Feminizmi yüksek sesle vurgulayan ilk kadın: Mary Wollstonecraft

  • 09:05 28 Nisan 2021
  • Portre
HABER MERKEZİ - Kadın hakları için yaşamı boyunca mücadele eden feminist yazar Mary Wollstonecraft, düşüncesini yüksek sesle dile getirmesiyle bilinir. Mary, bu sözlerinden dolayı, ölümünden sonra “dünyanın ilk feminist kadını” ve “feminizmin annesi” olarak tanımlanır. 
 
Mary Wollstonecraft, kadınların erkeklerden yaradılış gereği daha değersiz olmadığını ancak eğitimsiz oldukları için daha değersiz göründüğünü savunduğu 1792’de yayımlanan “Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi (A Vindication of the Riğhts of Woman)” kitabıyla tanınır. Hem erkeklerin hem de kadınların akıl ve muhakeme sahibi varlıklar olarak kabul edilmelerini öneren Mary, mantık üzerine kurulu bir toplumsal düzeni hayal eder.  
 
‘Biraz sabır, her şey bitecek’
 
İngiltere’nin başkenti Londra’nın Spitalfields bölgesinde durumu giderek kötüleşen bir orta sınıf ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Mary, evlerinde çalışan biri sayesinde okuma-yazma öğrenir. Çoğu zaman annesini, babasının öfkesinden korumak için aralarına girmek zorunda kalan Mary, annesinin acılarını paylaşır ve onun yaşamını yitirmeden önce söylediği “Biraz sabır, sonra her şey bitecek” sözü aklından çıkmaz. 
 
‘Hayat masallardan ibaret değil’
 
Mary, 15 yaşına geldiğinde “hiçbir zaman çıkar kaygısıyla evlenmemeye ya da bağımlı bir hayata tahammül etmemeye” karar verir. 19 yaşına geldiğinde ise yaşı ilerlemiş bir kadına eşlik ederken Bath’a gider. Annesinin yakalandığı ölümcül hastalığı öğrenince 1780-1781 yılında annesine bakmak üzere eve döner ve bir süre arkadaşı Fanny Blood ile birlikte yaşar. Geçimini sağlamak için ise elişi yapan Mary, daha sonra yalnızca kendisi için değil aynı zamanda kardeşleri Eliza ve Everina için de bağımsızlık elde etmek umuduyla 1784 yılında Newington Green’de bir okul açar. Fanny evlenir ve Portekiz’e gider ve 1 yıl sonra çocuğunu doğururken hayatını kaybeder. Bunun üzerine Mary, arkadaşının ailesine bakmak üzere tek başına oraya gider. Döndüğünde ise kardeşlerinin okula devam etmediğini görür ve Lord Kingsborough’un ailesinde mürebbiyelik yapmak üzere İrlanda’ya geçer. İrlanda’da ilk çocuk kitabı olan “Original Stories From Real Life”ı yazan Mary, çocuklara hayatın masallardan ibaret olmadığını anlatır. 
 
Eleştirilir
 
Annesinin ölümünden kısa bir süre sonra Bishop adlı bir erkekle evlenen kardeşi Eliza’nın bu evlilikten bir çocuğu olur. Eliza, kötü giden evliliği yüzünden bunalıma girer ve Mary bu kez de kardeşiyle ilgilenmeye başar. Kardeşini boşanmaya ikna etmeye çalışan Mary, bu yüzden çevresi tarafından da eleştirilir. 
 
Düşüncelerini kitabında anlatır
 
Kız çocuklarının eğitim görüp çalışmasının önemini savunan ve eğitim alanındaki ataerkilliğe birebir tanık olan Mary, tüm bu düşüncelerini, 1787 de yayımlanan “Thoughts on the Education of Daughters (Kız Çocuklarının Eğitimi Üzerine Düşünceler)” adlı kitabında anlatır. 
 
‘Evlilik dostluk ve saygı üzerine kurulmalı’ der
 
Mary, arkadaşı Fanny’yi kaybettiği 1786 yılında ilk romanı “Mary: A Fiction”ı kaleme alır ve roman 1788’de yayımlanır. Bu kitapta evliliği aterkil bir kurum olarak gören ve eleştiren Mary, her zaman aşkın, akıl tarafından denetlenmesi gerektiğini savunur. Evliliğin aşk üzerine değil, dostluk ve saygı üzerine kurulması gerekliliği üzerinde duran Mary, “Eğer akıllı ve iyi bir erkeğe bağlıysa, bu erkek tam istediği gibi olmasa bile, bir kadının mutsuz olması akla yakın değildir” der. Ama aynı zamanda üzüntüyle “akıllı ve düşünen” kişilerin “şiddetli ve sürekli tutkuların” etkisinde olma eğilimlerinin çok fazla olduğunu da itiraf eder. Dokunaklı bir biçimde kişinin aklıyla beğenmediği birisine bağlanmasının getirdiği mutsuzluktan söz eder. 
 
Yüzünü yazı dünyasına çevirir
 
Eğitime dair verdiği çabanın boşa gittiğini düşünmeye başlayan Mary, yüzünü tamamen yazı dünyasına çevirir. Newington Green’de tanıdığı bazı muhalif aydınlar tarafından radikal yayımcı Joseph Johnson ile tanıştırılır. Joseph’in kurduğu  ‘Fleet–Street Yayınevi’nde editör olarak çalışmaya başlayan Mary, ayrıca Joseph’in ‘Analytical Review’ dergisi için Fransızca’dan çeviriler yapmaya ve eleştiriler yazar.
 
Kendini yalnız hisseder
 
Newington Green’deki dostlarıyla yaptığı konuşmalarla başlayan siyasal eğitimi de hızla ilerleyen Mary, yakın bir baba kız dostluğu kurduğu Joseph aracılığıyla zamanın en önemli radikal entelleüktelleri Priestly, Paine, Godwin ve William Blake tarafından eşit kabul edilmeye başlanır. Mary, yine de sık sık kendini yalnız ve bunalmış hisseder. 
 
Kadın-erkek eşitliğini savunur
 
1790 yılında siyasetçi ve yazar Edmund Burke, Fransız İhtilali’ni son derece tutucu bir tavırla eleştiren Mary, ihtilalin değiştirilmemesi gereken cinsel iş bölümünü yok saydığını ve buna karşı olduğunu belirten bir yazı kaleme alır. Bu yazıya tepki duyan Mary, karşı eleştiri niteliğindeki, “A Vindication of the Rights of Men” kitabını yazar. Mary demokrasi ve adaletin ancak kadın ve erkek arasında kurulacak eşitlikle mümkün olduğunu savunur. (Mary’e derhal ‘jüponlu sırtlan’ lakabı takılır)
 
Cinsiyetler arası eşitliği savunur
 
Mary’nin “Vindication of the Rights of Woman” adlı kitabı 1792’de yayımlanır. Feminizme ilişkin yazılmış en önemli kitaplardan biri sayılan, “Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi” kitabında, İnsan Hakları Bildirgesi’ni temel alır. Cinsiyetler arası eşitliği savunan bu kitabı yazarak içinde bulunduğu topluma da başkaldırır. 
 
Kadınlar engelleniyor
 
Kadınların, erkek egemen düzen tarafından bilerek eğitimden uzak tutulduğunu ve engellendiğini ifade eden Mary, bu düşüncelerini kitabında şu sözlerle dile getirir: “Kadının ufkunu genişleterek güçlendirin aklını; körü körüne itaat sona erecektir; ancak, iktidar her zaman körü körüne itaate ihtiyaç duyduğundandır ki zorbalar ve şehvet düşkünleri, haklı olarak karanlıkta tutmaya çalışırlar kadını; çünkü bunlardan birincisinin tek istediği bir köledir, ikincisinin istediği ise elinde tutacağı bir oyuncak. Kadın eğitiminin özü, en iyilerini duygusal ve kararsız, diğerlerini ise içi boş ve değersiz yapmaya yöneliktir. Eğitime daha övgüye değer bir amaç yüklenirse, kadınların doğaya ve mantığa yaklaşmaları sağlanabilecek ve böylece onlar, daha erdemli ve işe yarar hale gelerek, saygınlık kazanacaktır.“
 
Evliliğe inanmaz
 
Kadınların eğitim alması gerekliliği üzerinde duran Mary, şunları vurgular: “Bunun önemli sebeplerinden biri de kadınların eğitimsiz bırakılıp, bir erkekle evlendirilerek hayatını devam ettirmek zorunda bırakılmasıdır. Bu yolla kadın, yaşamını devam ettirmek için bir erkeğe mahkûm kılınır. Bu durumda da evlilik sevgi ve aşktan ziyade para için yapılır.” Mary kadınların toplum tarafından zorlandığı evlilik kurumu için ‘legal fahişelik’ tanımını kullanır ve şöyle der: “Bir kadın istemediği bir adamla sadece geçimini sağlaması için, ona bakması için evleniyorsa bu yasal fahişeliktir.”
 
Kadınlar için eğitimi savunur
 
Sadece kadınlar için daha iyi eğitim hakkı istemekle kalmayıp dokuz yaşına kadar bütün çocuklar için zorunlu eğitim talep eden Mary, çocukların ücretsiz genel eğitim görecekler, bu yaşa gelen “ev işlerinde ya da el sanatlarında ustalaşmak isteyenler” mesleki eğitim için ayrılacak, “üstün yetenekli ya da talihli” olanlar ise öğrenime devam eder. Eğitim konusu, Mary’nin ömrü boyunca önemli bir ilgi alanı olur. 
 
Mary bu konuda şunları ifade eder: “Özel eğitimin, bazı iyimser yazarların sandığı gibi mucizeler yaratacağına inanmıyorum. Erkekler ve kadınlar, büyük ölçüde, içinde yaşadıkları toplumda egemen olan görüşler ve davranışlarla eğitilmek durumundadırlar.” 
 
Bağımsızlığa önem verir
 
 Toplum genel olarak yeniden örgütlenmediği sürece, “kadın davranışlarında gerçek bir devrim” in mümkün olamayacağını vurgulayan Mary,  bağımsızlığa verdiği önemi de şöyle açıklar: “Bağımsızlığı hayatın en büyük nimetlerinden biri olarak görüyorum, her türlü erdemin temelinde bağımsızlık yatar ve bunu da ancak, ne kadar kötü şartlarda, yoksulluk ve yoksunluk içinde bulunsam da, temel isteklerimi dayatarak sağlayabilirim.”
 
‘Kadınlar algı ekseninde biçimlendiriliyor’
 
Toplumun kadınları çocukluktan itibaren belli bir algı ekseninde biçimlendirmeye çalıştığını kaydeden Mary, “Çocukluktan itibaren, güzelliğin kadının hazinesi olduğu öğretilince zihin bedene göre biçimlenir ve altın işlemeli kafesinin içinde dolanarak yalnızca hapishanesini sever” diye belirtir. 
 
İlk çocuğunu dünyaya getirir
 
1794’te gerçekleşen Fransız Devrimi’ni yerinde incelemek için Fransa’ya giden Mary, burada ABD’li kaptan ve tüccar Gilbert Imlay ile birlikte yaşamaya başlar.  Mary, ilk çocuğunu, 14 Mayıs 1794’te doğurur ve çocuğuna en yakın arkadaşı Fanny adını verir. 
 
Yaşamı ve mesleği için çabalar
 
Gilbert’in kendisinden ayrılması üzerine intihara sürüklenecek derecede  karamsarlığından kendisini kurtararak, yaşamını ve mesleğini yeniden kurmak için çabalar. Mary, “Historical View of the Origin and Progress of the French Revolution (Fransız Devriminin Kökeni ve İlerleyişinin Tarihsel Görünümü) (1794)” adlı kitabı üzerinde çalışır. Çektiği acının en derin olduğu günlerde Fanny ile dadısını alarak İskandinavya’ya giden Mary’nin yolculuğunun canlı ve düşündürücü bir öyküsünü yazar: “Letters From Sweden (1796).” 
 
Kadınlara yapılan haksızlıkları anlatır
 
“Letters From Swedan” kitabıyla kadınlara dair yapılan haksızlıkları anlatan Mary şu ifadeleri kullanır: “Erkeklik onurunu korumak için kadınları ezmektedirler. En süfli, hatta en zor işler, dolayısıyla, bu zavallı kölelere düşmektedir. Bana anlattıklarına göre, kışın kadınlar soğuk suda yıkamak üzere çamaşırları alıp ırmak kıyısına inerlermiş ve buzların kestiği elleri yarılıp kanasa bile erkek hizmetkârlar, erkeklik onurlarına halel gelecek diye bir tek leğen taşıyarak bile yardım etmezlermiş.”        
 
Londra’da arkadaşı felsefeci ve yazar William Godwin ile yeniden görüşmeye başlayan Mary, 1795 yılında evlenir, ancak ikisi de evliliğe karşıdır. Fakat Mary, en azından ikinci çocuğuna toplumsal meşruiyetini vermek istemez. Bir sonra da kızı Mary Shelley’i dünyaya getiri. 
 
Feminizmi yüksek sesle vurgulayan ilk kadın
 
Mary bu doğumdan sonra oluşan komplikasyonlar nedeniyle doğumdan 10 gün sonra 1797’de yaşamını yitirir. Hayatını kaybettikten sonra kötü yorumlara maruz kalmaya devam eden Mary’nin düşüncelerinin önemi yıllar sonra anlaşılır. Ve yüksek sesle söyleme cesaret ettiği düşünceler kadınlar tarafından sahiplenilir. 
 
Ve Mary dünyadan ayrılışından yıllar sonra “dünyanın ilk feminist kadını”, “feminizmin annesi” olarak tanımlanır.