Sara’nın şiirleri devletin ‘bütünlüğünü’ sekteye uğratmış!
- 09:06 10 Ekim 2017
- Hukuk
Safiye Alagaş
DİYARBAKIR- Siyasi soykırım operasyonları kapsamında Haziran ayında tutuklanan TJA Aktivisti Sara Aktaş için hazırlanan iddianamede, Sara’nın yayınlanması için basıma hazırlanan şiir kitabı suç delili sayıldı. Kitabı değerlendiren savcılık, şiirin söylemlerinde Kürt milliyetçiliğinin ön plana çıkartılarak, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Bölünmez Bütünlüğünü sekteye uğrattığını” iddia etti.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 14 Haziran’da birçok ilde Tevgêra Jinên Azad (TJA), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üye ve yöneticilerine yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan ve çıkarıldığı Sulh Ceza hakimliğince tutuklanan TJA Aktivisti Sara Aktaş hakkında hazırlanın iddianame tamamlandı. Diyarbakır 9’ncu Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, Sara için “Örgüt kurma ve yönetme” iddiasıyla 10 yıldan 15 yıla kadar, “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 6 aydan 2 buçuk yıla kadar hapisle cezası istendi.
Örgüt hakkında konuşmamak suç!
Savcılık arkadaşlarıyla görüşmek için mesajlaşan Sara’nın arkadaşlarıyla karşılıklı “Geliyorum”, “Ne zaman görüşelim”, “Ne zaman geliyorsun” “Nerde görüşelim”, “Genel merkezde görüşelim” şeklindeki ve hiçbir örgütsel içerik içermeyen SMS görüşmelerini değerlendirdi. Savcılık, “Örgütü içerisinde faaliyet yürüten örgüt mensuplarının örgütsel faaliyetlerinin deşifre edilmesinin önüne geçilebilmesi için şifreli bir şekilde telefon görüşmeleri yaptıkları, bu şekilde ‘adli takibe’ karşı önlem aldıkları ve mümkün olduğu kadar telefon görüşmelerinde örgütsel faaliyetlerinden bahsetmemeye çalıştıkları” şeklinde değerlendirerek zoraki bir örgütsel bağ kurmaya çalıştı.
Savcılık, Sara’nın yaptığı SMS irtibatlarının örgütsel mahiyette olabileceğini, şifreli ve üstü kapalı konuştuğunu iddiasında bulundu.
Sara’nın 9 arkadaşıyla, toplam 491 kez telefon görüşmesi yaptığı vurgulanan iddianamede, KCK/TY (Koma Civaken Kürdistan-Türkiye Yürütmesi) içerisinde faaliyet yürüttüğü şahıslar ile örgütsel amaçlı sık sık irtibat kurduğu ileri sürüldü.
Gizli tanık kamuoyuna açık olan bilgiyi, gizli bilgi olarak verdi
Cesur Yürek isimli gizli tanığın 28 Mart 2016 tarihinde ifade verdiği ve ifade de Sara’yı fotoğraftan teşhis ettiği iddia edilirken, gizli tanık Sara’nın kadın hareketinin önemli isimlerinden olduğunu belirterek tüm kamuoyunun bildiğini gizli bilgi olarak verdi. Gizli tanık, Sara’nın daha önce KCK operasyonları kapsamında tutuklandığını, KJA içerisinde örgüt faaliyeti yürüttüğü iddiasında bulunurken, Silopi’de öz yönetim alanlarında katledilen BDP Parti Meclis üyesi Seve Demir ile ilişkilerinin iyi olduğu vurguladı. Uzay adlı gizli tanık ise, 22 Mayıs tarihinde verdiği beyanlarında Sara’nın TJA üyesi olduğunu belirtti.
Yıldız isimli tanık da Sara’nın 1990’lı yıllarda tutuklanarak cezaevine girdiğini, 2004 yılında çıktığını, 2009 yılında KCK operasyonları kapsamında tutuklandığını, 2014 yılında cezaevinden çıktığını ve 2015 yılında KJA’ın sözcülüğünü yaptığını söyledi. Devlet arşivlerinde de mevcut olan bu bilgiler adeta sadece gizli tanığın bildiği bilgilermiş gibi yansıtılarak iddianameye konuldu.
Katliamlar sözdeymiş
Sara’nın sosyal medya hesabından yasal çerçevede faaliyet yürüten KJA’nın propagandası yaptığı ifade edilen iddianamede savcılık, Cizre bodrumlarında yaşanan katliamlar ilgili “Cizre’de ki vahşet fotoğrafları özgürlük inancı ve iradesi karşısındaki acizliğin dışavurumu ve hırçınlığıdır”, şeklinde paylaşımı değerlendirdi. Paylaşımı değerlendiren savcılık, Sara’nın yapmış olduğu paylaşımda yaşanan katliamı görmeyerek, Kürtlerin devlet tarafından zulme uğradığını ve katledildiğini belirtmenin devletin aciz duruma düşürme amaçlı olduğunu ifade etti.
Paylaşımlarda, 15 Ağustos 2015’te cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri ile ilgili “Yaşanan Direniş ahlaki ve meşrudur mutlak gücü elinde tuttuğunu sanıp insanlığa vahşice nizam ve iltizam vermeye çalışanlara karşıdır” ifadesi yapılan açlık grevini meşru göstermeye çalıştığı ve desteklediğinin altını çizdi. Sara’nın Kobanê direnişi ile ilgili yaptığı paylaşımda DAİŞ’e karşı savaşan YPG’nin propagandasını yaptığı iddia edildi.
‘Muhteşem manzaranın hepsi o gece kıpkızıl kana bulanmıştı’
Gözaltı sırasında aramalarda elde edilen ve yayınlanması için basıma hazırlanan şiir kitabı suç delili olarak iddianameye konuldu. Kitabın sonunda “O topraklar kan, gözyaşı, ihanet dışında bir şey vermemişse neden? Gerçi bu sorular aklıma asılı kalmışken bile o fıstık ağaçları, gölgesinde uyuduğum ceviz ağacı hırçın Fırat, nazlı nazlı akan Dicle hala çocukluğumun en muhteşem manzarası değil mi sanki? Hayır hayır o muhteşem manzaranın hepsi o gece kıpkızıl kana bulanmıştır. Tek gerçek buydu. Arasın atıldığı maceranın ardından annemin gözyaşları dinsin diye geri döndüğüm o kentle barışacağımı kimse iddia edemezdi” sözleriyle son buluyor. Yazı göç etmek zorunda kalan Senem isimli kadının, Aras isimli kardeşini aramaya gidişini konu alıyor.
Şiirleri değerlendiren savcılık şiirlerin içerik olarak örgütsel söylemler bulunduğunu, Kürt milliyetçiliğini ön plana çıkartma düşüncesiyle yazıldığı iddiasında bulundu. Savcılık, Sara’nın kaleme aldığı şiirleri, “WORD dosyasındaki şiirlerinde söylemlerde Kürt milliyetçiliğini ön plana çıkartarak “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Bölünmez Bütünlüğünü sekteye uğratmak ve kin nefret duygusu ile hareket ettiği” şeklinde yorumladı.