Kadına ve topluma rehberlik etti: Hildegard von Bingen

  • 09:06 12 Mart 2021
  • Portre
HABER MERKEZİ - Teoloji ve mistisizm başta olmak üzere bitkisel ilaçlar, müzik, doğa felsefesi gibi farklı alanlara ait çok sayıda eseriyle kadına, topluma rehberlik eden Hildegard von Bingen, azize unvanı verilen ender kadınlardan biridir. 
 
Almanya’nın Mainz piskoposluğuna bağlı Bermersheim olarak bilinen yerde Mechthild ve Hildebert’in onuncu çocuğu olan Hildegard von Bingen, 1098’de dünyaya gelir. Mainz arşiv kayıtlarındaki bilgilerden, Hİdebert ve eşinin ailelerinden gelen soyluluk nişanesine sahip olduğu anlaşılır. Hildegard’ın doğduğu dönemde de devam eden bu soyluluk unvanı, hem aileye siyasi ve ekonomik bir güç katar hem de Hildegard’ın manastırlara kabulündeki aranan soyluluk şartını sağlar.     
 
Hildegard’a Ren Kahini adı verilir 
 
Kaynaklarda “Hildegarde” ve “Hildegard von Bingen” (Bingenli) şeklinde yer alan isim, eski kaynaklarda Hildegardis olarak geçer. İsmi ile özdeşleşen “Bingen” ise Hildegard’ın doğduğu yere değil, hayatını uzun süre sürdürdüğü Aziz Rupert Manastırı’nın kurulduğu Bingen bölgesine nispetle verilir. Hakkında kaleme alınan yazılarda kullanılan diğer bir isim ise Ren Kâhini’dir (Sybil of Rhine). Bu isim Hildegard’ın çocukluktan itibaren gördüğü vizyonlar ve birtakım hastalıkları tedavi etmesi nedeniyle verilir. 
 
Onuncu çocuk olduğu için tanrı yoluna adanır
 
Dindar bir aileye sahip olan Hildegard, ailesinin Eski Ahit metinlerinde geçen “İster toprağın ürünü ister ağacın meyvesi olsun, toprakta yetişen her şeyin ondalığı Rabb’e aittir. Rab için kutsaldır” emri gereği onuncu çocuk olduğundan bir şükür ifadesi olarak tanrı yoluna adanır.
 
Henüz doğmamış bir buzağının rengini bilir 
 
Çocukluk yıllarında ilginç ve tuhaf bazı deneyimleri tecrübe etmeye başlayan Hildegard, beş yaşlarında henüz doğmamış bir buzağının rengini bilir. Hildegard, bu yaşlarda parlak ışıklar ve tuhaf vizyonlar gibi olağanüstü imgeler gördüğünü ancak bunları izah edemediğini söyler. Sanrılarını ailesine anlatmasından sonra anne ve babası tarafından sekiz yaşındayken orman içinde bir Benedikten manastırı olan Disibodenberg Manastır’ına ( Disibod )bağışlanır.
  
Manastır hayatında çok önemli bir dönüm noktası olur
 
Böylece yeni ailesi ve eğitim mekanı olan manastır onun mistik düşüncelerine, kilise ve siyaset ile olan münasebetlerine ev sahipliği yapar. Aziz Disibod Manastırı, Hildegard’ın hayatında çok önemli bir dönüm noktası olur. Zira bu manastır 8 yaşından öleceği 81 yaşına kadar geçireceği 73 yıllık mistik hayatın ilk basamağı olur. Aziz Benediktus kurallarına göre faaliyet gösteren Disibodenberg erkek manastırının bitişiğindeki rahibe manastırına yerleşir. Rahibelerin katılımı ile çifte manastır özelliğine kavuşan Aziz Disibod Manastırı’nın idaresini başrahip, kadınlar konventin manevi liderliğini (magistra) ve öğretici rolünü ise Sponheimli Jutta üstlenir.  
 
Konventin başrahibesi olur
 
Hildegard, kendi eğitimine büyük katkısı olan Jutta’nın 1136 yılında ölümü üzerine en güçlü aday olarak bu konventin başrahibesi olur. Hildegard, gördüğü vizyonları bir keşişin yardımıyla kaydetmeye başlar. Kendi ifadesine göre 1141 yılında tanrı ona gördüklerini yazmasını söyler.
 
‘Vizyonlara şahit oldum’
 
Hildegard’ın 38 yaşında magistra olduğu sırada kadınlar konventinin on kişiye ulaştığı aktarılır. Hildegard başrahibe olmasının verdiği otorite ile çocukluğundan itibaren gördüğü vizyonları artık manastır dışına açmaya da karar verir. Ancak Hildegard, vizyonları için göksel âlemden onay alsa bile dünyevi otoriterlerden onay almak zorunda olduğunun bilinciyle dikkatli bir politika izler. Öncelikle kendisinin şeytan tarafından aldatılan ya da gurur dolu bir kadın olmadığını göstererek geleneksel bakışın dışına çıkmadığını göstermeye çalışır. Vizyonları için kilise yetkililerine gönderdiği mektupta “biçareden daha biçare olan kadın halimle, dilimin anlatamadığı ama kutsal ruhun bana inanmamı söylediği vizyonlara şahit oldum” ifadesini kullanır.   
 
Fetva çıkartılır
 
Kasım 1147 ile Şubat 1148 yılları arasında Papa III. Eugenius başkanlığında toplanan Trier Sinodu'nda Hildegard'ın vahiy alabilme, "görebilme gücünün" (kehanet yeteneği) kabul edildiğine ve bunları yazabileceğine dair fetva çıkartılır. 
 
Rahibelere beyaz giyinmelerini söyler
 
Ancak daha sonra hem kadınların manastırdaki sayılarının artması hem de gördüğü vizyonların papa tarafından kabulü, kazandığı otorite ile sadece kadınlara özel bir manastır kurar. Hildegard kurduğu Ruperstberg (Aziz Rupert ) Manastırı döneminde oldukça aktif bir mistik hayat yaşar. Bir taraftan vaaz turları ile rahiplere hitap ederek rahipler zümresinin reforma tâbi tutulmasını söyler, diğer taraftan manastırdaki kadınlara süslenme, takı takma ve ezgiler söyleme izni vermesi ile diğer mistiklerle karşı karşıya gelir. Örneğin, rahibelerine siyah başlık takmalarını zorunlu hale getiren Tenkwid'e karşın Hildegard rahibelerine ısrarla beyaz rengi giyinmelerini söyler.   
 
Manastırı kilisenin alternatifi olarak görmez 
 
Hildegard kısmen kilise yetkililerine karşı gelmiş olsa da asla kiliseyi karşısına almamış, manastırı kilisenin alternatifi olarak görmez. Ayrıca Hildegard’ın kilisenin Ortaçağ’da baş etmekte zorlandığı başta katarlar olmak üzere heretiklerle mücadelesinde aktif rol oynaması, onun kilisenin desteğini aldığını gösterir. 
 
Rahibelerde soyluluk şartı aranır
 
Feodal bir toplum içerisinde büyümüş olan Hildegard, feodalitenin getirmiş olduğu tabakaları yadsımamış ve manastıra kabul edeceği rahibelerde soyluluk şartını arar. Daha sonra soylu olmayan rahibeler için ayrı bir manastır inşa ettirir, her iki grubun birbirine karışmamasına özen göstererek,   kurt ve kuzuların bir arada olmaması örneği gibi benzetmelerle bunun tanrının bir emri olduğunu ifade eder.  
 
Kadınlara danışmanlık hizmeti yapar
 
Günahlarından arınmak, cinlerden korunmak, politik güç elde etmek hatta sevdiği kişiye kavuşmak isteyenlerin tavsiye aradığı bir kişi olan Hildegard, sadece hastaların veya gelecekten haber almak isteyenlerin değil aynı zamanda rahipler, kadınlar ve mistikler gibi toplumun farklı katmanlarından insanlar için de bir rehber olarak kabul görür. Hildegard’a gelen mektuplarda onun birçok kadına ve rahibeye mistik danışmanlık hizmeti yaptığı görülür.
 
Teolojik üçleme ile tanınır
 
Hildegard’ın başta teoloji, mistisizm, olmak üzere bitkisel ilaçlar, müzik, doğa felsefesi farklı alanlara ait çok sayıda eseri günümüze kadar gelmeyi başarır. Bu eserler arasında yer alan Scivias, Book of Life’s Rewards, Book of Divine Works adlı kitaplar mistik ve teolojik üçleme (triloji) olarak tanınır ve Hildegard’ın en bilinen eserlerini oluşturur. Ayrıca bitkisel ilaç kürlerinin ağırlıkta olduğu Natural History veya Book of Simple Medicine ile fizik, medikal, kozmoloji ve kozmografi yanında 200 üzerinde hastalığın tanımı, sebepleri ve tedavi yöntemine değindiği the Causes and Cures veya Book of Compand Medicine adlı eseri dikkat çekicidir. Diğer taraftan Hildegard’ın günümüzde kilise müzikleri olarak kullanılan liturjik şiir ve ezgilerden oluşan Symphony of the Harmony of Celestial Revelations adlı eseri önemlidir. 
 
Hildegard’ın eserleri arasında kaldığı manastırların tarihi kadar kendi yaşamına da ışık tutan vitalar (yaşam öyküsü) vardır. Bunlardan biri 1150 civarında yazılmış olan Aziz Rupert, diğeri ise bundan yirmi yıl sonra yazılan Aziz Disibod'un vitasıdır. 
 
Teoloji ve erdemlerin yer aldığı bir eser yazar
 
Hildegard’ın ötü ile erdem arasında ilişkiyi (psikomasi) anlattığı diğer bir eseri olan Order of Virtues (Ordo virtutem) ilk müzikli drama olması sebebiyle dikkat çeker. Ayrıca Hildegard, Lingua İgnota veya Litterae İgnotae (Bilinmeyen Dil) olarak bilinen ve teoloji ve erdemlerden bahseden bir eser yazmıştır. Bu eser 900 yapay isimden ve eserin sonunda bu kelimelerin Almanca karşılıklarının bulunduğu sözlükten oluşur.  Hildegard’ın bunların yanında farklı konularla ilgili küçük çaplı çalışmalara da imza atar. Bunlar arasında fizik hakkında uzun değerlendirmelerde bulunduğu Physica, kendisinin de tabi olduğu manastır kurallarını anlattığı Benedictine Rule, inanç ilkelerini savunan bir yapısı olan Athanasian Creed ve Guibert ve keşiş Villers’in otuz sekiz sorusuna verdiği cevaplardan oluşan Solitiones Triginta Octo Quaestionum eserleri sayılabilir. 
 
400’e yakın soru ve cevaptan oluşan mektup
 
Bunların dışında papadan imparatora kadar önemli kişilerin aralarında bulunduğu yazışmalarından oluşan 400’e yakın soru ve cevaptan oluşan mektuplar, Hildegard’ın günümüze kadar ulaşan eserleri arasındadır.   
 
Kadın ve erkeğin seksüel doğalarını, fiziksel ve biyolojik farklılarını da dile getirir. Bunun yanında âdet sancısı çeken, doğum sonrası acılar yaşayan kadınların durumlarını ayrıntılı bir şekilde tahlil edip, tedaviler de sunar. 
 
Hildegard eserlerinde, vizyonlarında kullandığı minyatürler ile imge ve illüstrasyon alanında Hıristiyan sanatına katkıda bulunur.   
 
Rupertsberg Manastırı’nda hayatını kaybeder 
 
1150 yılından itibaren Hildegard’ın sağlık problemlerinin artması ve hayatına tesir etmiş kişileri kaybetmesi sıkıntılı bir dönem geçirmesine sebep olur. Aziz Disibod manastırında iken ölen Jutta’nın ardından, Aziz Rupert manastırı döneminde yardımcısı olan Richardis ve sekreteri Volmar’ın ölümleri onu yıpratır. Hildegard’ın çocukluğundan itibaren maruz kaldığı hastalıklar, yeni manastıra taşınma süreci ile vizyonlarının kabulü sırasında yaşadıkları onu hayli yorar ve 17 Eylül 1179 yılında Rupertsberg Manastırı'nda hayatını kaybeder.  
 
Hildegard, yaşamını yitirmesinden kısa bir süre sonra hakkında azizelik süreci başlatılan ender kadınlardan birisi olur.