İlk feminist kadın ressam: Artemisia Gentileschi

  • 09:08 2 Nisan 2021
  • Portre
HABER MERKEZİ - Kadın ressamların kabul görmediği 17. yüzyıl Avrupa’sında, resimleriyle kadınları, boyun eğmeyen, mücadeleci ve güçlü gösteren Artemisia Gentileschi’nin, 20. yüzyılda başlayan feminist hareketle beraber anılmaya başlanır. 
 
17. yüzyılda Avrupa’yı etkisi altına alan Barok Döneminde ressam olan Artemisia Limo Gentileschi, kadın ressamların kabul görülmediği bir dönemde Accademia di Arte del Disegno’ya kabul edilen ilk kadındır.  Artemisia, eserlerinde hep güçlü kadını resmettiği için ismini ancak 20. yüzyılda başlayan feminist hareket ile duyurabilir.
 
Artemisia 1593 yılında Roma'da doğar. Babası ressam Orazio Gentileschi’dir. 12 yaşındayken annesini kaybeden Artemisia, babası tarafından yetiştirilir. O yıllarda sanat okullarına kız öğrenci alınmadığından, Artemisia'nın görebildiği tek sanat eğitimi bu olur, başka konularda da öğrenim görmez, okuma ve yazmayı daha sonra öğrenir. 
 
Baskı altında büyür
 
Aşırı baskı altında tutulan Artemisia, babasının atölyesinde resimle iç içe büyür. Hem hayata hemde resme karşı meraklı, dik başlı ve tutkulu olan Artemisia, 16 yaşına geldiğinde babasının aldığı resim siparişlerini beraber tamamlar. 1610 yılında henüz 17 yaşındayken yaptığı “Susanna ve Yaşlılar” resmi bunun ilk belirgin örneğidir. 
 
Tecavüze uğrar
 
19 yaşındayken babasının kendisine perspektif konusunda ders vermesi için tuttuğu çalışma arkadaşı Floransalı manzara ressamı Agostino Tassi tarafından tecavüze uğrayan Artemisia başka biriyle evlenme şansı kalmadığını düşünürken, babası, kızının yaşadıklarını fark eder ve Agostino Tassi’yi mahkemeye verir. 
 
İşkenceye uğrar
 
Günümüze de ulaşan mahkeme kayıtlarından öğrenildiğine göre, yedi ay süren dava boyunca Artemisia mahkeme heyetinin aşağılamalarına maruz kalır. Mahkeme salonunda bekâret kontrolünden geçirilir, suçlamalarından vazgeçmesi için kendisine işkence yapılır, ama yine de iddialarından vazgeçmez.  Sonunda Agostino Tassi birkaç ay hapis ve Roma'dan uzaklaştırılma cezası aldıysa da bu ceza tam anlamıyla uygulanmaz, ve Agostino kısa sürede hapisten çıkar, yine Roma'da kalıp çalışmaya devam eder. 
 
Tasarım Akademisi’ne kabul edilir
 
Davanın sona ermesiyle beraber Artemisia, Roma’da kalmaz, kendisi gibi ressam olan Pietro ile evlenir ve Floransa’ya gider. Yaşadıklarının bu şehirde çalışmasını etkilememesi için bir süre Orazio’nun gerçek soyadı olan Lomi’yi kullanıp resimlerini bu isimle imzalar. Floransa’da bulunduğu süre zarfında sanatsal açıdan son derece verimli olur. Eksik bıraktığı eğitimini tamamlama imkanı bulan Artemisia, okuma yazma öğrenir, şehrin sanat ortamında tekniğini geliştirir. Medici ailesinin desteğini de alan Artemisia, şehrin soylu ve zenginlerinden birçok sipariş alır. Michelangelo’nun yeğeni Genç Michelangelo ve Casa Buonarroti ile çalışır. Galileo gibi önemli kişilerle dostluk kuran Artemisia, 1616 yılında Accademia del Disegno (Tasarım Akademisi)'ne ilk kadın üye olarak kabul edilir. 
 
Evliliğinde sorunlar yaşar
 
Önemli başarılarına rağmen, evliliği ise sorunlu olarak süren Artemisia, aynı zamanda eşinin tablolarının da pazarlanmasını üstlenir. Ancak Artemisia’nın emeğiyle kazandığı paraları eşi, sorumsuzca harcar. Böylece evlilikleri çıkmaza girerken, eşi karıştığı bir suçtan dolayı bir daha dönmemek üzere kaybolur. Artemisia, artık tamamen kendi ayakları üzerinde durabilecek duruma gelir, ömrünün geri kalan kısmında her gittiği yerde kayıtlara ‘aile reisi’ olarak geçer ve iki kızına da bakar. 
 
Cenova, Venedik ve Roma’da çalışır
 
1620 yılında Floransa'dan ayrılan Artemisia, zaman zaman babasıyla da bir araya gelerek 1630 yılına kadar Cenova, Venedik ve Roma'da çalışır. 1630 yılında Napoli'ye yerleşen Artemisia’nın buradaki işverenleri arasında İspanya Kralı IV. Felipe de vardır. 
 
Babasını kaybeder
 
1638 yılında Londra'ya giderek babasıyla birlikte kral I.Charles'ın hizmetinde  çalışan Artemisia, portre ressamı olarak babasından da ünlü olur. Babasını 1639 yılında kaybeden Artemisia 1641 yılında iç savaş çıkması üzerine İngiltere'yi terk ederek ömrünün sonuna kadar yaşayacağı Napoli'ye geri döner.
 
Önceliği güçlü ve mücadeleci kadınlardır 
 
Artemisia’nın eserleri, erkek ressamlardan farklı bir bakış açısı sergiler. Anatomi ve çıplak insan vücudu üzerinde çalışmaları engellenen Artemisia, bu kez de dinsel ve mitolojik sahneleri işler, önceliği ise güçlü ve mücadeleci kadınlar olur. 
 
Resimlerinde şiddet unsuruna yer verir
 
Artemisia’nın, “Holofernes'in Kafasını Kesen Yudit” başta olmak üzere, resimlerinde şiddet unsuruna da bolca yer vermesi, yaşadığı tecavüz ve sonrasında mahkemenin yarattığı dehşetin izleri olarak yorumlanır.  Artemisia’nın şehrini kuşatan düşman komutanını öldüren Yudit'i konu alan çok sayıda tablosu bulunur. Bunların çoğunda da Yudit, ellerinde kılıç ve kesik başla olay yerini terk ederken görüntülenir. Artemisia daha da ileri gidip kadını tam erkeğin kafasını keserken gösterir. 
 
Kadınları boyun eğmeyen, kararlı ve güçlü olarak resmeder
 
Resimlerinde, kadın kahramanlarını boyun eğmeyen, kararlı ve güçlü gösteren Artemisia, bir kadının çıplak modelle çalışması uygun görülmediğinden, resimlerinin çoğunda model olarak kendisini kullanır. En ünlü eserlerinden biri olan “Judith ve Holofernes” te, Judith olarak kendi yüzünü, boğazını kestiği erkek Holofernes olarak ise, Agostino Tassi’nin yüzünü resmeder. Artemisia’nın bilinen 34 adet tablosu vardır.   Adını tarihe ilk feminist kadın ressam olarak yazdırır. 
 
Artemisia, 1652 yılında Napoli'de hayata veda eder. Mezarının yeri ise bilinmiyor.