Son sözü ‘Kadınlar adına verdiğim mücadeleyi hatırlayın’ olur

  • 09:05 17 Nisan 2021
  • Portre
HABER MERKEZİ - Cinsiyet ve kadın hakları ile ilgili yazdığı eserleriyle bilinen Marie-Olympe de Gouges, savunduğu ilkeleri giyotinle idam edilince kadar sürdürür. Son sözü ise “Beni düşünün ve kadınlar adına verdiğim mücadeleyi hatırlayın” olur. 
 
“Kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır.” Bu söz Marie-Olympe de Gouges’e ait. 7 Mayıs 1748 yılında Fransa’nın güneyindeki Montauban kentinde dünyaya gelen Marie’ye, annesi Marie Gouze ismini verir. Küçük burjuva bir aileden gelen Marie’nin babası kasap annesi ise çamaşırcılık yapar. 17 yaşındayken kendinden 30 yaş büyük Louis Aubry ile evlendirilen Marie, istemediği bu evlilikten bir yıl sonra bir bebek dünyaya getirir. Oğlu Pierre’nin doğumundan birkaç ay sonra eşini kaybeden Marie, Olympe de Gouges adını alır. 
 
Dini evliliğe karşıdır
 
1770 yılında oğluyla birlikte Paris’e taşınan Marie, sanatçı, yazar ve siyasetçilerden oluşan bir çevre edinir ve J. de Rozieres ile birlikte yaşar. Marie, ilk evliliğinin ardından bir daha asla evlenmeyeceğine yemin eder, çünkü Marie, “aşkın ve güvenin mezarı” olarak gördüğü dini evliliğe karşıdır. Bu yüzden J. de Rozieres’in evlilik teklifini kabul etmez.
 
Kölelik karşıtı eserleri büyük yankı uyandırır
 
Sonrasında Paris’e giden Marie, burada makaleler, romanlar, politik yazılar, manifestolar, edebi incelemeler ve sosyal bilince sahip önemli konulara odaklanmış oyunlar yazar. Özellikle 1774 yılında kölelik karşıtı oyunu  “L'Esclavage des Nègres”i kaleme alır. Kadın oluşu ve oyununun konusu nedeniyle 1789 yılı Fransız Devrimi’nin başlangıcına kadar basılmaz. Fransız sömürgelerindeki kölelik karşıtı oyun metni “Zamore ve Mirza” büyük yankı uyandırır. Ancak oyun “Zencilerin Köleliği” adıyla, 1789 yılında, sadece üç kez sahnelenir.
 
Kadın erkek eşitliğine inanır
 
Evlilik dışı ilişki, boşanma hakkı, çeyiz parası alma, kız çocuklarının zorla manastıra kapatılması gibi cinsiyet ve kadın hakları ile ilgili konularda da eserler kaleme alan Marie, 1784 yılına gelindiğinde artık herkesin tanıdığı bir oyun yazarıdır. Aynı zamanda politik makaleler kaleme alan Marie, 1788’de doğrudan politik faaliyetler içine girer. Varlık vergisi, işsizler, yaşlılar, yoksul dullar, yetimler için özel evler, hastanelerden ayrı doğum evleri, terk edilmiş ve gayri meşru çocuklarla ilgili hukuksal düzenleme, kadın erkek eşitliği gibi konular ile ilgilenir. 
 
Eşit haklar için mücadele eder
 
1790 yılında “Örücüler Kulübü (Club des Tricoteuses)” olarak adlandırılan ve Jironden kadınların bir araya geldikleri kulübü kuran Marie, Fransız Devrimi’ni sevinçle ve umutla karşılamasına rağmen kısa süre sonra eşit hakların sadece erkeklere verildiğini, kadınların erkeklerle eşit statüye getirilmediğini gözlemleyince Fransız Devrimi’ne olan inancını ve umutlarını yitirir. 1791 yılında kadınlar için eşit politik ve yasal hakları talep eden bir dernek olan Cercle Social “Gerçeğin Dostları Derneği”ni kurar. Aralarında Madame Verney, Mademe de Stael, Mademe Roland gibi önemli feministlerin de bulunduğu dernek üyeleri genellikle Sophie de Condorcet’in evinde toplanır.
 
Kadınlar için her alanda hak talep eder
 
Daha sonra ünlenecek “Kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır” sözünü ilk kez bu sıralarda söyleyen Marie’nin bu sözü aynı yıl kaleme aldığı “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”nin de 10. maddesini oluşturur. “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi  (Déclaration des droits de la Femme et de la Citoyenne)” 1791’de meclis tarafından yayımlanmış olan “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne (La Déclaration des droits de l'Homme et du citoyen)” bir cevap niteliği taşır. Aslında meclisin bildirisinin bir kopyasıdır. Marie, yalnızca insan sözcüğü yerine kadın sözcüğünü koyar. Bildiriyi, kadın sorunlarını yine bir kadın çözebilir düşüncesiyle,  XVI. Louis’in eşi Marie Antoinette’ye ithaf eder. Bildiri, yayımlandığı zaman pek önemsenmez. Bu bildiriden 6 ay sonra Pauline Léon önderliğinde 319 kadının imzasıyla kadınlar Ulusal Meclis’e giderek kadınlar için her alanda eşit hak talep eder. Bu haklar ise reddedilir. 
 
‘Söyle bana benim cinsimi baskı altına alan’
 
Bu durum karşısında Marie, tepkisini şöyle dile getirir: “Sizin insan dediğiniz erkek. Adam, sen, adil olabilir misin? Sana bu soruyu bir kadın soruyor. En azından bunu sorma hakkını ondan alamazsın. Söyle bana benim cinsimi baskı altına alan, kerameti kendinden menkul iktidarı kim verdi sana? Gücün mü? Yeteneklerin mi?”
 
Yaşam hakkını savunur
 
Aynı yıl Jean-Jacques Rousseau’nun “Toplum Sözleşmesi”ne karşılık kendi toplum sözleşmesini kaleme alan Marie, bu sözleşmede toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı evliliği savunur. Ona göre geleneksel evlilik, “güven ve sevginin mezarıdır. Bu nedenle, evli partnerlerin mülkü ortak olmalıdır.“ İnandıkları uğruna sonuna kadar direnen, tutkulu ve kararlı bir kişiliği olan Marie, dönemin kaotik ortamında adaletsiz olarak tanımladığı her şeye karşı çıkar. Bunlardan biri de Fransa Kralı XVI.  Louis’in idam edilmesidir. Çünkü Marie, başlı başına idam cezasına karşıdır ve yaşam hakkını savunur.
 
Yazılarında sertleşmeye gider 
 
Fransız Devrimi sırasında yer alan adaletsiz ve vahşi olarak tanımlanabilecek birçok olay ve bu olayları önleyemeyişi onda büyük bir rahatsızlık uyandırır. Bu rahatsızlığı nedeniyle yazımı sertleşen ve meselelere çok daha şiddetli eleştiriler getirmeye başlayan Marie, sonunda “Le trois urnes, ou le salut de la Patrie, par un voyageur aérien” isimli eseri nedeniyle Temmuz 1793 yılında tutuklanır. Bu eserinde memleketin kurtuluşu için “bölünmez bir cumhuriyet, federal bir hükümet ya da anayasal monarşi” için halk oylamasına gidilmesini talep eder. Önerisini “Üç Kupa” adını verdiği bir makalede dile getirir.
 
Kendi savunmasını kendisi yapar
 
Giyotine yatırılmadan önce Town Hall’da ufacık bir çatı odasında üç ay boyunca tutuklu alan Marie, hamile olduğunu söyler ve yapılan kontrolde bunun gerçek olmadığı ortaya çıkar. Mahkeme başkanı, kendisini fazlasıyla temsil edeceği gerekçesiyle avukat tutma hakkına itiraz ettiği için kendi savunmasını kendisi yapar. Hapisteyken yazdığı kendi savunması denilebilecek iki metin arkadaşları vasıtasıyla yayımlanır. O sırada asker olan oğlu da annesini reddeder. 
 
Hakkında ‘iç savaş çıkartmak’ suçuyla rapor yazılır
 
Marie’nin yargılanma nedeni Cumhuriyet’in birliğine ve bütünlüğüne karşı çıkmak ve krallığın yeniden kurulması için iç savaş çıkartmakla suçlanır. Buna dair ise yayınlanan raporda şöyle denir: “Olympe de Gouges, geniş bir hayal gücüne sahip bir kadın olarak doğdu ve bu deliliği yüzünden doğasına aykırı hareket etti. O bir devlet adamı olmak istiyordu. Fransa'yı bölmek isteyen bazı kalleş insanların projelerine ortak oldu. Kanun bu komplocu kadını kendi cinsiyetine ait olan iffeti unuttuğu için cezalandırdı.” 
 
Marie, 3 Kasım 1793 yılında giyotin ile idam edilir.  
 
‘Mezarımın derinliklerinden duyulacak sesim’
 
Marie, giyotine giderken şöyle haykırır: “Giyotin ve cellât! Fransa’nın şanı olacak devrimin meyveleri bunlar mı? İki cins arasında ayrım gözetmeden, evrensel bir model olarak tüm dünyaya yayılacak olan bunlar mıydı?  Titreyin, çağdaş Tiranlar! Mezarımın derinliklerinden duyulacak sesim. Cesaretim, sizin daha barbar davranmanıza neden oluyor. Beni düşünün ve kadınlar adına verdiğim mücadeleyi hatırlayın!”