Zorunlu göçten profesyonel fotoğrafçılığa: Maryam Şahinyan

  • 09:05 21 Nisan 2021
  • Portre
HABER MERKEZİ - 2'nci Dünya Savaşı’ndan kalma körüklü fotoğraf makinesiyle 60 yıl boyunca genelde kadın ve çocukların siyah-beyaz fotoğraflarını çeken ve ülkenin 60 yıllık tarihine ışık tutan Türkiye’nin ilk kadın stüdyo fotoğrafçısı Maryam Şahinyan'ı tanıyoruz.
 
1911’de Sivas’taki Şahinyan Konağı’nda doğan Maryam Şahinyan, 1915 Ermeni Soykırımıyla zorunlu göçe maruz kalan Ermenilerden biridir. Sahip oldukları her şeyi bırakarak ailesiyle beraber Samsun üzerinden İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Maryam, Harbiye’de bir apartman dairesine taşınır. Maryam’ın babası 1933 yılında Galatasaray Meydanı’nda bir pasajda bulunan Foto Galatasaray adlı fotoğrafçıya ortak olur.
 
Fotoğrafçılığa ilk atılımı
 
Annesini 1936 yılında kaybeden Maryam, orta öğrenimini yarıda bırakarak fotoğrafçıda babasına yardım etmeye başlar ve fotoğrafçılığı sevdiğini fark eden Maryam, babasından stüdyo fotoğrafçılığını kapsamlıca öğrenerek 1937’de ailesinin tüm ekonomik yükünü omuzlayarak stüdyoyu tek başına işletmeye karar verir. Maryam, fotoğrafçıyı devraldığı günden itibaren Foto Galatasaray adıyla üç stüdyo değiştirse de hiçbir zaman çalışmasına ara vermez.
 
Gizli imza
 
Her gün öğle yemeğinde evinden getirdiği bir kırmızı elmayı yiyen Maryam, 60 yıl boyunca kesintisiz bir şekilde Ermenilerin, azınlık halkların, transların, çocukların ve her renkten insanın fotoğrafını çeker. Maryam'ın aynı noktadan, aynı açıdan, aynı perde, sandalye gibi aynı dekoratif malzemeleri ve bazen aynı kostümü kullanması gibi değişmeyen bu unsurlar, bir anlamda Maryam’ın gizli imzası gibi. Kendi fotoğrafının çekilmesinden hoşlanmayan Maryam'ın yalnızca dört tane vesikalığı ve bir aile fotoğrafı bulunuyor.
 
Her fotoğrafı bir hayata ışık tutuyor
 
Maryam, 2'nci Dünya Savaşından kalma körüklü fotoğraf makinesi ve kendine has tarzıyla 60 yıl boyunca yalnızca siyah-beyaz fotoğraflar çeker. 1985 yılında ise stüdyosunu devreden ve yaklaşık 60 yıllık fotoğraf arşivini Hıdivyal Palas’taki deposuna taşıyan Maryam, Katolik din görevlileri, Ermeni rahibeler, bar mitsva’ya (ergenlik töreni) giren Musevi çocuklar, Rum kadınlar, Bolşevik Devrimi’nden kaçıp İstanbul’a sığınan Ruslar, tiyatro grupları, müzisyenler, eşcinseller ve transseksüelleri fotoğraflayarak her birinin hayatını da ortaya çıkarıyor.
 
Gün ışığına çıkan devasa arşiv
 
90’lı yıllarda 20 yıldan fazla bir süre depoda kalan, ülkenin 60 yıllık tarihine ışık tutan ve tamamı filmlerden oluşan Maryam'ın devasa arşivi, 2012 yılında Tayfun Serttaş ve ekibi tarafından iki yıl süren bir restorasyon ve temizlik çalışmasıyla gün ışığına çıkarılır. Arşivde yaklaşık 200 bin adet negatif ve bir milyona yakın insanın fotoğrafı bulunuyor. Maryam'ın 200 bine yakın filminin tamamını yeniden görselleştirmek için üç yıl çalışılırken, birçok insanın Maryam'ın yüzlerce fotoğrafını görme şansı bulduğu fotoğraflar aynı zamanda dönemin kültürüne, insanına ve tarihine de ışık tutuyor.
 
Türkiye’nin ilk profesyonel kadın fotoğrafçısı
 
1942 Varlık Vergisi, 6-7 Eylül 1955 pogromları, 1974 Kıbrıs Savaşı gibi birçok olaya tanıklık eden Maryam’ın fotoğrafları genelde kadın ve çocuklardan oluşuyordu. Türkiye’nin ilk kadın stüdyo fotoğrafçısı olan Maryam Şahinyan, İstanbul Kadın Müzesi’nde adı geçen dört kadın fotoğrafçıdan da biri. 60 yıl boyunca fotoğraf çeken Maryam, 1996 yılında yaşamını yitirdi.