Barışın ve kadın mücadelesinin kült ismi: Bertha Von Suttner

  • 09:03 28 Ağustos 2021
  • Portre
 
Marta Sömek
 
İSTANBUL - Ömrünü barış mücadelesine adayan ve Nobel Barış Ödülü’nü alan ilk kadın Bertha Von Suttner’ın, ilmek ilmek örerek kadın erkek eşitsizliğini aşan yegane hayatına ışık tutuyoruz. Barışın meşalesini yakan kültlerden biri olan Bertha’nın, 1914’te Viyana’da hayata gözlerini yumarken dahi son sözleri, “Silahları bırakın! Bunu herkese söyleyin…” olmuştu.

Bertha Von Suttner, 9 Haziran 1843’te dönemin Bohemya Krallığı, bugünün ise Çek Cumhuriyeti olarak bilinen bölgede, Prag’da doğar. Varlıklı ve aristokrat bir aileye sahip olan Bertha, aristokrasinin gerektirdiği dönem koşullarıyla yetiştirilerek yeni diller öğrenmek ve sanat bilgisini derinleştirmek açısından nitelikli bir eğitim alır. Çocukluğundan itibaren müziğe özel bir eğilimi olan Bertha, operaya ayrıca ilgilidir. Doğup büyüdüğü dönem ve coğrafya da aslında ona sanatla ilgilenmesi için oldukça imkan tanıyabilecek bir kapasiteye sahiptir.

Mürebbiye başlangıcı
 
Çocukluğunda müzikle ilgilenen Bertha‘nın operacı olma hayalleri buna rağmen gerçekleşemez. Bertha öğrendiklerini ve bildiklerini çevresiyle paylaşmayı seven, hatta bunu kendine görev edinen bir karaktere sahiptir, bu nedenle de mürebbiye olmaya karar verdiği düşünülmektedir. Kendi çağında kadınların zaten başka bir meslek tercih etmesinin pek mümkün olmaması da bir diğer neden arasında yer alıyor. Avusturyalı Baron Von Suttner’in dört kızına mürebbiyelik yapmaya başlayan Bertha, ailenin evine taşınır. Taşındığı evde Arthur Gundaccar’la tanışır ve aşık olur fakat ailesi Arthur’dan büyük olduğu gerekçesiyle bu ilişkiye engel olur.
 
Viyana’ya geri dönüş
 
Bertha, Arthur’un ailesinin çıkardığı engel nedeniyle yeni bir iş bulma ümidiyle Paris’e taşınır. Paris’te gördüğü bir gazete ilanıyla Bertha’nın tüm hayatı çok farklı şekillenir. İşlerine yardımcı olması maksadıyla bir asistan arayan Nobel’in kurucusu kimyager Alfred Nobel’in yanında sekiz gün çalışan Bertha, Nobel’e bir mektup bırakarak aşık olduğu Arthur’un yanına döner. Bertha, Paris’te görece rahat bir yaşamdan vazgeçmesi ve engellerle dolu bir serüvene atılmasına dair şunları aktarır: ‘’Çok değerli pırlanta bir haçım vardı. Onu bozdurmaya gittim. Aldığım parayla otel faturasını ödedim, bir sonraki Viyana ekspresine bilet aldım ve bir miktar da nakitim kaldı. Dayanılmaz bir baskı altında, rüyadaymışım gibi hareket ediyordum. Delilik olduğunun farkındaydım, belki de bir mutluluktan kaçıp bir mutsuzluğun kollarına atıyordum kendimi. Tüm bunlar bilincimde şimşek gibi çakıyordu, fakat yapamıyordum, başka türlü davranamıyordum…’’
 
Barışa adanan ilk yol
 
Nobel’in yanından ayrılsa da daha sonra iki yakın arkadaş olan Bertha, ailelerinin baskıları nedeniyle Arthur’la kimseye haber vermeden evlenir ve 10 yıl kadar Kafkasya’da yaşar. Gençliğinde savaşın kötü ve zaruri bir durum olduğunu düşünen Bertha, Arthur ile geçimlerini yazarlıkla sağlarken savaşlara da tanıklık eder. 1885 yılında aileleriyle barışan Bertha ve Arthur, Güney Avusturya’daki Harmannsdorf çitliğine yerleşerek topraklarına geri dönmenin mutluluğunu yaşar. Ardından ise Bertha’nın kendisini barışa adayacağı yolu oluşmaya başlar, zira 1859, 1864, 1866 ve 1870’te dört ayrı savaş görür. 1886-87 kışını Paris’te geçiren Bertha ve Arthur burada yazar, hukukçu ve siyasetçilerle bir araya gelir ve yeni bir savaşın kapıda olup olmadığını tartışır.
 
Barışın romanı: Silahları Bırakın!
 
Paris’teki bu toplantıları sırasında Bertha’ya 1880’den bu yana Londra’da bir barış hareketinin olduğu ve bu hareketin uluslararası sahada barışı tesis etmeyi amaçladığı söylenir. Barışı önceleyen Bertha, artık toplumsal boyutta da harekete geçme vaktinin geldiğini düşünür ve böylelikle dünyaca ünlü ‘’Die Waffen Nieder!’’ (Silahları Bırakın!) romanını yazar. “Silahları Bırakın!” romanı, üç-beş sene boyunca aralıklarla dört savaş yaşanan o günün dünyasında büyük bir yankı uyandırır. Yazarın, akademisyen titizliğiyle araştırmalar yaparak yazdığı eser daha sonra 12 dile de çevrilir.
 
Kadın erkek eşitsizliğini aşan yegane kadınlardan biri
 
Romanına Tolstoy gibi büyük isimlerce gelen övgülerin yanı sıra, kendisi ve mücadelesiyle alay edenler, barış talebini küçük görenler de olur fakat Bertha’nın düşünceleri ve enerjisini etkileyemez. 1891’de Viyana’da Barış Derneği’nin Avusturya kolunu kuran Bertha, ilk döneminde de derneğin başkanlığını yapar. İsviçre’nin Bern kentinde de ‘’Bern Barış Bürosu’’nun kurulması için çalışmalar başlatan yazar, 1892’de Berlin’de de Barış Derneği kurar. İsminde ‘’barış’’ın geçtiği, uzlaşmayı önceleyen bir konferansta kadınların olmaması Bertha için bu amacın yetersizliğini gözler önüne serer. Her ne kadar dönemde hala kadınlar ikinci planda tutulsa da Bertha, kadın erkek eşitsizliğini aşan yegane kadınlardan biri olur.
 
‘İnsanca politika!’
 
Bertha, 1899’da Lahey Barış Konferansı’na katılan tek kadın olur ve bu anlamda da aslında iki mücadelenin simgesi haline gelmiş olur: Savaş karşıtlığı ve kadınların eşitlik mücadelesi. Yazar, kadınların eşitliği bağlamında oy hakkı üzerine ise şunları söyler: ‘’İşçi kadınlar Viyana’da kadınların oy hakkı için dev bir gösteri düzenlediler. Binlercesi, büyük bir düzen ve sessizlik içinde caddelerden geçti. Gartenbau salonunda konuşma yaptılar. Bu arada Adelheid Popp da şunları söyledi: ‘Aynı zamanda cinayetlere, kardeşin kardeşi vurduğu savaşlar için milyonların harcanmasına karşı da savaş vermek istiyoruz. Ölümcül silahlanmanın son bulmasını ve bu milyonların halkın ihtiyaçları için harcanmasını istiyoruz!’ Kadınca politika mı? Hayır: İnsanca politika!’’
 
‘Silahları bırakın! Bunu herkese söyleyin…’
 
Kısa sürede barışın ve barışın meşalesini yakan kültlerden biri olan Bertha Von Suttner, yakalandığı ağır bir hastalık nedeniyle 21 Haziran 1914’te, Birinci Dünya Savaşı’na çok az kala Viyana’da hayata gözlerini yumar. O dönem bir başka barış savunucusu, Alman Barış Hareketi’nin kurucularından Alfred Hermann Fried’e göre Bertha’nın son sözleri şöyledir: “Silahları bırakın! Bunu herkese söyleyin… herkese…”