Gazeteci Evin Buldan'ın ardından 3 yıl: Özgür basın kararlılığı sürüyor

  • 13:05 2 Nisan 2020
  • Portre
HABER MERKEZİ - 2 Nisan 2017 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren gazeteci Evin Buldan'ın, yosun yeşili gözleriyle baktığı her çalışma arkadaşı, onun yarım bıraktığı yolda bir adım dahi geri atmadan yazmaya devam ediyor. Kararlı duruşu ve inancıyla çalışma arkadaşlarına hep yol gösteren Evin, bugün yaşamını yitirişinin 3'üncü yıldönümünde de anılmaya devam ediliyor.  
 
Özgür basın emekçilerinden Evin Buldan, 2 Nisan 2017'nin akşam saatlerinde evinin önünde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Henüz 27 yaşında olan Evin’in yaşamı sürgün, katliam ve baskılara inat dilinde ve kültüründe ısrarın adıydı. Mirasını devraldığı Gurbetelli Ersöz, Ayfer Serçe, Deniz Fırat, Nujiyan Erhan gibi hakikatin sadeliğiyle gazetecilik yapan Evin, 1990 yılında Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde dünyaya geldi. Katledilen Kürt işveren Savaş Buldan’ın yeğeni olan Evin’in ailesi artan baskılar nedeniyle 1994 yılında Federal Kürdistan Bölgesi’ne göç etti. Henüz çocuk yaşta kamp kamp dolaşan Evin ailesi ile birlikte son olarak Maxmur Kampı’na yerleşti. Burada eğitimin sürdüren Evin, kabına sığmayan ve sporu çok seven biri olarak akıllarda yer etti.
 
Sadelik ve Evin birbirini tamamlayan iki öge oldu
 
Federal Kürdistan’daki Selahattin Üniversitesi’nde Radyo Televizyon Bölümü’nü bitiren Evin, daha sonra sürgün topraklarına geri dönerek gazetecilik yapmaya başladı. Evin 2011 yılında Diyarbakır’a gelerek Azadiya Welat Gazetesi’nde çalışmaya başladı. KHK ile Azadiya Welat’ın kapatılmasının ardından ise Rojeva Medya’da editörlük yapmaya başladı. 4 yaşındayken devlet baskısı nedeniyle göç etmek zorunda kalan sürgünde büyüyen Evin, kişiliğine yansıttığı sadeliğini kalemine de yansıtarak, hakikatin sadeliğini ve Kürtçe’nin ısrarlı estetiğini özgür basın geleneğine miras bıraktı.
 
Kürtçe'nin estetiğini yaşamın her alanında gösterdi
 
Evin’i tanıyanlar için en önemli özelliği asimilasyona karşı direnişi ve Kürtçe konuşmaktaki ısrarıydı. Anadilini bildiği halde konuşmayan ve öğrenme ihtiyacı duymayanlara kendine has hicivli üslubu ile eleştirmeyi ihmal etmezdi. Doğduğu topraklarda göç etmek zorunda kalan Evin, Kürt halkına dayatılan baskıların ve göç politikasının yansıması olarak karşımızda duruyordu. Her cümlesinde “Ben yaşananları Kürtçe anlatırken, sizlerde Türkçe anlatıyorsunuz. İki dilde de gerçekler yansıtılmalıdır ancak Kürtçe dilini korumak zorundasın. Biz de kendi dilimizi korumazsak yaşatılanları kabullenmek zorunda kalırız” diyordu.
 
Mücadeleyi yükseltme kararlılığından vazgeçmedi!
 
7 Ekim Kürt Kadın Gazeteciler Günü’ne ilişkin verdiği röportajda Evin şunları söylemişti: “Gurbetelli Kürt kadın gazetecilerine büyük bir miras bıraktı. Gurbetelli bize zorlu günlerde nasıl mücadele edildiğini gösterdi. Gurbetelli yine bize gerçeklerin karanlıkta kalmadığını ve büyük bir mücadele verildiğini gösterdi. Biz de Gurbetelli’nin kalemini yerde bırakmayacağız. Kürtlerin köyleri, evleri, şehirleri bombalanıyor, insanlar katlediliyor, işkence ediliyor. Kürt kadınları yerlerde teşhir ediliyor, dili, kültürü, kimliği yok sayılıyor. Muhalif basın susturuluyor. Gurbetelli o dönemden bu döneme basın geleneğini nasıl getirdiyse bizler de mücadelelerini yürüterek gerçekleri açığa çıkaracağız. Hiçbir güç hakikat kalemine engel olamaz.” 
 
Evin'in iz bıraktığı yollar adımlanıyor...
 
Bugün Evin'in ardından 3 yılı geride bırakırken, özgür basının sürdürücüleri olma kararlılığına dair söylediği her cümle kulaklardaki yankısını sürdürüyor. Evin'in ve yosun yeşili gözlerini üstünde hisseden her kadın gazeteci onun ağzından çıkan sözleri tekrar ederek, Gurbetelli'lerin, Deniz Fıratların ve bugün onun yarım bırakmak zorunda kaldığı yolları inançla adımlamayı sürdürüyor.