
Mücadele dolu bir ömür: Hacer Halil Yusuf 52 gündür açlık grevinde
- 09:08 5 Şubat 2019
- Güncel
Rengin Azizoğlu-Safiye Alağaş
İSTANBUL - Efrîn’de dünyaya gelen Hacer Halil Yusuf, 24 yıldır Türkiye cezaevlerinde tutsak. “Dünyaya bir daha gelsem yine halkım için mücadele ederim” diyen Hacer, 52 gündür açlık grevinde. Abla Xezal Halil Yusuf, tutsakların amacına ulaşacağını ve tecridin kırılacağına inandıklarını belirterek, “Eğer biz direnmezsek, bedel ödemezsek daha büyük bedeller ödeyeceğiz” çağrısında bulundu.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in 8 Kasım 2018’de başlattığı ve onlarca cezaevine yayılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi katılımlarla devam ediyor. Eyleminin 90’ıncı gününde olan Leyla Güven’in dışında farklı cezaevlerinde 51'i kadın toplam 281 tutsak aynı taleple eylemi sürdürüyor.
24 yıldır cezaevinde
Gebze M Tipi Kadın Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu’nda bulunan Hacer Halil Yusuf da, cezaevinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren tutsaklardan biri. 1970’de Kuzey Suriye’nin Efrîn kentine bağlı Xelil köyünde dünyaya gelen Hacer, 33 yıllık mücadele yaşamının 24 yılını cezaevinde geçirdi. Açlık grevine 16 Aralık’ta başlayan ilk grupla dahil olan Hacer, eyleminin 52’nci gününde. Hacer’in mücadele dolu yaşamını ve açlık grevi sürecini kardeşi Xezal Halil Yusuf anlattı.
‘İhbar sebebiyle Suriye’den çıktı’
Kimseyi üzmemeye, kırmamaya özen gösteren Hacer’in çocukluğundan bu yana kendileri için çok değerli olduğunu belirten Xezal, “Babam vefat ettiğinde 18 yaşındaydı. Babamdan sonra mücadeleye katıldı. Çeşitli çalışmalar yürütürdü. Tiyatro çalışmaları vardı. Şarkılar söylerdi. Efrîn’de halkın içinde 6 yıl çalışma yürüttü. Efrîn’de iken Hacer hakkında ihbar olunca tutuklanacağını anladık. Mücadeleyi, partiyi bırakmayacağını biliyorduk bari tutuklanmasın dedik. Annem de ona ‘Buradan gidebiliyorsan git’ dedi. Hacer ihbar sebebiyle Suriye’den çıktı. Halk, Hacer’i tanıyordu, çok seviyordu. Hacer Suriye’den çıktıktan sonra birçok insan yeni doğan çocuklarına Hacer adını verdi” dedi.
‘Yakalandıktan sonra işkence gördü’
Hacer’in 1992 yılının Eylül ayında Türkiye’ye geçtiğini ve 3 yıl köylerde halkın içinde çalışma yürüttüğünü ifade eden Xezal, şöyle devam etti: “3 yıl sonra tutuklandı. Çukurca’nın bir köyünde yakalanmıştı. Oradan Diyarbakır’a götürülmüş. 2 ay boyunca tek başına bir odada tutularak işkenceye maruz bırakılmıştı. Elleri Filistin askısına bağlı şekilde bekletilmişti. Sonra Diyarbakır Cezaevi’ne götürüldü. Hacer yakalandıktan sonra annem ve dayım onu görmeye kapalı görüşe gittiler. Sonra dayım bir kez daha görüşe geldiğinde dayımı da gözaltına aldılar. Bu yüzden biz 10 yıl boyunca Hacer’i ziyaret edemedik. Sonra Midyat’a götürdüler. Bize ‘gelsinler’ diye haber gönderince biz de görüşüne gittik. Midyat’tan sonra Gebze’ye getirildi. Efrîn’deki savaştan sonra ben buraya geldim. Görüşüne gidiyorum. İlk geldiğimde görüşe gitmek istedim ama kardeş olduğumuz ispat edilmediği için gidemedim. Sonra küçük kardeşim Türkiye’ye gelerek bir avukat buldu. Avukatla aile tablosunu Suriye’den isteyerek Türkçeye çevirdik. Kabul edildikten sonra görüşe gidebildim.”
‘Yaşadığım sürece mücadele edeceğim’
Hacer’in açlık grevine gireceğini gittiği bir görüşte öğrendiğini kaydeden Xezal, “Leyla Güven eylemine başladıktan sonra gittiğim görüşte Hacer bana ‘Xezal sana bir şey söyleyeceğim. Sakın üzülme, sakin ol. Eğer bana bir şey olursa da başın dik olsun. Ben yaşadığım sürece mücadele edeceğim’ dedi. ‘Ne oldu, anlat’ deyince ‘Süresiz-dönüşümsüz açlık grevine gireceğim’ dedi. Ben karşı çıktım, ‘Sen girmemelisin, başkası girsin. Zaten yıllardır cezaevindesin’ dedim. O da ‘Ben açlık grevine gireceğim. Eğer bu mücadelede bana bir şey olursa başınız dik olsun. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kırılması gerekiyor. Dışarıda da birçok insan giriyor’ dedi” ifadelerini kullandı.
‘Mücadelesinin arkasındayız’
“Babamız vefat ettikten sonra hepimizin gözü Hacer’de” diyen Xezal, “Cezaevindedir ama yine de onun sözünü dinleriz. Bütün ailemiz onun söylediği söze bakar. Hacer bizim için çok değerlidir. Düşününce kararının doğru olduğunu anladım. Mücadelesinin arkasındayız. Çünkü bu onun yaşamı, onun kararı. Benim ya da bizim onun mücadelesinin karşısında durma hakkımız yok. O yüzden onu destekliyoruz” diye konuştu.
Hacer’in her hafta annesini arayarak, “Annem bak az cezam kaldı, çıkacağım. Efrîn’i, Kürdistan’ı gezeceğiz. Kalan ömrümü annemle geçireceğim” diye moral verdiğini aktaran Xezal, “Annem açlık grevini öğrendiğinde çok üzüldü. Abilerim ve ablalarım ise ‘Onun kararı. 27 yıldır Suriye’den çıkmış. 6 yıl da Suriye’de mücadele etti. O artık bizim kızımız değil. Bizim onun kararını tartışma hakkımız yok. O mücadelenin bir neferidir’ dediler. Biz Hacer ne karar alırsa alsın onun yanındayız. Kararına saygı duyuyoruz” dedi.
‘Tecridin kaldırılması için kenetlenin’
Açlık grevinin 24’cü gününde Hacer’in ziyaretine giden Xezal, zayıfladığını ancak çok iyi olduğunu dile getrdi. Hacer’in “Benim için üzülmeyin benim için bir şey yapmayın. Bu tecridin kırılması için kenetlenin. Çember olun. Buna karşı çıkın” dediğini belirten Xezal, şöyle devam etti: “52 gündür açlık grevinde. Ama bizi telefonla aradığında biz ondan moral alıyoruz. Çok moralli, çok heyecanlı. ‘Biz faşizmi yıkacağız, tecridi kıracağız, önderliğimizi özgürleştireceğiz’ diyor. Ondan moral alıyoruz. Hacer’e bir şey yapamazlar. İradesi çok büyük, çok güçlü. Hacer tertemiz bir kalple, yürekle bu yolda yürüyor. Bana hep ‘Ben ölsem bir kez daha bu dünyaya gelirsem yine Kürt halkı için mücadele edeceğim’ diyordu. Mücadelesine bu kadar bağlı.”
‘Başaracaklarına inanıyorum’
Açlık grevi eylemlerinin başarıya ulaşarak tecridin kırılacağına inandıklarını söyleyen Xezal, “Bu tecrit böyle sonsuza kadar devam edemez. Tutsakların hedeflerine ulaşacağına inanıyorum. Tecridi kıracaklar. İnşallah özgürlüklerini de göreceğiz. Tüm Kürtlerin özgürlüğünü göreceğiz. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması için başlayan açlık grevleri ancak tecrit kalkarsa biter. Açlık grevindeki insanlara bir şey olsun istemiyoruz. O yüzden tek istediğim bu tecridin bir an önce kalkmasıdır. Türkiye’ye huzur barış gelmesidir. İnsanlar ölmeden, halk bu açlık grevine ses versin. Bütün Kürtler buna bir ses vermelidir. Tutukluların ailelerine, özgürlük isteyen herkese sesleniyorum. Eğer biz direnmezsek bedel ödemesek daha büyük bedeller ödeyeceğiz” çağrısında bulundu.