Cizre’deki ‘riskli alan’ Anayasa Mahkemesi’ne taşındı

  • 09:05 25 Kasım 2018
  • Hukuk
ŞIRNAK - Cizre’de 9 mahalle için alınan “riskli alan” kararı bütün hukuk yollarının tükenmesi ardından Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Aileler adına bireysel başvuruda bulunan avukatlar, kararın neden iptal edilmesi gerektiğini dilekçede gerekçeleriyle yer verdi.  
 
Bakanlar Kurulu, 1 Haziran 2016 tarihinde Şırnak’ın Cizre ilçesine bağlı Kuştepe, Cudi, Sur, Dağ Kapı, Kale, Şah, Yafes, Alibey ve Nur mahallelerinde bulunan 483,13 hektarlık alanı, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu’nun 2. ve ek 1. maddeleri doğrultusunda “riskli alan” olarak ilan etmişti. Bunun üzerine Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), belediye ve 14 aile, avukatları aracılığıyla kararın durdurulmasına ilişkin Danıştay 14’üncü Dairesi’ne başvuruda bulundu. Daha sonra İçişleri Bakanlığı tarafından belediyeye atanan kayyım, yapılan itirazı çekerken, 14 ailenin itirazı Danıştay 14. Dairesi tarafından karara bağlandı. İtirazı ret eden Danıştay 14. Daire, Bakanlar Kurulu’nun kararını “hukuka uygun” buldu. 
 
Danıştay’ın 14. Dairesi, ayrıca avukatların karara karşı yaptığı temyiz başvurusunu da ret ederken, avukatlar son olarak Anayasa Mahkemesi’ne ( AYM) bireysel başvuruda bulundu.
 
Temyiz başvurusu da ret edildi
 
Danıştay, yasak sırasında evlerin 14 bin 183’ünün az hasarlı, 2 bin 564’ünün ağır hasarlı ve 145’inin tamamen yıkıldığını gerekçe göstererek kararı ret etti. Bu kararın ardından Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’na yapılan temyiz başvurusu da kısa bir süre sonra karara bağlanarak ret edildi. Kurul, Danıştay 14. Dairesi’nin karanının usul ve hukuka uygun olduğunu savunarak, itiraz dilekçesindeki temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığını iddia etti. 
 
‘Riskli’ ilan edilen alan SİT bölgesinde  
 
Bu kararların ardından avukatlar, AYM’ye başvuruda bulundu. Bütün aileler adına bireysel başvurunun yapıldığı dilekçede, şu ifadelere yer verildi: 
 
* Dava dilekçemizde detaylarıyla yer verdiğimiz üzere ‘riskli alan’ ilan edilen alan, 2863 sayılı sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre sit alanı ilan edilmiş ve koruma amaçlı imar planı düzenlenerek yürürlüğe girmiştir. Başvuru konusu alan, tarihsel tanıklığıyla, tüm insanlık ailesinin ortak mirasıdır. İdare, bu ortak mirasın korunarak gelecek kuşaklara mevcut şekliyle aktarılmasıyla yükümlüdür. 
 
* Bu halde açıktır ki söz konusu yerin riskli alan ilan edilmesi adil yargılanma hakkının yanı sıra başvurucunun kişisel güvenlik ve gelişim hakkı ile Anayasa md. 63’te düzenlenen kültür ve tabiat varlıklarının korunması yükümlülüğünün ihlali niteliğindedir.
 
 * Önemle belirtmek isteriz ki gerek Danıştay 14. Daire’nin gerek Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararları genel geçer ifadelerden ibaret olup gerekçesizdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.05.2014 tarih 2014/1121-626 sayılı kararına göre “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlenmelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgularla hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
 
* Dolayısıyla görüldüğü üzere kararların gerekçeli olması gerekirken gerek Danıtay 14. Dairesi’nin davanın reddi kararında gerekse Danıştay İdari Davalar Kurulu’nun temyizimizin reddine ilişkin kararında dava dilekçemizde belirttiğimiz haklı dava gerekçelerimizin hiçbiri değerlendirilmemiş adeta yok sayılarak iddialarımız değerlendirmekten kaçınılmıştır. Bunun yerine idarenin eylemlerinin yargısal denetim dışında kalması sonucunu doğuracak sözde bir gerekçe yazmıştır. Bu da en açık haliyle gerekçeli karar hakkımızın ihlalidir.