Kölelik tarihine ışık tutan Marie’nin öyküsü…

  • 09:04 25 Nisan 2021
  • Portre
HABER MERKEZİ - Kölelik düzenini reddederek birçok tabuyu yıkan, özgürlüğü ve aşkı için mücadele eden Marie joseph Angélique, yaşamıyla kölelik tarihine de ışık tutar. 
 
Marie-Joseph Angélique, 18’inci yüzyılın başlarında yeni Fransa’da (o zamanlar Fransız sömürgesi olan şimdiki Kanada ve ABD’nin bir bölümünü de kapsayan bölge) yaşayan siyahi bir köledir. Marie’nin hikâyesi, tarihin uzun zamandır gizli kalan ve bugün hala halk tarafından bilinmeyen kölelik tarihine de ışık tutar.  
 
Marie-Joseph, 1700 yılında Atlantik köle ticaret pazarının en önemli şehirlerinden biri olan Portekiz Madeira’da doğar. 15 yaşındayken satılır ve Yeni Dünya’ya getirilir. 1725 yılında Montreal'den François Poulin de Francheville adlı önemli bir Fransız işadamına satılmadan önce New England'da yaşar. 
 
Marie, Montreal'deki Francheville evinde çalışır ve ara sıra ailenin Montreal adasındaki küçük çiftliğine yardıma gider. Marie Montreal'deyken üç çocuğu olur. 1731yılında doğan, sadece bir ay yaşayan ve 1732 yılında ikiz olan, ikisi de beş ay içinde ölen çocuklar. Vaftiz kayıtlarında listelenen baba, Francheville'in bir arkadaşı olan Ignace Gamelin'e ait Madagaskar'dan siyah bir köle olan Jacques César'dır.
  
Marie, yanında çalıştığı kişinin ölümünden sonra özgür olmak ister.  Mme Francheville bu talebi reddettikten sonra özgürlüğü için agresif taleplerde bulunmaya, onu ve beyaz hizmetçilerini "kızartmak "la tehdit etmeye başlar.
 
Montreal'e geri getirilirler
 
Marie-Joseph Angélique,  Montreal’e gelmesinden kısa bir süre sonra, sözleşmeli çalışan beyaz bir hizmetçi olan François Thibault ile bir ilişki yaşar. Montreal toplumu, siyah bir kadın ve beyaz bir erkek arasındaki birlikteliği onaylamaz. 22 Şubat 1734 yılında Mme Francheville evde yokken Marie ve François, New England'a kaçmaya çalışır.  Gece boyuncaf donmuş St. Lawrence Nehri üzerinden yürürler. New England’a ve oradan da Avrupa’ya dönmeyi umarlar. Kış seyahatinin zorluğu, ikisini hava düzelene kadar Chambly yolu yakınındaki Chateauguay’a sığınmaya zorlar. Birkaç hafta sonra yakalanan Marie ve François, Montreal’e geri getirilirler. 
 
Marie çalıştığı eve geri gönderilir ve kaçışından dolayı ceza almaz, ancak François, 5 Mart’ta hapse gönderilir. Yanında çalıştığı kişinin onaylamamasına rağmen cezaevine giderek François’i ziyaret eder. François, 8 Nisan’da çıkan yangından bir gün önce serbest bırakılır ve sonra ortadan kaybolur. François bu kayboluşun ardından bir daha bulunamaz.   
 
Şehri saran yangından sorumlu tutulur
 
10 Nisan 1734 yılında saat 19.00'da Saint-Paul Caddesi’nin güney tarafında bir yangın çıkar ve Saint-Joseph Caddesi’nin (Saint-Sulpice caddesi) doğusuna yayılır. Nöbetçi alarmı ve hastane çanı çalmaya başlar, kısa süre sonra da şehirdeki diğer kilise ve şapellerde onları takip eder. Yangın o kadar şiddetlidir ki, insanlar ona yaklaşamaz. Eşyalarını taşıyan birçok kişi, Hotel-Dieu hastanesine sığınır, ancak yangın kısa süre sonra hastaneyi de sarar. Üç saatten kısa bir sürede, yangın 45 evi yakar ve yüzlerce insanı sokakta bırakır. 
  
Bu olayın ardından Marie ve François’in yangından sorumlu olduğuna dair dedikodular yayılır. Birçok kişi Marie’nin o akşam heyecanlı bir ruh halinde olduğunu söyler. Bazıları yangın ilan edilmeden birkaç dakika önce  çalıştığı evin merdivenlerinden yukarı çıktığını gördüklerini iddia eder. Suçlamalar Marie’ye yönelir. Yangının ertesi günü Marie, yangınla bir ilgisinin olmadığını belirtmesine rağmen tutuklanır. 
 
6 haftalık uzun yargılama 
   
Marie’nin tutuklanmasından sonra, o zamana dek pek görülmeyen uzun bir yargı süreci başlar. Duruşma altı hafta sürerken, 22 erkek ve kadın Marie’nin aleyhine ifade verir. Herkes Marie’nin ateşi başlattığını, “görmediklerini” ifade etse de oybirliğiyle suçlu bulunur. Sadece yanında çalıştığı kişi, ayağa kalkar ve Marie’nin masum olduğunu söyler ve bunda ısrar eder.  Ancak Marie ölüme mahkum edilir. 
 
İşkenceye maruz bırakılır
 
Cezası infaz edilmeden önce, suç ortağını söyletmek için bacaklarına bağlanarak, kemikleri ezen ahşap tahta işkencesine maruz bırakılan Marie, işkence altında bu suçu kabul eder ve yalnız hareket ettiği konusunda ısrarlı davranır. Aynı gün öğleden sonra Marie son bir kez Montreal sokaklarına götürülür, yangının tahrip ettiği binaların kalıntılarına bakan bir iskele kurulur. Marie, 21 Haziran 1734 yılında katledilir, bedeni yakılarak külleri savrulur.