İHD: Türkiye hukuk devleti olmaktan uzaklaştı

  • 13:48 18 Şubat 2019
  • Güncel
DİYARBAKIR- İHD’nin Türkiye’de ifade, örgütlenme ve toplumsal gösteri haklarının engellenmesine ilişkin   düzenlediği basın açıklamasında, “Türkiye demokratik hukuk devleti ilkelerinden ve amacından giderek uzaklaştı ve yargının siyasetin vesayetine girdi” denildi. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi tarafından ifade, örgütlenme ve toplumsal gösteri haklarının engellenmesine ilişkin basın açıklaması düzenlendi. İHD Diyarbakır Şubesi’nde düzenlenen basın açıklamasına İHD Genel Başkan Yardımcısı Rehşen Bataray’ın yanı sıra  Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer ve  yönetim kurulu  üyeleri Gurbet Yavuz ile Yusuf Erdoğan katıldı. Basın metnini katılımcılar adına Abdullah Zeytun okudu.
 
‘Düşünce özgürlüğü sınırsız tehdit altında’
 
Hukukun üstünlüğünü esas alan demokratik yönetimlerde düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı demokratik toplumun en temel değerleri arasında sayıldığını belirten Abdullah, Türkiye’nin demokratik hukuk devleti ilkelerinden ve amacından giderek uzaklaştığını ve yargının siyasetin vesayetine girdiği ifade etti. Türkiye’de otoriter ve baskıcı bir yönetimin mevcut olduğunu vurgulayan Abdullah, buna bağlı olarak düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün sınırsız bir tehdit altında olduğunu ifade etti. Abdullah, “Temel hak ve özgürlükleri askıya alan, barış çağrılarına kulak tıkayan ve kutuplaştırıcı siyasi söylemlerinin yoğunluk kazandığı siyasal iktidar politikaları; milliyetçi, militarist vecinsiyetçi bir zeminde sürdürülerek, yanlışta ısrar etmeye devam etmektedir” diye konuştu.
 
‘Ağır insanlık suçu olan tecrit son bulmalı’
 
DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve Türkiye cezaevlerinde 300’ü  aşkın siyasi tutsağın “Tecride” karşı başlatmış olduğu açlık grevleri eylemlerini anımsatan Abdullah,  bu eylemlere ise her geçen gün yenilerinin eklendiğini aktardı. Hak savunucuları olarak PKK Lideri Abdullah Öcalan ile aynı cezaevinde tutulan 3 siyasi tutsağa yasaların tanıdığı hakların uygulanmamasının hukuk dışı  ve ağır insan hakları ihlali olduğunu her defasında dile getirdiklerini vurgulayan Abdullah, tecrit politikalarının derhal sonlandırılmasını istedi. 
 
‘Milletvekillerinin yürüyüşüne yapılan saldırı hukuksuzdur’
 
Leyla  Güven ve cezaevlerindeki açlık grevi eylemlerinin taleplerinin karşılanılması amacıyla HDP’li milletvekilleri tarafından  çevre illerden Diyarbakır’da bulunan Leyla’nın evine gerçekleştirilen yürüyüşüne değinen Abdullah, yürüyüşün ise keyfi uygulamalar ile engellenmeye çalışıldığını ifade etti. Abdullah şöyle devam etti: “Milletvekillerince gerçekleştirilmek istenen basın açıklamaları ve yürüyüş mülki idare amirlerinin yasaklama kararı doğrultusunda kolluk kuvvetleri tarafından engellenmiş, milletvekilleri ablukaya alınmış ve kendilerine darp ile hakaretlere varan eylemlerde bulunulmuştur. İfade etmek isteriz ki barışçıl gösteri ve yürüyüş hakkı eylemsellikleri, Anayasanın 34.Maddesiyle tanımlanan koşulları kapsamaktadır. Dokunulmazlıklarına bakılmaksızın kolluk kuvvetleri, milletvekillerine yönelik kötü muamelede bulunarak suç işlemişlerdir.”
 
‘Kolluk kuvvetleri keyfi ve orantısız müdahalede bulunuyor’
 
İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı gözaltı verileri anımsatan Abdullah,  15 Şubat öncesi 735 kişi gözaltına alındığını belirtti. “Kolluğa tanınan geniş yetkilerle artık şüphe dahi olmaksızın önleme göz altıların yaşandığı, ceza mevzuatının kollukça keyfi bir şekilde kullanıldığı bir ülke haline gelmiştir” diyen Abdullah, güvenlikçi politika ve uygulamalarla Kürt sorunu başta olmak üzere tüm toplumsal sorunların çözülemeyeceğinin altını çizdi.
 
Açıklama basın metnin okunması ardından son buldu.