‘Demokrasi mücadelesi verenler nerede?'

  • 09:02 22 Ocak 2019
  • Güncel
İZMİR- Tecride karşı Leyla Güven ve tutsakların açlık grevi eyleminin daha fazla sahiplenilmesi gerektiğini ifade eden İzmir’deki kadınlar, “Tecrit Kürt’ü Türk’ü Laz’ı ayırt etmiyor. Herkese yayılıyor. Demokrasi adına mücadele verenler konu Kürtler olunca ‘teferruattır’ diyor ve imha politikasını desteklemiş oluyorlar. Oysa birlikte mücadele ederek bu konuda başarı sağlanır” dedi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle açlık grevine başlayan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven ile 200'ün üzerinde tutsağın süresiz-dönüşümsüz eylemi devam ediyor. 
 
Tecrit kaldırılmadan Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun sorunlarının çözülmeyeceğini belirten kadınlar, Leyla’nın talebini sahipleniyor. 
 
‘Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir insanlık suçu yok’
 
Leyla Güven’in tecridin kaldırılması için hayatını ortaya koyduğunu ve şu an risk teşkil eden bir aşamada olduğunu belirten Nurgül Beyaz, tüm muhalefetin derhal harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Nurgül, “Kadınlarımız gerçekten güçlü ve Leyla Güven’e güç vermeli. İnsan hakları mücadelesi verenler, sosyalistler, HDP’liler direnişe destek vermeli. Çünkü Leyla Güven’in yaşaması için bu şart. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir insanlık suçu yok. Bu uygulamayı kınıyoruz. Kürt halkına yıllardır tecrit uygulanıyor. Bu aslında bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur” dedi.
 
‘Tecrit Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı ayırt etmiyor’
 
Tecridin devletin korkusunu yansıttığını kaydeden Müzeyyen Cankul, hayatın her alanına yansıyan tecridin cezaevlerine iki kat yansıdığını vurguladı. Tecridin Kürt halkına uygulanan inkar ve imha politikalarının bir parçası olduğunun altını çizen Müzeyyen, “Benim Antep Cezaevi’nde oğlum var. Onlar da destek oluyordu açlık grevlerine. Tecrit Kürt’ü Türk’ü Laz’ı ayırt etmiyor. Herkese yayılıyor. Ama önce Kürtlere uygulanıyor. Doğan Güreş, Tansu Çiller, Mehmet Ağar zamanında da partililerimiz içeriye alınmıştı. Diğer devletlerin istediklerini yaptılar, kukla oldular. Onlar gitti ama Kürt halkı yine de direnmeye devam etti. Hafızalarda Diyarbakır Cezaevi’ndeki direniş kaldı” diye konuştu. 
 
‘Dışarıdakiler daha fazla tepki göstermeli’ 
 
Dışarıdaki insanların daha fazla tepki göstermesi ve basının bu konuyla daha fazla ilgilenmesi gerektiğinin altını çizen Nilgün Akdağ da, “Leyla Güven gibi Kürt halkını ve demokrasiyi temsil eden vekillerin tutuklanması, Kürt halkının iradesini yok saymaktır. Avrupa devletleri de bütün dünya da bu haksızlıklar karşısında sessiz kalıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Açlık grevlerine sessiz kalmak imha politikalarını desteklemektir’
 
İktidarın ve medyasının gündemi farklı konularla meşgul ettiğini ifade eden Emine Kaçar ise, şöyle dedi: “Sistem yalnızlaştırma, yok sayma politikası güdüyor. Bu tecrit burada kalmaz. Diğer halkları da ve bütün demokrasi mücadelesi verenleri de etkiler. Maalesef sistemin verdiği korku ve panik nedeniyle kimse yanımızda yok. Korku politikasıyla sindiriliyorlar. Türkiye sol hareketinin desteklemesi gerekirken yalnızlaştırıyorlar. Demokrasi adına mücadele verenler konu Kürtler olunca ‘teferruattır’ diyor ve imha politikasını desteklemiş oluyorlar. Oysa birlikte mücadele ederek bu konuda başarı sağlanır. Yoksa gelip onları da bulur. Bugün bize olan yarın diğer demokrat kesimlere olacaktır. Kendilerini gizleyemezler. Ama mutlaka başaracağız.”