Nesrin’in ateşinde tecride karşı durmak…

  • 09:11 18 Kasım 2017
  • Portre
Piroz Zırığ
 
DİYARBAKIR - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit akıllara 2000'li yıllarda uygulanan politikaları getiriyor. Tabi birde o dönemki direnişleri… Bu direnişçilerden biri olan ve bedenini ateşe vererek tecride karşı cevap olmak isteyen Nesrin Teke’nin “Keşke O’na canımdan başka verecek bir şeyim olsaydı” dediği Abdullah Öcalan için eylemler sürüyor. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'dan, kardeşi Mehmet Öcalan'la 11 Eylül 2016 tarihinde yaptığı görüşmeden sonra haber alınamadı. 18 yıldır devam eden tecrit sürecinde Abdullah Öcalan pek çok hak ihlaline maruz bırakıldı. Abdullah Öcalan’ın 17 Kasım 2009 tarihinde kaldığı odası değiştirilerek 12 metrekarelik hücreye alındı. Abdullah Öcalan’a göre bu bir ‘öldürme’ girişimiydi. Son olarak sosyal medyada yaşamını yitirdiğine dair çıkan haberlere ilişkin hala tatmin edici bir açıklama yapılmadı. Yaşanılanlar akıllara 2000’li yıllarda başlayan eylemleri hatırlatırken, Kürt halkı yaşananları halka yapılmış bir darbe olarak nitelendiriyor. 
 
2000 senesinde Abdullah Öcalan'dan haber alınmamasına karşı bedenini ateşe verenlerden biri de Özgür Halk Dergisi Diyarbakır Temsilcisi Nesrin Teke olmuştu. 2 Haziran 2000 tarihinde bedenini ateşe veren Nesrin’in Abdullah Öcalan'a olan bağlılığı ilkokulda başlıyor. Diriliş Dergisi sayesinde PKK ile tanışan Nesrin, 13 yaşından 19 yaşına kadar çeşitli eylem ve etkinliklerde ön saflarda bulunuyor. Nesrin henüz 18 yaşındayken Özgür Halk Dergisi'nin Diyarbakır temsilciliği görevini üstleniyor.
 
‘Fikir ve ideolojik büyümek…’
 
Nesrin kendisini ideolojik anlamda donatmayı hedef olarak seçmişti. Annesi Nesrin’in çantasında Leyla Qasim'in idam edildiği fotoğrafı taşıdığını görünce sitem ediyor ama Nesrin annesine şu cevabı vererek ‘büyümenin’ ne anlama geldiğini anlatıyor: "Bu dergileri neden okumam gerektiğini biraz büyüyünce anlarsın. Yaş olarak büyümekten söz etmiyorum. Fikir ve ideolojik büyümekten söz ediyorum."
 
Nesrin, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde yaşadığı dönemlerde mahalleye gelen iki gerillanın infazı üzerine polislerin kutlama yaparcasına attıkları zafer çığlıklarına karşı isyan edip 3 gün odasında yas tutuyor. O dönem henüz 15 yaşında olan Nesrin, lise ikinci sınıftayken okul bahçesinde arkadaşlarının gözaltına alındığını görünce dönemin JITEM’ci polislerine yumruk atan kadın olarak hafızalarda yer ediniyor. 
 
‘Konuşamıyorduk dilimiz, sesimiz oldu’
 
Lise öğretimini başarı ile bitiren Nesrin, üniversite sınavlarına hazırlandığı dönemde Özgür Halk Dergisinin Diyarbakır temsilciğini üstleniyor. Nesrin, Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesi, bu komplodan sonra tecrit koşullarında tutulduğu ve sağlık sorunları yaşanmasına karşı duyduğu öfkesini ailesine haykıyor: "Görmüyorduk gözümüz oldu. Duymuyorduk kulağımız oldu. Konuşamıyorduk dilimiz, sesimiz oldu. Nasıl olur da Önderlikle görüşemiyoruz derler.”
 
Bu haykırışın ardından bedenini ateşe veren Nesrin, "Biji PKK", "Biji Serok Apo" ve "Kes nikare roja me tari bike" sloganlarını haykırmaktan vazgeçmiyor.Sloganları duyarak odaya gelen annesi, babası ve küçük kardeşi yanan bedeni söndürmeye çalışsa da Nesrin buna izin vermiyor. 
 
‘Aklıma koydum mu yaparım!’
 
Dicle Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan ve tedavi altına alınan Nesrin, kararlılığından bir adım geri atmıyor.  Hastanede, ‘Kemik kıran lakaplı’ polis amiri Bülent'in Nesrin'in üzerine yürüyerek "Nesrin hanım bunu da mı yapacaktınız?" sorusuna karşılık ağır yaralı olan Nesrin, "Sen beni tanımıyor musun ben aklıma koydum mu yaparım" diyerek cevap veriyor.
 
‘Barışı baltalamak istemedim’
 
Bu kısa diyalogdan 20 dakika sonra Nesrin'in Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesinde tedavi edilmeyeceği ailesine haber veriliyor. Hemen Adana'ya sevk edilen Nesrin, oradaki hastaneler tarafından kabul edilmeyerek, özel bir hastaneye yatırılıyor. 28 gün tedavi altında kalan Nesrin,neden bedenini ateşe verdiğine dair sorulara, "Bedenimi bir bomba yapıp düşman arasında patlayabilirdim. Ancak barış süreciydi. Barışı baltalamak istemedim" diyor.
 
‘Canımdan başka verecek bir şeyim olsaydı'
 
28 günlük tedavi sürecinde görüşmelerin sağlandığı Abdullah Öcalan'ın avukatları aracığıyla gönderdiği mesaj Nesrin'e iletiliyor. Abdullah Öcalan'ın Nesrin'i selamladığı ancak gerçekleştirdiği eylemi tasvip etmediği ve yanlış bulduğu iletiliyor. Nesrin bunun üzerine, "Selamları beni çok mutlu etti. Lakin bedenimi ateşe vermekten başka bir seçeneğim yoktu. Keşke O’na canımdan başka verecek bir şeyim olsaydı" diyerek mesaja karşılık veriyor.
 
28 gün sonunda durumu iyiye doğru giden ancak aniden ameliyata alınan Nesrin, 29 Haziran'da yaşamını yitiriyor. Nesrin yaşamını yitirmeden hemen önce babasından son kez , 'Gülsün kokun nerede, ağaçsın gölgen nerede,  welatsın hani Kürdistan nerede' stranını söylemesini isteyerek sonsuzluğa yürüyor...