‘Toplumsal cinsiyet eşitliğine inananlar için sınav vakti’
- 08:50 8 Nisan 2019
- Güncel
İZMİR - İzmir’e veda eden Filmmor’un son programı olan “Kadınların Seçimi; Yerel Adımlar, Geniş Alanlar” forumunda konuşan Nesrin Nas, “Kadınları toplumda eşit olarak var edemediğiniz sürece otoriter rejimler artar” derken Hülya Gülbahar, “Türkiye’de kadın eşitliğine inananlar için bir sınav vakti geliyor” dedi.
17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filimleri Festivali kapsamında İzmir Sanat’ta “Kadınların seçimi; yerel adımlar, geniş alanlar” başlıklı forum düzenlendi. Belmin Söylemez, Berke Baş, Haşmet Topaloğlu ve Somnur Vardar’ın “Bu ne güzel demokrasi” adlı belgesel film gösteriminin ardından gerçekleştirilen “Kadınların Seçimi; Yerel Adımlar, Geniş Alanlar” forumu ile Festival programı sona erdi. Filmmor’un İzmir ayağı organizatörlerinden Jülide Ateş’in moderatörlüğünü yaptığı foruma ANAP eski Genel Başkanı ve ekonomist Nesrin Nas, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kadın Dayanışma Merkezi Başkanı Pelin Erda ve Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) eski Başkanı Avukat Hülya Gülbahar konuşmacı olarak katıldı.
‘Kadınların etrafı yavaş yavaş çevrildi’
Forumda ilk önce konuşan Nesrin Nas, mevcut iktidarın kadını toplum mühendisliğinde önemli bir araç olarak kullandığını belirterek, kadınların etrafının yavaş yavaş çevrildiğini söyledi. Kadınların kötü durumlarla karşılaşmamak için kendilerine otosansür uyguladığını kaydeden Nesrin “Kendimize geldiğimizde göreceğizki laikliği tırmalamaları için illa hukuku tırmalamaları gerekmiyor. Sadece bizim yaşam biçimimizi çevreleyip belli bir yere hapsederek de yapabiliyorlarmış o nedenle Filmmor gibi kadın çalışmaları oldukça önemli” dedi.
‘Kadınlar taşınabilir oy potansiyeli olarak görülüyor’
Burjuva sisteminin oy hakkı verilirken kadınları dışında tuttuğunu ve kadınların uzun çabalar sonucu seçme seçilme hakkına sahip olduğunu hatırlatan Nesrin, ancak kadınların kazanılan bu haklarını dahi gerçek anlamda kullanamadığını söyledi. Türkiye’de kadınların taşınabilir seçmen olarak görüldüğünü ifade eden Nesrin, “Ailenin ne yapacağına, karar vereni genelde baba ve koca oluyor. Baba ve kocanın işaret ettiği yere oy veriliyor. Kadınlar taşınabilir oy pozisyonundan çıkarılmadıkça hem sosyal hem ekonomik hem de siyasal hayata aktif katılımı sağlanamaz” ifadelerini kullandı.
‘Savaşlar ve çatışmalar kadınların düşmanıdır’
Kadının ekonomik yaşama katılımı azaldığı oranda siyasette de karar verici olma oranının düştüğünü kaydeden Nesrin, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre, Türkiye’de kadının ekonomik yaşama katılım oranının yüzde 38 olduğunu ve bu oranın da giderek düştüğünü dile getirdi. Kadının eğitim düzeyinin de belirleyici olduğunu belirten Nesrin, şöyle dedi: “Kadın geleneksel rolden dışarı çıkmalı ve parlamentoda daha fazla yer edinmeli. Karar alma süreçlerinde kadınlar hep geriden başlıyor. Oysa kararlar alınırken, sıradan kadın ile sıradan erkekler arasındaki eşitliği sorgulanmalıdır. İkincisi kadınlar taşınabilir oy olarak görülmemeli ve kadınlara daha fazla ekonomik fırsat verilmelidir. Ve savaşlar ve çatışmalar kadınların düşmanıdır. Kadınları toplumda eşit olarak var edemediğiniz sürece otoriter rejimler artar.”
‘Yerelden merkeze tüm yöneticiler kadın sorununa ilgisiz’
Avukat Hülya Gülbahar da, Türkiye’de her gün en az 5 kadının katledilmesine rağmen yerelden merkeze tüm yöneticilerin konuya ciddiyetle eğilmediğini söyledi. Kadınların eşit ve özgür yaşamak istediği için katledildiğini ifade eden Hülya, “Yerel yönetimlerde, sivil toplum kuruluşlarında, mahallelerde, parlamentoda kadınlar için kaynak ayrılması gerekirken, zaman bile ayrılmıyor. Her belediyenin sığınma evi, şiddet kriz merkezi, çocuklar için koruma alanları olmalı. Muhalefet partisinin de iktidar partisinin belediyeleri de bu anlamda adım atmıyor” ifadelerini kullandı.
‘Yerellerde kadın temsili muhtarlıklarla arttı’
Kadın adayların sayısının geçtiğimiz seçim dönemlerine göre, 31 Mart Yerel İdareler Seçimleri’nde arttığını belirten Hülya, bunun nedeni olarak Türkiye’de yükselen kadın mücadelesini gösterdi. Kadınların nafaka dahil birçok kazanılmış hakkına saldırıldığını kaydeden Hülya, kadın muhtar sayısının artmasının umut verici olduğunu kaydetti.
‘Toplam 144 sığınma evi var’
Her belediyenin kendi bulunduğu yerde kadın ve çocuklara dönük tecavüz kriz merkezi, şiddet kriz merkezileri açması gerektiğini belirten Hülya, yasalarda sığınma evlerinin zorunlu olduğunu aktardı. Hülya, “Bu merkezler kolayca ulaşılabilirlik mesafede olmalı. 7-24 çalışan bir mekanizme olmalı. Onun dışındaki her şey boş laftır. Kürt nüfusunda olan yerleri HDP’nin kazandığı yerleri ayırmak zorundayım. Ne yerel yönetimlerde ne de diğer yerlerde uygulamalar yok. CHP’li belediyelerin bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar yerinde iyi uygulamalar var. Nilüfer Belediyesi söz vermesine rağmen hiç açmadı. Nüfusu 100 bini geçen her yerleşim yerinde belediyelerin sığınma evi açması yani binlerce sığınma evi açması lazımken, 32 belediyede sığınma evi var, devlete ait 110 tane, göçmen idaresi ve Mor Çatı’nın 1’er tane” dedi.
‘Türkiye’deki eşitliğe inananlar için bir sınav vakti geliyor’
Devletin verdiği verilere göre, geçen yıl 9 bin 427 kadının hayatını kurtarmak istediğini ancak sadece 10 kadına yardım edildiğini aktaran Hülya, 6284 sayılı yasaya göre ise sadece 6 kadına kreş hakkı verildiğini söyledi. Demokrasinin yerellerden örüleceğini kaydeden Hülya, şöyle devam etti: “Demokrasinin yerel uygulamalarına örnekler oluşturulabilir. AKP iktidarındaki siyasal model geri alınmasını sağlayacak. ‘Bir musibet AKP’dir’ yaklaşımından uzak durmaya çalıştım. Erkeklerin ezici bir çoğunluğunun kendi çıkarları söz konusu olunca nasıl kenetlendiğini gördük. Nafaka meselesinde topyekun kadın haklarına Boşanma Komisyonu Raporu ile son verilmek isteniyor. Boşanma hakkını kullanmak isteyen kadınlar için önemli nafaka hakkı. Bunu hakimin inisiyatifine bırakıyor. Bu kanun teklifini MHP yaptı. Çocuk istismarcılarına af ve tecavüzcüleriyle evlenme için de kanun teklifini CHP’den Atilla Sertel yaptı. Bunu kaybedersek kadının miras hakkına kadar gidecek. Türkiye’deki kadın eşitliğine inananlar için bir sınav vakti geliyor” dedi.
‘Belediyelerin sığınma evleri bakanlıktan bağımsız olmalı’
Avukat Pelin Erda ise, çalışma yaptığı Karabağlar ilçesindeki semt merkezini anlattı. Semtte yaşayan kadınların hayatına dokunan kültürel ve sosyal etkinlikler yaptıklarını söyleyen Pelin, semtte sığınma evi yapılması için çalışma yürüttüklerini ve yakın bir zamanda gerçekleştireceklerini bildirdi. Pelin, belediyelerin sığınma evlerinin bakanlıktan bağımsız olması gerektiğine dikkat çekerek konuşmasını bitirdi.