle savaş bir polis operasyonudur. Toplumun güçle yönetilmesi için bir savaş sebebidir" şeklinde konuştu. 
 
'Yeni hakim ve savcı mesleki liyakati sağlayacak tecrübeye sahip değil'
 
Ardından söz alan Yar-Sen Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, 2005'ten itibaren CMK, TCK ve özel yargıların çok hızlı değiştiğini söyleyerek başladığı konuşmasında, yargıç olarak kürsünün diğer tarafında 2010'un dönüm noktası olduğunu belirtti. Cemaatçi HSYK diye tanımlananların 2014'teki atamalarının sonrasında pek çok kişinin canının yakıldığını dile getiren Ayşe, aynı yıl kurulan Adalet Bakanlığı'nın personellerinden ve işbirliği içinde olanlardan oluşan "Yargıda Birlik Platformu"nun seçimleri aldığını belirtti. Bir şeylerin kendi iradeleri dışında değiştiğinin farkında olduklarını kaydeden Ayşe, "Sonra yavaş yavaş başka atamalar yapıldı 2016 Temmuz'unda yaşanan darbe girişiminin ardından öncesinde hazırlığı yapılan 5 bine yakın kişi birden alandan çekildi. KHK'lar çıktı. Nasıl tespit edildiği belli değildi. Masumiyet karinesi ayaklar altına alındı. Alanın doldurulması için belirlenen kişileri siyasi iktidar politikalarına uygun kişileri belirledi. 3 bine yakın 10 yıl ve üstü hakim ve savcı 16 bin 101 iken şimdi 17 bine yakını mesleki liyakata yeterince sahip değil. Avukat mesleklerin de hangi kriterlerle alındığı belirsiz bu travmanın etkisiyle meslekteki görevini vicdanıyla uygulayanlar üzerinde çok büyük baskı ve hukuk adına bir kayıp" dedi.
 
'Artık minareyi çalmak için kılıfa ihtiyaç duyulmuyor'
 
İzmir Barosundan avukat Nergiz Tuğba Arslan da darbe girişimiyle beraber 4 bin 505 kişinin açığa alınarak tutuklandığını söyleyerek tasfiye sürecinin devam ettiğini söyledi. Yargının Türkiye kurulduğundan bu yana hiçbir zaman bağımsız olmadığını, siyasal iktidarın ihtiyacına göre şekillendiğini dile getiren Nergiz, "Son dönemde artık minareyi çalmak için kılıfa da ihtiyaç duyulmuyor. Bir önceki cemaat savcı ve yargıçların benzeri şeyler yenileri tarafından aynı yöntemleri geliştirerek devam etti. OHAL sonrasında birçok meslektaşımız ihraç oldu" dedi.