MAHUTAY-DER Eşbaşkanı: Açlık grevindeki tutsaklar tecrit ve işkencede

  • 09:02 26 Ocak 2019
  • Güncel
İSTANBUL- MAHUTAY-DER Eşbaşkanı Pınar Ceyhan, tutsakların açlık grevi eylemiyle birlikte cezaevlerindeki hak ihlallerinin arttığını belirterek, “Özellikle son iki haftadır artan hak ihlalleri, fiziksel işkenceye dönüşen uygulamaların bilgisi bize gelmeye başladı. Bazı cezaevlerinde tutsaklar hücrelere konulurken, bazı cezaevlerinde ise grevdeki tutsakların fiziksel olarak darp edildiği durumlar yaşanıyor” dedi. 
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi 80’inci gününde. Leyla'nın eylemine destek olmak amacıyla cezaevlerinde de 200’ün üzerinde tutsak, süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemini sürdürürken, dünyanın dört bir tarafından destekler gelmeye devam ediyor. 
 
Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (MAHUTAY-DER) Eşbaşkanı Pınar Ceyhan, cezaevlerindeki son duruma ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
'Bir öncülük üstlendiler' 
 
"Cezaevlerinde bu eylem bir direnişe, isyana dönüştü” diyen Pınar, Leyla Güven ve tutsakların tek talebinin tüm kesimleri etkileyen tecridin kaldırılması olduğunu vurguladı. Açlık grevlerinde 40'ıncı günden itibaren ağır sağlık sorunlarının baş göstermeye başladığını ifade eden Pınar, "Leyla Güven’in eylemi 80. gününde. Gittikçe kötüleşen bir sağlık sorunu yaşadığını söyleyebiliriz" dedi.
 
'Açlık grevlerinden sonra hak ihlalleri arttı' 
 
Cezaevlerinde kapasitenin çok üzerinde tutsak ve hükümlünün bulunduğunu kaydeden Pınar,  2-3 kişilik hücrelerde 6-7 tutsağın tutulduğunu aktardı. Pınar, "Cezaevi koşullarının çok ağır olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Yine bununla bağlantılı olarak cezaevlerinde açlık grevlerine girdikleri için, bu demokratik taleplerinden kaynaklı özellikle son iki haftadır artan hak ihlalleri, fiziksel işkenceye dönüşen uygulamaların bilgisi bize gelmeye başladı. Bazı cezaevlerinde tutsaklar çıplak bir şekilde hücrelere konulurken, bazı cezaevlerinde ise grevdeki tutsakların fiziksel olarak darp edildiği durumlar yaşanıyor. Bize gelen bilgilerden biri de açlık grevinde olan tutsakların, durumları, cezaevi koşulları ve sağlıklarıyla ilgili yazdıkları mektupların cezaevi idaresi tarafından dışarıya gönderilmemesi. Tutsakların dışarıyla olan temaslarının ortadan kaldırılmasıyla yeniden bir tecrit uygulaması yürütülüyor. Cezaevlerinin koşuları zaten oldukça kötüyken açlık grevinde olan tutsakların sağlık durumları da giderek kötüleşiyor. 16 Aralık'ta ilk grup olarak greve başlayan tutsaklar 42'nci gününde. 40'ıncı günden itibaren birçok sağlık sorunu zaten baş göstermeye başlıyor" ifadelerini kullandı.
 
'İmralı'da tecrit içinde tecrit uygulanıyor'
 
Kamuoyundaki tepkilerin artması üzerine kardeşi Mehmet Öcalan’ın İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüştürülmesine de değinen Pınar, şöyle dedi: "Mehmet Öcalan'ın Sayın Öcalan'la görüşmeye gitmesi 2016'yı düşündüğümüzde iktidarın verdiği bir refleks oldu ama o dönem ailesinden bir kişinin Sayın Öcalan'la görüşmesine izin verilerek bu büyük direnişin önüne geçilmeye çalışıldı. Bunu tutsaklar bildiği için bugün direnişlerini sürdürdüler. Sayın Öcalan zaten bir adada tecritte. Tecrit içinde tecrit uygulanıyor. Açlık grevindeki tutsakların hem avukatları hem de aileleri üzerinden edindiğimiz bilgilere göre, tutsaklar bu görüşmelerin düzenli olarak devam etmesi ve bağımsız heyetlerin adaya gitmesini, bir hükümlü hangi haklardan faydalanabiliyorsa Sayın Öcalan'ın da aynı haklardan faydalanmasını talep ediyor." 
 
‘Bu mücadelenin başarıya ulaşması tüm toplumun yararına olacak’
 
Açlık grevindeki tutsakların moral düzeylerinin çok yüksek olduğunu, yürüttükleri direnişin dışarda demokratik kamuoyu tarafından da sahiplenilmesine dönük yoğun öneri ve taleplerinin olduğunu ifade eden Pınar, "Biz de tutuklu aileleri olarak cezaevindeki arkadaşlarımızın, ailelerimizin girdiği bu büyük eylemin dışarıda duyulması, sahiplenilmesi ve amacına ulaşması için demokratik olarak ne gerekiyorsa yapmaya dönük çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Talepler çok demokratik, barışçıl. Eylemler yalnızca Türkiye'deki cezaevi koşullarına ya da Sayın Öcalan'ın içerisinde bulunduğu koşullara ilişkin değil, Türkiye'de bir bütünen daralmışlığa karşı tecridin kaldırılmasına dönük bir direniş sesidir, mücadeledir. Bu mücadelenin başarıya ulaşmasının sadece cezaevleri değil, Türkiye'deki tüm halkların, toplumun yararına olacağını düşünüyoruz" dedi.