‘Ebru’nun özgürlük ve adalet rüzgarı esecek’
- 09:06 2 Eylül 2020
- Portre
Gülistan Azak
İSTANBUL - “Adil yargılanma” talebiyle avukat meslektaşı Aytaç Ünsal’la birlikte başlattığı eylemin 238’inci gününde yaşamını yitiren avukat Ebru Timtik’in “adalet tanrıçası” olarak nitelendirilmesine giden yolun büyük mücadelelerden geçtiğini belirten meslektaşı ve avukatı Several Ballıkaya, “Kadınların taşıdığı dövizlerde Ebru’nun özgürlük, adalet rüzgarı esecek” diyor.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi meslektaşları ile 5 Şubat’ta “adil yargılanma talebiyle başlattıkları açlık grevi eylemini, yine meslektaşı olan Aytaç Ünsal ile birlikte 5 Nisan Avukatlar Günü’nde ölüm orucuna çeviren avukat Ebru Timtik, eyleminin 238’inci gününde 27 Ağustos günü tutulduğu Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Yaşamı uğruna adalet talebinden bir an olsun taviz vermeyen Ebru, direnişçi kimliğini meslektaşlarına, yoldaşlarına bıraktı.
Yunan Mitolojisi’ndeki Themis’e karşın Mezopotamya’nın yaşayan gerçek “Adalet tanrıçası” olarak tarihteki yerini alan bir kadın o artık. Ebru Timtik. Onun adaletsizliğe karşı duruşu henüz çocuk yaşlarda başlar. 1978 doğumlu olan Ebru, Dersim Hozatlı. Yoksul bir ailenin 4 çocuğundan en büyüğü olan Ebru, Elazığ’da doğup büyür. Henüz 7 yaşındayken babasını kaybeder.
Ailenin ilk çocuğu olmasından kaynaklı eve ekonomik katkı sağlamak için hem çalışır hem okur. Ebru, annesi ile birlikte kardeşlerine bakabilmek için çocuk yaşlarda okul büfelerinde, lise çağlarında ise yaz tatillerinde Türkiye’nin batı illerine gelip tekstil ve fabrikalarda çalışır. Çalıştığı yerlerde yaşadığı haksızlıklar, adaletsizlik, insan hakları savunucusu olması için yeterli bir sebep olur onun için.
Önemli dosyaları üstlendiler
Ebru, insan hakları savunuculuğunu üstlendiği yolu adımlarken, hem meslektaşı hem yoldaşı Aytaç ile birlikte yol alır. Ebru ve Aytaç Soma katliamı, KHK ile ihraç edilen Nuriye Gülmen, Semih Özakça, Gezi Direnişi döneminde katledilen Berkin Elvan, Beyoğlu Karakolu’nda katledilen Festus Okey, ev baskınında polisin katlettiği Dilek Doğan, cezaevinde işkence ile katledilen Engin Çeber, Şemdinli davası, İstanbul ve Ankara'da kentsel dönüşüm kapsamında evleri yıkılanlar ve bölge illerindeki devletin hak ihlallerine karşı açılan davalar gibi birçok önemli davayı üstlenir.
17 hukukçu tutuklanır
Zamanla adalet mücadelesinde hedef haline gelen hukukçular arasında Ebru ve çok sayıda meslektaşı da dahil olur. KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi 20 avukat gizli tanık beyanları doğrultusunda 12 Eylül 2017’de gözaltına alınıp, dokuz günlük gözaltının ardından aralarında Ebru ve Aytaç’ın da bulunduğu 17’si "örgüt yöneticiliği" ve "örgütü üyeliği" suçlamalarıyla çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklanır.
Gizli tanık beyanına dayanan bir iddianame ile bir yıl sonra İstanbul 37'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya çıkan 17 avukatın tamamı tahliye edilir. Fakat savcının karara itiraz etmesi üzerine aynı mahkeme heyeti itirazı kabul ederek avukatların yeniden tutuklanmasına karar verir. Bu gelişmelerden sonra ise dosyada görevli mahkeme heyeti değiştirilir.
Dosya Yargıtay’da
Yapılan yargılama sonucunda 20 Mart 2019'da kararını açıklayan mahkeme heyeti, “örgüt üyeliği” iddiasıyla Ebru Timtik’e 13 yıl 6 ay, Aytaç Ünsal’a ise 10 yıl 6 ay hapis cezası verir. Dosya kapsamında yargılanan 18 avukata toplamda 159 yıl ceza verilirken, 8 avukatın tutuklu yargılandığı dava dosyası hala Yargıtay’da.
‘Cezaevinde kalamaz’ raporuna rağmen tahliye edilmediler
“Adil yargılanma” talebiyle başladıkları açlık grevi eylemlerini ölüm orucuna çeviren Ebru ve Aytaç, tüm çağrılara ve Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) sağlık koşullarına ilişkin “Cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmezken, zorla götürüldükleri hastanelerde bekletilirler. Ebru tutulduğu Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastanesi’nde eyleminin 238’inci gününde 27 Ağustos’ta yaşamını yitirir.
Cenaze töreninde saldırı
Ebru’nun cenazesi Yenibosna’da bulunan ATK’ye götürüldü. Burada cenazesini almak üzere bekleyen onlarca kişinin tepkisine rağmen cenazesi polis tarafından kaçırıldı. Bu sırada engel olmak isteyen aile ve avukatlara ise saldırıda bulunuldu. Cenaze İstanbul Barosu’nda yapılması planlanan anma törenine getirilmesine izin verilmeyerek Gazi Cemevi'ne götürüldü.
Ebru’nun meslektaşları da İstanbul Barosu'nda bir anma töreni gerçekleştirdi. Ebru, Gazi Cemevi'nde yapılan törenin ardından toprağa verilirken, polis tören sonrası mezarlığa yürümek isteyenlere saldırıda bulundu.
Ebru’yu toprağa verdikten sonra kabristandan “Ebru Timtik ölümsüzdür” sloganlarıyla ayrılan kitleye polis bir kez daha saldırdı. Saldırıda iki kişi gözaltına alındı.
“Adil yargılanma” talebiyle başlattığı ölüm orucunun 238’inci gününde yaşamını yitiren avukat Ebru Timtik’i uzun yıllar birlikte çalıştığı meslektaşı ve avukatı Several Ballıkaya ile konuştuk.
‘Ebru güçlü bir kadın portresiydi’
Several, Ebru’yu anlatmaya, “onun sahiplenme duygusunun çok güçlü, fedakar, mücadelesinde ise sert, kararlı ve dik başlı olduğunu” belirterek başlıyor. “Ebru’nun tüm bu özelliklere sahip olması ise sosyalist, devrimci ve kadın kimliğini özümsemesinden ileri geliyordu” diyen Several, şöyle devam ediyor: “Ebru kadın kimliğiyle olan hesaplaşmasını, bilincini tamamlamış bir kadındı. Dolayısıyla erkek egemen anlayışa karşı da çok güçlü bir kadın portresiydi. Devrimciliğini duruşmada kendi sözleriyle de anlatıyor aslında: ‘Ben tarihe en azından kendi küçük yaşamımıza adımın tertemiz geçmesini isterim. Umuyorum ki öyle olur. ‘Boyun eğdi, zoru gördü kaçtı’ şeklinde geçmesini asla istemem. Boş defterlerimiz, olmayan banka kartlarımız buna kanıttır. Marksist, Leninist, sosyalist, devrimciyiz biz. İşte böyle ahım şahım isimlere gerek yok. Tarihte bir tek ak sayfaya sığar ömrümüz.’ Gerçekten tek bir ak sayfaya sığdırdı ömrünü Ebru.”
Ebru’nun avukatlığa başladığı günden itibaren “ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, yok sayılanların avukatlığını yaptığını” vurgulayan Several, “Bir mahkemesinde ise şöyle demişti: ‘Bizi hakkı yenenler vekil ettiler kendisine.’ İşte Ebru, bütün bu niteliklerin birleşiminden gerçek bir devrimci ve son derece güçlü bir kadındı. Çok büyük bir dostluk abidesiydi. Adalet tanrıçası bütün bu özelliklerinin arkasından gelen bir şey. Adalet için canını ortaya koyma pahasına mücadele etti.”
‘Avukatlığı, insanlığı, mücadelesi iç içeydi’
“Hiçbir zaman vazgeçmedi, boyun eğmedi, geri adım atmadı” diyerek Ebru’yu anlatmaya devam eden Several, Ebru’nun birçok kez hedef alınarak gözaltına alındığını belirtiyor. Several, “Ebru’ya her zaman ekstra kötülük yapmak istediler. Açlık grevinde su vermek istemediler. Tuvalete gitmesine izin vermediler. Boğazına basarak, ağzından tükürük almaya çalıştılar. Ama ona rağmen boyun eğmedi. Dolayısıyla Ebru ölüm orucundan önceki süreçte de özellikle gözaltına alındığı süreçte kendisini düşman belleyen emniyet güçleri tarafından çok baskı gördü, haksızlığa uğradı. Adli tıpta vücudundaki işkence işleri tespit edilebilmişti ama ilk kez bir savcının, bir avukatın vücudundaki işkence izlerini görmesini sağladık. Bacaklarındaki, kollarındaki işkence izlerini savcı da gördü ve tutanağa geçti. Emniyet tarafından işkence görmüş bir avukatın yanında savcı yorum yapamadı. Tüm bunlar Ebru’yu yıldırmadı. Mücadeleye daha çok katıldı. Kısacık bir ömür Ebru’nunki. Meslek hayatında çok müvekkilinin yaşamını yitirdiğine tanık etti. Açlık grevinde yaşamını yitiren müvekkilleri oldu. Dilek Doğan gibi ev baskınlarında öldürülenler oldu. Ailelerinin acısını sırtlanarak avukatlık yaptı Ebru. Dolayısıyla Ebru’nun avukatlığı, insanlığı, mücadelesi çok iç içeydi. Ebru’nun ölüm orucunda yaşamını yitirmesinin nedeni aslında tüm bunların toplamı. Çok üzgünüz tabi. Yeri çok güç doldurulacak bir insan” ifadelerini kullanıyor.
‘İpek’i ve Ebru’yu öldüren aynı kişi’
Ebru’nun yaşamını yitirmesi ardından sosyal medyada milyonlarca kişinin “Peki, tecavüz faili uzman çavuş Musa Orhan neden serbest?” tepkisine de değinen Several, “Ebru ile İpek aynı taraftalar. İkisi de aynı sistemin mağdurları. İkisi de aynı sistemin hayattan aldığı kadın. Şiddetin geldiği taraf aynı. Dolayısıyla Ebru ve İpek terazinin bir tarafındalar zaten. Ebru’yu öldüren zihniyet ile İpek’i öldüren zihniyet aynı. Ve sokakta hak gaspına maruz kalan ve öldürülen kadınların tamamı failleri farklı olsa da ideolojileri ve anlayışları aynı zihniyetten. Dolayısıyla İpek’i öldüren faile dönük cezasızlığa şaşırmıyorum ben. Devlete bu durumdan vazgeçmesi yönünde çağrıda bulunmayacağım. Çünkü biliyoruz ki bu durumun son bulması ancak kadınların mücadelesi ve şiddete maruz kalan tarafların mücadelesi ile olacaktır. Bizlerin insanlarımıza sahip çıkması gerekiyor” diyor.
‘Kadınların dövizlerinde Ebru’nun rüzgarı esecek’
Kadınların buluşmalarında “Adalet yoksa barış da yok” sözlerinin anlamlı olduğunu söyleyen Several, kadınların ellerinde taşıdığı dövizlerde Ebru’nun özgürlük, adalet rüzgarının eseceğini ifade ediyor.