'7 mahkumun yaşamına son vermesinin sorumlusu kimdir?'

  • 16:11 10 Nisan 2019
  • Siyaset
ANKARA - HDP'li vekil Serpil Kemalbay, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e "Cezaevlerinde 5 bine yakın mahkûmun açlık grevinde ciddi yaşam riski ile karşı karşıya kalmasının ve 19 günde 7 mahkumun yaşamına son vermesinin sorumlusu kimdir?" diye sordu. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, Menemen R Tipi Kapalı Cezaevi'nde yaşanan hak ihlalleri, işkence iddiaları, cezaevlerinde süren açlık grevleri ve ölümlerine ilişkin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül tarafından cevaplanmak üzere Meclis Başkanlığı'na yazılı soru önergesi verdi. 
 
'Mahpusların hakları güvence altına alınmalıdır'
 
Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca 10 Aralık 1948 yılında ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 5'nci maddesinde "hiç kimse işkence veya zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulamaz" maddesini, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 1. Kısım 4. Maddesi ile de "Her taraf devlet, tüm işkence eylemlerinin kendi ceza kanununa göre suç olmasını sağlayacaktır. Aynı şekilde, işkence yapmaya teşebbüs ve işkenceye iştirak veya suç ortaklığı yapan şahsın fiili suç sayılacaktır" maddesini hatırlatan Serpil, işkence suçu işleyenlerin kanunen cezalandırılması sorumluluğunu taraf devletlere getirdiğinin altını çizdi. Serpil devamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) taraf devletlere pozitif ve negatif olmak üzere iki tür yükümlülük yüklediğini belirterek şunları kaydetti: 
 
"Negatif yükümlülük, 'devletin herhangi bir organı vasıtasıyla bireyleri işkenceye maruz bırakmamasıdır.' Pozitif yükümlülük ise, 'yetki alanında yaşayan herhangi bir bireyin işkence veya insanlık dışı muamele ile karşılaşmaması için gerekli tüm tedbirleri alması ve kötü muamele iddialarını etkili bir şekilde soruşturmadır. Başta yaşam hakkı olmak üzere temel haklarının, özgürlüğü elinden alınan birey adına devlet tarafından korunması ve güvencede tutulması hukukun, toplumun ve vicdanın varlığı ya da yokluğu sorunudur.  Mahpusların  yaşamaya uygun, ruh ve beden sağlığını koruyabileceği koşullarda tutulması gerekir. Bununla birlikte 'sağlık hizmetlerine erişim hakkı' güvence altına alınmalıdır."  
 
'Sessizlik endişeleri artırıyor'
 
Hukukun Adalet Bakanlığı'na yüklediği sorumlulukları hatırlatan Serpil, cezaevlerinde hukuksuzluğun hüküm sürdüğünü ifade etti. Cezaevlerinde 300'ü aşkın tutsağın ölümün sınırına geldiğini, 1 Mart tarihinden itibaren de 7 bine yakın tutsağın açlık grevinde olduğunu vurgulayan Serpil, son bir ay içerisinde  7 tutsağın 2-3 gün arayla  yaşamına son verdiğine işaret etti. "Ağır hak ihlallerinin giderilmesi yönlü insan hakları kuruluşları ve ailelerin çözüm çağrıları karşılıksız kalmaktadır. Bakanlığınızın giderek ölümcül hale gelen sorunlar karşısında hiç bir çaba içerisinde olmaması, adeta 'ölü taklidi' yapıyor olması endişeleri artırmaktadır" diyen Serpil, geçen hafta İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubesi'nin Menemen R Tipi Cezaevi'nde tutsaklar ile yaptıkları görüşmeler neticesinde hazırladıkları "Menemen R Tipi Hapishane Raporu'nda" yer alan hak ihlallerine değindi. 
 
'İki eli olmayan tutsağın ATK raporu olmasına rağmen yalnız tutuluyor'
 
Hazırlanan raporun kimi basın organlarında da genişçe yer bulduğunu belirten Serpil, "Süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi eyleminde olan mahpuslar ile hasta mahpuslar cezaevlerinin olumsuz koşulları, idarenin tutum ve davranışlarından dolayı hak ihlallerine uğramış ve yaşam hakları tehdit edilmiştir.  Tutuklulardan iki eli de olmayan  Ergin Aktaş açlık grevinin 38. gününde olup son 17 gündür hapishane koşullarının kötüleşmesinden dolayı tansiyon, kilo ve nabız ölçümlerinin yapılmasını kabul etmediği,  idarenin bir bütün olarak verdiği limonları da bölemediğinden 26 Mart tarihinden bu yana limon tüketememektedir. Ergin Aktaş'ın yaklaşık 1 aydır kan kusmakta olduğu,  hayatını yalnız idame ettiremeyeceğine ilişkin ATK raporu olduğu halde odada yalnız tutulduğu belirtilmektedir" diye ekledi. 
 
Serpil, ilgili raporda yer alan şu bilgileri paylaştı: 
 
"Yine aynı raporda mahpuslarla yapılan görüşmelerde; 22/03/2019 tarihinde hastane sevki yapılan  felçli, tekerlekli sandalyeye bağımlı olan Ahmet Hami'nin ambulansta bekletildiği sırada kendisine yapılan muameleden dolayı Ahmet Hami 5 günlük açlık grevine girdiğini idareye bildirmiştir. İdarenin talebi doğrultusunda açlık grevini bırakmayan tutsakların odasına 26 Mart 2019 günü asker ve gardiyanlardan oluşan yaklaşık 20 kişilik bir ekip bir baskın düzenleyerek odada bulunan kitap, defter, sözlüklere el koymuş,  Ahmet Hami zorla çıkartılmış ve yan odada Ahmet Çelik ve Cemal Aslan'ın yanına götürülmüştür. İki eli olmayan Ergin Aktaş engel olmak isterken birden fazla kez itilerek darp edilmiş yere düşmüştür.  
 
'Tutsaklar can güvenliklerinin olmadığını aktardı'
 
28 Mart 2019 da Ahmet Hami açlık grevinde olduğunu ve tedaviyi kabul etmediğini bildirdiği halde kendisine zorla müdahale edilmek üzere, odasından yatağı ile birlikte çıkartılarak hastaneye götürülmüş, bu sırada aynı odada bulunan Ahmet Çelik itilerek darp edilmiştir. Ahmet Hami'nin  ciğerleri ile ilgili sorunları uzun süredir tedavi edilmezken sırtında rahatsızlığından dolayı yaralar açılmıştır. Felçli, tekerlekli sandalyeye bağımlı mahkum Ahmet Hami'ye uygulanan şiddeti protesto eden mahpuslar yaklaşık 20 güne yakındır fiziksel ve psikolojik şiddete maruz bırakıldıkları ve tehdit edilmekte oldukları,  odalarının keyfi şekilde basılıp, baskın sırasında kamera kullanıldığı ancak kameranın açık olduğu zaman normal ve sakin arama yapılırken, arama işlemi bittikten sonra kameraların kapatılarak provakatif söylemler ve tavırlar sergilendiği,  bizzat cezaevi müdürü tarafından mahpuslardan birinin odada sürüklendiği,  bu ağır hak ihlalleri ile ilgili savcılığa ve Adalet Bakanlığı'na  defalarca dilekçe yazılmasına rağmen dilekçelerinin ya gönderilmemekte ya da ilgili kurumlarca herhangi bir işlem yapılmamakta olduğu, ağır hastalar olup ağır koşullara tabi tutuldukları ve can güvenliklerinin tehlikede olup en ufak bir durumda ilgili idarenin sorumlu olduklarını bildirmişlerdir. 
 
'Tutsağın elleri kolları bağlanarak zorla serum takılmak istendi'
 
Mahpuslardan ileri derecede kas hastalığı olan Cemal Aslan'ın diyet yemeği yemesi gerekirken, kendisine diyet yemeği sağlanmadığı,  hastalığından dolayı her gün baygınlık geçirdiği, cezaevlerinin olumsuz koşullarından dolayı  tedaviyi reddettiği, buna rağmen zorla elleri ve ayakları bağlanarak kendisine serum takılmak istendiği yine ilgili raporda belirtilen konular arasında yer almaktadır." 
 
Serpil yaptığı bu hatırlatmadan sonra Abdulhamit Gül'e şu soruları yöneltti: 
 
"*Cezaevlerinde 5 bine yakın mahkumun açlık grevinde ciddi yaşam riski ile karşı karşıya kalmasının ve 19 günde 7 mahkumun yaşamına son vermesinin sorumlusu kimdir? Yaşanan ölümlerin sebebi nedir? Bakanlığınız konuya dair bir açıklama yapacak mıdır?
 
*Başta yaşam hakkı ihlali, kötü muamele ve işkence iddiaları olmak üzere, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin etkin bir şekilde soruşturulması ve sorumluların yargı önüne çıkarılması konusunda yasalara ve uluslararası sözleşmeler doğrultusunda bakanlığınız tarafından soruşturma başlatılmış mıdır?
 
*Raporda ve basında yer alan tüm bu yaşananlardan dolayı mahpusların bir an önce Menemen R Tipi Kapalı Cezaevinden sevk edilme talepleri neden dikkate alınmamıştır?
 
*Darp edildikleri iddia edilen tutuklu ve hükümlülerin darp iddiaları araştırılmış mıdır? İlgililer hakkında bir işlem başlatılmış mıdır?
 
*Menemen R Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu mahpuslardan hak ihlalleri, kötü muamele ve işkence konusunda tarafınıza ulaşan dilekçe var mıdır? Var ise cevap verilmeme veya herhangi bir işlem yapılmama sebebi nedir? 
 
*Menemen R Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu mahpuslardan hak ihlalleri konusunda savcılığa dilekçe verdikleri ve hiçbir cevap alamadıklarına ilişkin olarak savcılıktan bilgi istenmiş midir? 
 
*Türkiye'de cezaevlerinde artan hak ihlalleri, kötü muamele ve işkence iddialarının cezaevi yöneticilerinin nezareti ve bilgisi dâhilinde yaşanıyor olduğuna dair İnsan Hakları Derneği  (İHD)  ve çeşitli basın organlarında yapılan açıklamaları ihbar kabul edip yerinde inceleme yapmak üzere bakanlığınızca görevlendirme yapılmış mıdır?
 
*Bakanlık olarak cezaevlerinde gerekli sağlık hizmetinin sunulması, yaşam hakkının ihlal edilmemesine ve daha fazla ölümlerin gerçekleşmemesine yönelik düzenleyici ve önleyici bir çalışmanız var mıdır?"