Sosyalist düşünceye adanan bir yaşam: Rosa Luxemburg

  • 09:02 14 Ocak 2019
  • Portre
Sibel Özalp
 
İZMİR - Büyük yazar, devrimci, teorisyen, filozof, baş eğmeyen ve asiliği yaşamsallaştıran kalem ustası Rosa Luxemburg. Rosa'nın adı, proleter devrimin büyük kitabında sonsuza kadar yer alacak. 15 Ocak 1919'da korkunç bir biçimde katledilen Rosa, 100 senedir aramızda değil. 
 
Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) öne çıkmış isimlerinden birisi olan Rosa Luxemburg, o dönemde bilinen Marksistlere bakıldığında, düşünce ve ifade özgürlüğüne en çok önem veren, bütün alanlarda erkeklerin tartışılmaz hâkimiyetinin olduğu dönemde özgün düşünceleriyle tek başına ayakta kalmayı başaran bir kadın. Rosa bir kadın olarak öteden beri politikanın erkeklere özgü bir alan olduğuna dair sürdürülen ön yargıyı kendi eylemiyle yıkmış ve devrimci mücadelenin en ön saflarında kadın kimliğiyle yer alabilmiş bir savaşçıydı. Rosa, kadınlara atfedilmiş değerler ve uğraşlarla, erkeklere ait olduğu kabul edilen değerler ve uğraşların özel bir sınıfsal çıkara uygun olarak birbirinden farklı kılındığı bir dünyada, bu iki cins arasında yapay olarak çizilmiş kaba ve kalın tarihsel sınırı kırıp aşmış ve kadın cinsiyetine özgü klasik tanımlamaları altüst etmiştir.
 
Rosa, ilk kez etnik ayrımcılıkla karşılaşır
 
Rosa Luxemburg 1871 senesinin 5 Mart'ında Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Polonya'da doğdu. Lina ve Elias çiftinin beş çocuğundan en küçüğü olarak dünyaya gelen Rosa'nın annesi Lina, ünlü din bilgini Rabbi Zerecha Halevi'ye kadar giden rabbilerin torunlarındandı. Babası ise Zamosc  şehrinde ünlü bir tüccardı. Rosa 3 yaşındayken antisemitizm ve ekonomik zorunluluklar nedeniyle ailesi Varşova'ya taşınmak zorunda kaldı. 10 yaşına kadar evde öğrenim gören Rosa, annesinin desteğiyle okuma yazma öğrendi ve 1880 senesinde Rus Kız Ortaokulu'na yazıldı. Okula yazılabilmek için ise Rosa'nın Yahudi kimliğinden dolayı yüksek bir puan alması gerekiyordu. Rosa, ilk kez etnik ayrımcılıkla karşılaştı. Rosa’nın sorgulayan ve araştıran yanı o yıllarda açığa çıktı. Varşova'da lise öğrencisiyken arayışları sonucu sosyalizm ile tanıştı ve illegal politik çevrelerde yer aldı. 
 
18 yaşında İsviçre'ye iltica etti
 
Lise öğrencisiyken Varşova gettosunda birçok kişinin katledildiği Yahudi soykırımına tanık oldu. Yakınındaki kalede aralarında genç kadınların da olduğu devrimci sosyalistlerin nasıl hücrelere atıldığını, taş ocaklarında çalıştırıldıklarını ve asıldıklarını gören Rosa, okul döneminde "Bütün ıstırapları, tüm o gizli, acı gözyaşlarını, karnı tokların vicdanına yüklemek istiyorum" diye Lehçe bir  şiir kaleme aldı. Genç Polonyalı sosyalistlerin kurduğu Proletarya Partisi'ne katıldı ve Çarlık gizli polisinin takibinden kaçmak ve eğitimini sürdürebilmek için 18 yaşında İsviçre'ye iltica etti. 
 
Almanya, Avusturya ve Rusya'da devrim gerçekleşirse Polonya özgür olabilirdi
 
Avrupa'da kadın öğrencilere kapısını açan tek üniversite olan politik açıdan da ilginç ve geniş kütüphaneye sahip olan Zürih Üniversitesi'ne yazılan Rosa, ilk sene üniversitenin felsefe bölümüne başladı. Burada felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik öğrenimi gördü. Hayatında büyük etki bırakacak isimlerle tanışan Rosa, başta USPD Başkanı August Bebel olmak üzere, Clara Zetkin, Karl Kautsky gibi Marksistlerle yakın ilişkiler geliştirdi. 1893'te Paris'te Polonyalı sosyal demokrat dergi 'İşçi Davası'nı çıkarmak üzere üniversite eğitimine ara verdi. Bir yıl sonra, Polonya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin ilk illegal kongresi Varşova'da gerçekleştirildi. Rosa, Leo Jogiches ile birlikte partinin lider kadroları arasında yer aldı.
Ardından Zürih'te öğrenimine devam eden Rosa, 1898 yılında 'Polonya'nın Endüstriyel Gelişimi' tezi ile doktorasını tamamladı. Özgür bir Polonya için çalışmalarına devam etse de onun kafasındaki tabloda Almanya, Avusturya ve Rusya'da devrim gerçekleştiği takdirde Polonya özgür olabilirdi. Bu tablo milliyetçi bir çizgi çizen Polonyalı sosyalist grupların ve Polonya Sosyalist Partisi'nin ondan uzaklaşmasına neden oldu. Daha sonra bu görüşleri Rus sosyalist çevrelerle de ilişkisinin bozulmasına yol açacaktı.
 
Rosa, SPD'nin aktif üyesi olur
 
Rosa, 1898'de Gustav Lübeck ile kâğıt üzerinde evlilik yaparak Berlin'e gitti. 24 Mayıs günü SPD'nin Katzbach Sokağındaki parti bürosuna başvurdu ve kendisini karşılayan Ignaz Auer ile uzun bir görüşme yaptı. Ignaz, Rosa' ya SPD'nin El Kitabı'nı verdi ve onu parti adres defterine kaydetti. Böylelikle Rosa artık sadece yasadışı Polonya partisinin değil, aynı zamanda yasal SPD'nin de bir üyesiydi. 1900 yılına gelindiğinde Rosa'nın fikirleri tüm Avrupa'da sosyalist çevrelerde büyük yankı uyandırmakta, yazdığı makaleler ilgi görmekteydi. 'Sosyal Reform ya da Devrim' broşürü ile partide süren revizyonizm tartışmasına katıldı ve Eduard Bernstein'in revizyonist çizgisine karşı devrimci çizgiyi savunan Rosa, reformistlerin partiden ihraç edilmesini talep etti.
 
'Krala hakaret'ten üç ay hapse mahkûm edildi
 
İlk çalışmasını yapmak üzere madencilerin bulunduğu Königshütte, Katscher, Gleiwtz gibi kasabalara giden Rosa, büyük başarılar elde etti. Rosa, artık parti adına sürekli yollarda ve ülkenin her tarafına düzenlenen seçim toplantılarına katılıyordu. Alman militarizminin yükselen değer olması Rosa'yı ziyadesiyle rahatsız ediyordu, bu konuda partiyle de ters düşmüştü. 1904'ün Ocak ayında 'Krala hakaret'ten üç ay hapse mahkûm edilirken, Rosa ile beraber 22 Ocak 1905 senesinde 140 bin gösterici, barışçıl bir biçimde Petersburg'daki Kış Sarayı'na doğru yürüyüp Çar'a istek mektubu verecekleri zaman kurşunlarla karşılandı. Binlerce insanın öldüğü yürüyüşte sayısız insan yaralandı. Bu vahşet, müthiş bir protesto grevine ve köylülüğün Çarlık'a karşı ayaklanmasına neden oldu.
 
1906'nın Aralık ayında ise Weimar'da 'sınıf düşmanlığını körüklemek' suçundan üç ay hapse mahkûm edildi. Aldığı hapis cezaları Rosa'yı yıldırmadı, faaliyetlerine devam etti. 1907 yılında Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin Londra'da yapılan 5'inci Kongresi'ne katıldı ve Ekim ayında Berlin'de SPD Parti okulunda eğitmenliğe başlayarak ekonomi ve Marksizm öğretmeye başladı. Öğretmenler arasında eğitim veren tek kadın ise Rosa oldu.
 
Frankfurt'taki mitingde askere gitmeyi reddetme çağrısı yaptı
 
1910 senesinin başlarında halk arasında silahlanmaya, ekonomik krize ve adaletsiz Prusya seçim yasasına karşı sesler yükseldi ve ülkenin her yerinde güçlü yürüyüşler yapıldı. Rosa'nın savaşa karşı sert tutumu, evrensel barış söylemi Alman hükümetinin tepkisini çekti. Soruşturmalar, kişiliğine yönelik baskılar giderek arttı. Genel grevin mücadele silahı olarak kullanılması sorunu başta olmak üzere politik görüş ayrılıkları nedeniyle de Karl Kautsky ile yollarını ayırdı. 1913 yılında Frankfurt'ta düzenlenen bir mitingde askere gitmeyi reddetme çağrısı yapması üzerine yaptığı bu çağrı nedeniyle hakkında bir yıl hapis istemiyle dava açıldı. 
 
Düsseldorf'ta 'vatana ihanet' suçundan yargılandı
 
5 Ağustos 1914'de Karl Liebknecht ile birlikte sonradan Spartakusbund (Spartaküs Birliği) adını alacak Internationale grubunu kurdu. 1915'in Şubat ayında hakkındaki davanın sonuçlanmasıyla Rosa cezaevine konuldu, Temmuz'da ise Düsseldorf'ta 'vatana ihanet' suçundan yargılandı. Bir süre sonra serbest bırakılan Rosa, ardından iki buçuk sene boyunca sırasıyla Berlin-Alexanderplatz Polis Tutukevi, Berlin-Barnim Sokağı Kadın Cezaevi, Posen yakınlarındaki Wornke Kalesi ve Breslau Cezaevlerinde kaldı.
 
KPD kuruluş toplantısında son konuşmasını yaptı
 
Ardından Internationale grubunun devlete karşıt tutumu yüzünden 1916'da hapis cezasına çarptırıldı. 1918 Kasım'ında Rosa hapisten çıktı ve Berlin'e giderek Spartakusbund'un yayın organı 'Rote Fahne' (Kızıl Bayrak) gazetesinin yazı işlerinde çalışmaya başladı. Faaliyetlerine devam eden Rosa, Almanya Komünist Partisi (KPD) kuruluşuna da katıldı. 31 Aralık 1918 günü Alman Komünist Partisi'nin kuruluş toplantısında son konuşmasını yaptı. 5 Ocak günü Spartaküs Ayaklanması (Ocak Ayaklanması) sırasında tutuklanma tehlikesi nedeniyle sürekli ikamet değiştirmek durumunda kaldı. 
 
'Vardım, varım, var olacağım!'
 
15 Ocak 1919'da ise Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht Berlin'de tutuklandılar. Karl ağır işkencelerden sonra vurularak katledilir. Rosa ise kaldığı otelden dışarıya sürüklenerek çıkarılır ve dövülerek arabaya koyulur. Arabada aldığı darbeler sonucunda katledilen Rosa, Landwehr kanalına atılır. 31 Mayıs 1919'da kanaldaki havuzlardan birinde bir kadın cansız bir şekilde bulunur. Mathilde Jacob tarafından o kadının Rosa Luxemburg olduğu teşhis edilir. Rosa, 13 Haziran 1919'da Friedrichsfelde mezarlığına Karl'ın yanına defnedilir. Hayatını sosyalizme adayan, adı devrimin tarihinde sonsuza kadar yazacak olan Rosa'nın içinde herkesi sevmesine izin verilecek bir toplum düzeni ideali yaşamaya devam eder. 
 
Rosa'nın Alman Komünist Partisi'nin kuruluş toplantısında yaptığı son sözleri devrime dairdi: "Berlin'de asayiş sağlandı! Ey kör zalimler! Sizin 'düzeniniz' kumdan zemin üzerine kurulu. Devrim daha yarın gümbürtüyle ayağa kalkacak yeniden ve yüreklerinize korku salan borazanlarla ilan edecek: Vardım, varım, var olacağım!"
 
Rosa'nın ardından
 
Rosa'nın ve Karl'ın ölümünün ardından 1968 olaylarında öğrenciler eylemlerinde Rosa'nın resimleri olan pankartlar taşıdı. Alman Posta İdaresi 1974'te Rosa'nın resmi basılı bir pul hazırladı, 1980'de Rosa ve Karl anısına Landwehr kanalına yerleştirilen anı levhası defalarca tahrip edildi. Her sene ise Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'in katledilişlerinin ölüm yıl dönümü olan 15 Ocak'ta on binlerce insan Friedrichsfelde Sosyalistler Mezarlığı'nı ziyaret etmeye devam ediyor.