'Ucube fotoğrafçısı': Diane Arbus

  • 09:01 25 Ağustos 2021
  • Portre
 
Marta Sömek
 
İSTANBUL - Yaşamı boyunca striptizciler, karnaval sanatçıları, çıplaklar, cüceler, çocuklar, kadınlar gibi çok çeşitli konularda çalışan ve portre fotoğrafçılığında çığır açan Diane Arbus, bir puzzleın parçalarını tamamlar gibi insanların yok saydıkları, dışladıkları kişileri fark edip, arkadaşlık kurup fotoğraflayarak adeta onların sözcüsü oldu.
 
1923 yılında varlıklı bir Yahudi ailenin çocuğu olarak New York'ta dünyaya gelen Diane Arbus’un babası David Nemerov Rus bir göçmen, annesi Gertrude ise Fifth Avenue’da yer alan Russek Kürk Dükkanı’nın sahiplerinin kızıydı. Diane, hayatı boyunca depresif bir yaşam sürdü. Bu depresif ruh halinin kökenine bakıldığında Diane'in korumacı bir ortamda adeta steril bir faunusta büyütüldüğü biliniyor. Diane bu durumu, “Acı çektiğim ve beni bu duruma sürükleyen olguların biri de hiçbir zaman güç koşulları hissetmemiş olmak ve gerçek yaşamın dışına itilip sanal bir ortamda yetişmiş olmaktı” sözleriyle açıklar.
 
Kaotik dünyayla kurulan fotografik köprü 
 
Diane yıllar boyu gelgitlerinin sürdüğü ruh hali ile kendine, ideal dünya arasında tuhaflıkların sürdüğü kaotik dünyayla köprü kurar ve bu köprüyü yaşamının son anlarına dek elinde kamerası ile sürdürür. 13 yaşındayken babasının dükkanında çalışan Allan Arbus ile tanışan Diane, 18 yaşında evlenerek Allan ile birlikte moda fotoğrafçılığı yapmaya başlar. Doon ve Yolanda isimli iki kızları olan Allan ve Diane 1959 yılında ayrılır, 1969’da da boşanır. Eşiyle ayrılmadan önce birlikte çalıştırdıkları stüdyonun sanat yönetmenliğinden ayrılıp tek başına fotoğraf çekmeye başlayarak kendi sanat yolunu çizen Diane, 1960’lı yıllarda Esquire ve Harper’s Bazaar’da yayınlanan ‘farklı’ fotoğrafları ile popüler olur. 
 
'Ucube fotoğrafçısı'
 
Tuhaf ve gizli bir iç karartıcılığı olan fotoğraflarındaki özneleri, toplumun dışına itilmiş insanları bulmak için insanları evine kadar takip eden, onlarla konuşan ve saatlerini harcayan Diane aynı zamanda, fotoğrafa konu edindiği kişilerin toplumda taktıkları maskenin ardındaki ruh dünyalarını çekmeye çalışır. İnsanlar tarafından ucube olarak görülen kişilerin görünenin ardındaki yüzlerini objektifinden yansıtan Diane, ‘freak photographer’ (ucube fotoğrafçısı) olarak adlandırılmaya başlar. Diane'in hayatı boyunca "tuhaf" insanları aramasının sebebi bu insanların içinde sakladıkları maskesiz, gizli yüzü ortaya çıkarma, onları kendi bilinci ve ruh haliyle çatıştırarak kadrajına alma isteği oldu. 
 
Diane'in fotoğraf felsefesi
 
Diane'in fotoğraflarındaki insanlar poz vermekten çok varoluşlarının temelindeki görünüşü ortaya çıkararak, fotoğrafı çekenle işbirliği içinde daima en doğal hallerini sergiledi. Diane'in fotoğrafları incelendiğinde her bir kare ve her bir portre için olağanüstü emek verdiği görülür. Merak konusu olan bir diğer konu da neden bir transın, Diane'in kendisini takip etmesini, onunla arkadaşlık kurup o dönemde "sapkın" olarak görülmesine karşın fotoğraflarının çekilip yayınlanmasına izin vermesiydi. Bunun yanıtı ise Diane'in fotoğraf felsefesinde yatar, fotoğrafladığı her canlı onun ruh dünyasının ve varoluşunun bir parçası, aynası oldu. 
 
Puzzle’ın parçalarını tamamlar gibi fotoğrafladı
 
Striptizciler, karnaval sanatçıları, çıplaklar, cüceler, çocuklar, kadınlar, çiftler, ileri yaştakiler ve orta sınıf halklar gibi çok çeşitli konularla çalışan Diane, bir puzzle’ın parçalarını tamamlar gibi insanların yok saydıkları, dışladıkları varlıkları fark edip onlarla arkadaşlık kurup fotoğraflayarak adeta onların sözcüsü oldu. Tüm bu yok sayılan insanların sözcüklerle ifade edemediklerini kadrajında dile getiren Diane, varlık sebeplerinin bilinmesini ve kanıtlanmasını isteyen de bir sanatçıydı. Diane'in fotoğrafları, dünya çapında nesiller boyu sanatçılara ilham verdi ve böylece portre fotoğrafçılığına da belirleyici bir ivme kazandırdı. 
 
Yaşamı boyunca insanların uygun şekilde temsil edilmesi için çalıştı
 
Yaşamı boyunca marjinalleştirilmiş grupları normalleştirmek ve tüm insanların uygun şekilde temsil edilmesinin önemini vurgulamak için çalışan Diane Arbus, 27 Temmuz 1971 tarihinde 48 yaşında iken yoğun ilaç kullanımı nedeniyle yaşamına son verdi. 20'nci yüzyılın en önemli ve etkili portre fotoğrafçılarından biri olan Diane Arbus’un çalışmaları dünyanın birçok sanat galerilerinde sergilendi, bu alanda kızı Doon Arbus ve Marvin Israel annelerinin dünya görüşünü yansıttığı fotoğraflarını, fotoğraf tarihinin ender belgeleri olarak yönetmiş, düzenledikleri monografi ile de en çok satılan sanat kitapları arasına girdi. 2006 yılında ise Nicole Kidman’ın başrolde oynadığı ‘The Fur’ adlı filmle Diane'in hayatı beyazperdeye aktarıldı.