Serpil Kemalbay: Leyla Güven’in eylemi görünmez kılınmak isteniyor
- 18:06 15 Şubat 2019
- Güncel
İZMİR - Leyla Güven’in açlık grevi eylemini, AKP-MHP ittifakının görünmez kılmaya çalıştığını söyleyen HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun seviyesiz bir politika yürüttüğünü belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü'nün, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in açlık grevinin 100'üncü günü dolayısıyla Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde yapmak istediği basın açıklamasına polis izin vermemesi üzerine HDP İl binasında basın toplantısı düzenlendi. HDP il eşbaşkanı Besriye Tekgür basın açıklamasını okudu. Alsancak’ta basın açıklamasının engellenmesinin ardından HDP İl binasının da abluka altına alındığı gözlemlenirken düzenlenen basın açıklamasına HDP yöneticileri ve Parti Meclis (PM) üyeleri ile çok sayıda partili katıldı. Basın açıklamasını partisi adına HDP il eşbaşkanı Besriye Tekgür okudu.Basın toplantısında söz alan HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay İçişleri bakanı Süleyman Soylu’yu eleştirirken Türkiye’nin Suriye politikasında duvara çarptığı açıklamasında bulundu.
Açıklama öncesi söz alan Serpil Kemalbay MHP - AKP faşist bloğunun açlık grevleri eylemlerinin görünmemesi için ellerinden geleni yaptığını belirterek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun seviyesi düşük açıklamalarla Türkiye halklarını ötekileştirdiğini söyledi. Serpil, Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamalar da açlık grevine girenlerin direnişini değersizleştirmeye çalıştığını ifade ederek, “Doğrusu Türkiye’nin bugün barışa ve demokrasiye hiç olmadığı kadar ihtiyacı var. HDP olarak bizler demokrasi ve barış mücadelesini yürüten en dinamik muhalefet gücüz. Gerçek bir muhalefeti alternatif toplumu yaratma mücadelesini bizler halkımızın ödediği bedellerle sürdürüyoruz. Sevgili Leyla Güven önemli bir rol üstlendi ve direnişini kazanana kadar sürdüreceğini söylüyor. Süleyman Soylu’nun HDP yönelik hiçbir söylemini kabul etmiyoruz. Mevcut hükümet hukuku ayaklar altına almış durumdadır. Sadece bugün değil tek adam rejimini inşa etmeye başladığı günden beri faşist bir diktatörlüğe evirmeye çalışıyor. 31 Mart seçimlerine doğru kurduğu bu despotik tavırları kuvvetlendirmek ve yerellere yaymak için devletin imkanlarını kullanmakla yetinmiyor ve artık insanların takati kalmadı. Hükümetin ekonomik krizle ve çatışma iklimiyle yürüyecek yolu kalmadığı için düşmana ve ötekileştirmeye ihtiyacı var. Bunun için de HDP’yi kriminalize etmeye çalışan bir tutum var” şeklinde konuştu.
‘Suriye politikası bir yerlere çarpmış olmalı’
Mevcut hükümetin Suriye için söylediği “bir gece ansızın gelebiliriz” sözlerini hatırlatan Sibel, nakaratları son dönemlerde bir yerlere çarpmış olduğu için bu sözleri tekrarlamadıkları ve yerine HDP düşmanlaştırmak için söylemlerde bulunduğunu ifade etti.Hükümetin toplumu kutuplaştırmak için direnmesi gerektiğini vurgulayan Serpil, “İzmir’in Alsancak semtinde İzmir vekili olarak abluka altına alındık.Halkı tecrit altına aldılar. Bu tecrit toplumu tecrit altına almaktır. Bizi bölücülükle suçlayanlar hem suç işliyorlar hem de halklarımızı bölmeye çalışıyorlar. Ben ne anneler tanıyorum ki 7 çocuğunu toprağa vermiş ve yine de barış diyor. Neredeyse Kürt halkında bedel ödemeyen kimse yoktur. Bu ağır şartlara rağmen başta Kürt anneler olma üzere kadınlar ve gençler barış istiyor. Peki siz ne istiyorsunuz? AKP-MHP faşist iktidarına sormak istiyorum. Siz savaş ve çatışma istiyorsunuz. Halk sağlıklı ucuz gıda istiyor. Onlar bize diyor ki ‘siz patlıcan soğandan niye bahsediyorsunuz bir mermi kaç lira biliyor musunuz?’ İşte biz size söylüyoruz. Mermilere değil halklarımızı savaşa değil, sağlığa, eğitme, konut ve bütçeye ayıralım ki insanlar çocuklarını okula gönderebilsinler” dedi.
‘Bizler seçilmişken Süleyman Soylu atanmıştır’
Bugün işsizliğinyüzde 20’lere dayandığını belirten Serpil, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bunun altındaki neden savaştır. Savaş o nedenle hem sağlığa zararlı hem topluma bedeller ödetiyor. Sadece Mardin’e Diyarbakır’a bedel ödetmiyor. İzmir’e Samsun’a ve Konya’ya da ödetiyor. Burada bir kez daha hükümeti hukuka ve demokrasiye davet ediyoruz. Barış ve demokrasi için verilen bu mücadele halkların mücadelesidir. Leyla Güven Türkiye halkları için bedenini açlığa yatırdı. Bu ergen tavırlarına İçişleri Bakanı son vermelidir. Biziler seçilmiş milletvekiliyiz ama o saray tarafından atanmıştır. Bir gece uyuyup kalktığında kendini bakan olarak bile bulamayabilir. Oysa biz halktan aldığımız bu yetkiyi sonuna kadar halkımızı temsil etmek için kullanacağız.”
‘Barışın yolunu Abdullah Öcalan açacaktır’
Serpil Kemalbay’ın ardından HDP il eşbaşkanı Besriye Tekgür basın açıklamasını okudu. Besriye, bütün ömrünü halkların özgür, eşit ve barış içerisinde yaşamasına adayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilmesinin üzerinden yirmi yıl geçtiğini hatırlattı. O günden bu yana tarihin en ağır tecrit koşulları uygulandığını ifade eden Besriye, “Sayın Öcalan, sadece Kürt halkının değil Türkiye ve bütün Ortadoğu halklarının eşit ve demokratik yaşamını esas alan barış mücadelesini o ağır koşullarda bile yürütmeye devam etmiştir. İmralı Sisteminin yaratıcıları yüzyıllardır her türlü suça bulaşmış küresel egemenler ve gelişen bütün demokratik ve eşitlikçi mücadeleleri boğmaya çalışan statükocu ulus devletlerdir. Tecrit dediğimiz olgu sadece Sayın Öcalan’a uygulanan bir durum olmaktan çıkıp özellikle 2015 yılında barış ve müzakere süreci sonlandırıldıktan sonra bütün topluma uygulanan bir iktidar pratiğine dönüşmüştür. Bu ülkede savaş ve çatışmayı sürekli büyüten iktidar şunu iyi bilmektedir: Konuşan bir Öcalan çözümün ve barışın yolunu açan bir Öcalan’dır! Susturulan bir Öcalan, derinleşen bir çözümsüzlüktür, savaş, eşitsizlik ve yükselen faşizmdir” şeklinde konuştu.
‘Tecrit kırılmadan nefes almak mümkün değil’
Demokratik bir çözümün önünün açılması için Leyla Güven’in başlattığı açlık grevinin, dalga dalga yayılarak onlarca cezaevinde, Hewlêr, Galler ve Strazbourg’ta yüzlerce açlık grevi direnişçisini katarak devam ettiğini ifade eden Besriye, “Bizlere bu gün düşen en büyük görev tecridin kırılması için yaşamın her alanını bir mücadele alanına dönüştürmek ve açlık grevlerini en üst düzeyde sahiplenmek olmalıdır. Bu karanlık tablo ve bu ağır faşizm koşulları ancak bizlerin örgütlü mücadelesiyle parçalanacaktır. Ülkeyi boydan boya bir cehenneme çeviren AKP-MHP iktidar bloğunun geriletilmesi için tarihsel bir eşik olan yerel seçim çalışmaları açlık grevleri etkinlikleri ile belli bir eşgüdüm içinde ilerleyecektir. Unutulmamalıdır ki tecrit kırılmadan bu ülkenin nefes alması mümkün değildir.”