
Gözaltında cinsel işkence ve tehdit: İtiraf et kurtul, yoksa...
- 09:06 13 Şubat 2018
- Hukuk
Safiye Alagaş
DİYARBAKIR - Mersin’de polis aracına yönelik saldırının ardından gözaltına alınarak tutuklanan H.A.A.A, polisler tarafından cinsel işkenceye ve şiddete maruz bırakıldı, tehdit edildi. H.’nin avukatı Muharrem Şahin müvekkilinin gördüğü kötü muamele ve işkence nedeniyle şüpheli polisler hakkında kamu davası açılması talebiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Mersin Yenişehir’de 17 Ekim tarihinde polis servisine dönük saldırı sonrası başlatılan soruşturma kapsamında 21 kişi haklarında çıkarılan karar sonrası gözaltına alınmış, 16 kişi ise tutuklanmıştı.. Soruşturma kapsamında 31 Ekim 2017’de Diyarbakır’da gözaltına alınan H.A.A.A’nın cinsel işkenceye maruz bırakıldığı ortaya çıktı. Gözaltına alındıktan sonra Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesi’ne götürülen H., burada bir gün kaldıktan sonra Mersin’e götürüldü. Ardından ise tutuklandı.
H. gözaltına yaşadıklarını avukatı Muharrem Şahin’e gönderdiği mektupta anlattı. Mersin’de Adil Tıp Raporu için Şehir Hastanesi’ne getirildiğini belirten H., “Tansiyonum o kadar düşmüştü ki ölçümlerde bu anlaşıldı. Nedeninin açlık olabileceği söylendi. Doktor ayaklarımı dikip uzatmamı tuzlu bir şeyler içmemi söyledi. Buna rağmen böyle bir yaklaşımları olmadı. Hastaneden rapor alamadım” dedi.
Sözlü şiddete maruz bırakıldı
Mersin TEM Şubesi’ne getirildiği gibi 5’inci kata çıkarılarak kamerasız olan avukat odasına götürüldüğünü anlatan H., “Kamerasız odada şiddete maruz bırakıldım. Baş dönmelerim yoğun bir şekilde olduğundan dövülerek ayakta bekletildim. Zaten halsiz olmam ve baş dönmelerimin olması bana yönelik şiddetti artırmalarına sebep oldu. Zayıf noktamdan işkence yapmaya devam ettiler. İşkence sırasında ağza alınmayacak hakaretlere maruz bırakıldım. O dönem şüpheli bir gebelik sürecim olduğu halde durumum göz önünde bulundurulmadı. Hiçbir insani yaklaşımları olmadı” dedi.
Gebelik olması durumunda kendisini tahliye edebilecekleri teklifinde bulunulduğunu söyleyen H., “Bunun karşılığında ise tüm bildiklerini anlatmamı, yapmadığım şeyleri kabul etmemi istediler. Eşim hakkında ise aynı hakaretlerini sürdürdüler. İnsan onurunu kıracak tarzda söylemlerle bana psikolojik şiddet uyguladılar” diye konuştu.
'8 saat boyunca ayakta bekletildim'
8 saat boyunca sorguda kaldığı ve bu süre zarfında ayakta bekletildiğini anlatan H., yer yer pozisyon gösterip o şekilde beklemesi istendiğini aktararak, “mülakat” adı altında Songül kod ismini ve hazırlanan ifadeyi kabul etmesini istediklerini vurguladı. Kabul etmediği için işkencenin devam ettiğini anlatan H., “Hazırlanan ifadeyi kabul etmediğim için dudağımı patlattılar. Ardından cinsel tacize maruz bıraktılar. Copla cinsel saldırıda bulunacaklarını söyleyip ifadeyi kabul ettirmeye çalıştılar. Adının Ali Asker, (Askeri abi diye hitap ediliyordu) Elazığ Palulu Kürt olduğunu söyleyen polis tarafından cinsel tacize maruz kaldım. Adının Suzan ve Karslı olduğunu öğrendiğim kadın polis de kafamı duvara vurdu. Çıplak halim eşime gösterildi. Avukat odasındaki işkenceyi 45-50 yaşlarında olan bu iki kişi yaptı. Ancak isimlerinin gerçekten hitap edildiği şekilde olup olmadıklarını bilmiyorum bunları görsem teşhis edebilirim” ifadelerini kullandı.
'Baskı altında ifade verdim'
Bir süre daha soğuk olan avukat odasında bekletildiğini anlatan H., iddia edildiği gibi herhangi bir kod ad kullanmadığını belirterek, ayrıca gözaltına alınan 2 kişiye de kendisi hakkında zorla ifade verdirildiğini söyledi. Gözaltında kaybedilmeye çalışıldığını da anlatan H., “Eşim üç gün boyunca kayıptı. Nezaret polislerine sorduğumda ‘eşini neden bu kadar merak ediyorsun hastaneye gitti’ gibi geçiştirici ve kaygı verici cevaplar aldım. Bir kadının en hassas noktaları sevdikleridir. Psikolojim bozulmuştu artık. Küçük bir sese uyanıyor ve genelde uyuyamıyordum. İfademin bazı bölümleri bana ait değildir. Zaten fiziksel ve psikolojik baskı altında olduğum için ifademi baskı altında verdim” dedi.
Dört gün boyunca hastaneye götürülmedi
Darp ve cebir raporu alınmaması için gözaltına alındıktan dört gün sonra adli tıpa götürüldüğünü söyleyen H., emniyette ifadesi alınırken ifade tutanaklarının okutulmadan zorla imzalatıldığını, Diyarbakır’dan gelen avukatlarının ise “görüşmek istemiyor” denilerek geri gönderildiğini ifade etti. Baskı altında ifadesinin alındığını söyleyen H., “örgüt tarafından evlendirildiğini, örgüt aracılığıyla ev aldıkları” şeklinde ithamlarda bulunulduğunu belirtti.
Ailesiyle tehdit edildi
Kendisine sürekli pişman olup olmadığının sorulduğunu aktaran H., şöyle devam etti: “Onlara olayı emniyette öğrenen biri olarak neyin pişmanlığını duyabilir dedim. Etkin pişmanlıktan yararlanma noktasında teklifte bulunuyorlardı. Benim bu olayla hiçbir alakam olmadığı da mevcut ifadelerde gözüküyor. ‘Eşin itiraf etti sen et kurtul yoksa daha fazla döveceğim’ şeklinde tehditler alıyordum. Diğer sorgu odasında olan eşimin bağırmalarını duyuyordum. Ailemin kim olduğu kimlerden oluştuğunu, ne iş yaptığını sorduklarında buna verdiğim cevaplardan tehditler alıyor korkutuluyordum. Çiftçi olan babamın tarım-kredi-destekleme haklarını kısıtlayacaklarını, eniştemi işten çıkaracaklarını, ablamın okuduğu üniversitesinde aldığı formasyonu iptal ettireceklerini, benden dolayı tüm ailenin mimleneceğini söylüyorlardı.
Emniyet amirinin odasında saatlerce ayakta bekletildim. Elimi saçıma sürmeme dahi izin vermiyorlardı. Burada emniyet amiri tarafından da şiddete maruz bırakıldım. Sorgu odalarında kamera mevcut. Görüntülere buradan ulaşılabilir.”
Avukatı suç duyurusunda bulundu
H.’nin avukatı Muharrem Şahin ise, müvekkilinin insanlık onuruna aykırı işkenceye bırakıldığını, şüpheli veya şüpheliler hakkında “kötü Muamele ve işkence” suçlarından haklarında kamu davası açılması talebinde bulunarak suç duyurusunda bulundu. Aynı olayda gözaltına alınan H.T.’nin avukatı Gülşen Özbek de, müvekkili tehdit, işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığı için polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.