Bir isyanın, kavganın portresi: Üveyş Öcalan

  • 09:08 10 Nisan 2019
  • Güncel
Binevş Sarya
 
KOBANÊ - İlk isyanı bir kadını katleden ilk eşinin aklanmasına göz yummayarak feodal toplumu karşısına almasıyla başlayan Üveyş Öcalan, isyankar, kavgacı duruşu ile iz bıraktı. Oğlu Abdullah Öcalan, annesinin üzerindeki etkisini “Ana gücü, ananın savaşçılığı, bunun benim üzerimdeki etkisi beni kadın sorununa dikkat etmeye götürdü” diyerek anlattı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın "en büyük terbiyeyi ondan aldım” dediği annesi Üveyş Öcalan'ın ölümünün üzerinden 26 yıl geçti. Urfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Amara Köyü’nde dünyaya gelen Üveyş, komşu Türkmen Köyü’nden biriyle erken yaşta evlendirildi. Evlendirildiği kişinin bir kadını katletmesine tanıklık eden Üveyş, mahkemede herkesin telkinlerine rağmen gerçekleri anlattı ve bu kişinin ceza almasını sağladı. Üveyş’in evli olduğu bu kişi daha sonra cezaevinde kalp krizi geçirerek öldü. 
 
Ailesinin yanına dönen Üveyş, aynı köyden olan Ömer Öcalan ile evlendi ve 3’ü erkek 4’ü kız olmak üzere 7 çocuğu oldu. Şeker hastası olan Üveyş, Adana’da tedavi olurken hastalık nedeniyle bir ayağı kesildi. Bir yıl boyunca burada tedavi olan Üveyş, 11 Nisan 1993 tarihinde kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Cenazesi doğup büyüdüğü ve çok sevdiği Amara’ya defnedildi.
 
'İlk isyan feodal gericiliğe' 
 
Üveyş Öcalan, 4 Nisan 1949 tarihinde doğum sancıları çektiğinde Kürt halkının geleceğini belirleyecek bir öncünün doğacağını o günlerde bilmiyordu kuşkusuz. İlk isyanı bir kadını katleden ilk eşinin aklanmasına göz yummayarak feodal toplumu karşısına almasıyla başlayan Üveyş, kavgacı, isyankar bir o kadar da paylaşımcıydı. Oğlu Abdullah Öcalan, bir gün gelir diye evinin kapısını hiç kilitlemeyen Üveyş’in asi ve mücadeleci kişiliği bugün Kürt kadınlarında yaşam buluyor.  
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan birçok kez çözümlemelerinde annesinin kişiliğine, duruşuna ve emeğine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, O'ndan çok şey öğrendiğine dile getirdi.
 
'En büyük terbiyeyi ondan aldım' 
 
Abdullah Öcalan’ın annesi Üveyş Öcalan'a yönelik değerlendirmelerinden bazıları şöyle: "Benim bu aile konumundaki çelişkili durumum ve çelişkinin çok erkenden açığa çıkması, daha sonraki gelişmeler üzerinde tayin edici bir etkide bulunmuştur. Şunu da hatırlatmalıyım ki, ben boyun eğmeci bir çocuk da olabilirdim. Anam beni kendi çelişkilerine göre bir savaşçılığa itmede müthiş etkiliydi. Hatta en büyük terbiyeyi oradan aldığımı belirtebilirim. Yani anamın tavırlarında şunu gördüm; Sen düşmanlarınla uğraşmazsan, ekmek yiyemez veya asla yaşayamazsın. Bu önemli bir eğitim özelliği olsa gerek. Çünkü anam kendine göre düşman bellediklerine karşı mücadeleciydi. Örneğin, bir çocuk bana tokat vurmuşsa, intikamımı almadan geldiğimde beni kovuyor, ‘gidip sen de mutlaka karşılık vereceksin' diyordu. 
 
‘Değerini taktir etmek gerekir’ 
 
Anam bana şöyle bir duygu kazandırdı; Bana sığınarak, hep benden destek alarak, yardım görerek, öyle ağlayıp sızlayarak, özellikle böyle davranarak yaşayamazsın, mutlaka bir cevabın olacak. Çok ilkel de olsa, bu bir öç alma veya bir yetişme duygusu gibi oluyor. Anam bizi fazla ezdirtmedi. Köyde de anamdan daha namlı bir kişilik yoktu. Tam bir isyan tufanıydı. Bağırıp çağırmada, küfürde üstüne yoktu; erkek ya da kadın, kim olursa olsun, korkusuzca üzerine gider, köpürüp dururdu. Yani olay denilecek bir kişilikti. Biraz da koruma yönünden bir paylaşmam olmuştur. Yoksa çok silik biri olabilirdik. Onların deyişiyle, çok silik ve her şeye boyun eğen bir çocuk olmam da mümkündü. Bu anlamda değerini takdir etmek gerekir.”
 
'Başka türlü iyi bir evlat olmak istedim' 
 
Annesinin "bana elbiselik kumaş al" sözlerini hatırlatan ve annesine olan saygısını başka şekilde göstermeyi seçtiğini dile getiren Abdullah Öcalan, değerlendirmelerinde şunlara yer verdi: “Biraz para kazanmama rağmen anama şöyle bir hediye alayım diye düşünmedim. Belki O, bunu yadırgamıştır. Ama bana göre evlatlık farklı olmalıydı. Onların istedikleri gibi bir evlat olmamakla birlikte, bende başka türlü iyi bir evlat olma arayışı vardı. O'na layık bir evlat olma bana göre Kürdistan için savaşma, düşünme ve değer yaratmaydı. Bütün çelişki ve çatışmalarına rağmen yine de iyi bir ana evladı olmak böyle mümkündür. Yani bir sıçrama yaptık. Bitip tükenmiş bir ana oğul veya aile ilişkisini bir ülke ilişkisine, yurtseverlik ve ana toprak ilişkisine götürmek en anlamlısı, en yücesi oldu. 
 
‘Ana gücü ve savaşçılığının etkisi’ 
 
Anamın etkisi olmasaydı, ben kadınlara böyle yaklaşır mıydım? Bu ilişkilerin benim üzerimdeki dolaylı etkileri, kadınlara dikkat etmeme yol açmıştır. Ana gücü, ananın savaşçılığı, bunun benim üzerimdeki etkisi beni kadın sorununa dikkat etmeye götürdü. Böyle bir kadının, öyle kolay erkek egemenliğine girmek istemeyen bir kadının etkisi zaten çok somuttur. 
 
‘Bizim hayrımız ve duamız mücadeledir’
 
Anam son nefesini verirken ‘adıma çok hayır yapın, çok dua edin’ demiş. Bizim hayrımız ve duamız mücadeledir. Kürdistan’ın kendisini bir ana gerçeği gibi düşünmeliyiz. Kürdistan’ı ana toprak, anayurt gibi görüp değerlendirerek ve özgürleştirerek anlam vermeliyiz.”